Pazar, Mayıs 03, 2020

2020 Nisan Ayı Kitaplar (3) ve Filmler (5), 6 da Dizi

Nisan, en sevdiğim aylardandır; mis gibi bahardır, parklar, bahçeler, ormanlara gidip doğayı izlemek büyük keyiftir. Her nisan ayında İzmir'e gider, baharla bir de memleketimde buluşurdum.
Ama 2020'nin nisan ayı yaşadığım(ız) en tuhaf nisandı... 
Türkiye'de vakaların artmasıyla, havaların ısınmasının insanları dışarıda vakit geçirmeye motive edeceği düşünülerek 11-12, 18-19,  25-26 nisana denk gelen haftasonları ve ayrıca resmi tatil olan 23 nisan ile cumaya bağlanan 24 nisan günleri ülkede sokağa çıkma kısıtlaması ilan edildi... Balkonlarımızdan izledik baharı, güneşli havaları...
Peki evde geçirdiğim bu 30 günde neler yaptım, bakalım:
*Ayın ilk günü hastaneye gidip doktorumu bile görmeden, hızlıca, resmi birimden evaklarımı alarak 32.hafta nedeniyle doğum iznime ayrıldım. Her ne kadar okula gitmesek de, evden çalışmak açıkçası daha zor olduğundan ve yeterince kaygılı, tuhaf süreçlerden geçerken zihnimi, odağımı iş ile bölmek istemediğimden izne çıkmak ve doğuma kadar dikkatimi yoğun olarak bebeğime vermek istedim.
*Dışarı çıkmak için giyinemesek de, kışlık kıyafetlerimi kaldırıp baharlık ve yazlıklarımı çıkardım. Bir umut;)
*Malum kuaför ve berberler de kapalı bir süredir. Eşimin iyice uzayan saçlarını 3'e vurdum:) Bundan bir buçuk yıl önce dünyayı gezerken de traş etmiştim kendisini. O zaman evimizden kilometrelerce uzaktayız diyeydi, şimdi ise evimizden çıkamıyoruz diye:)
*Evde yalnız ya da annemle yoga yaptım.
*Thetahealing'in bir tekniği olan Kas Testi'ni deneyimledim.
*Balkonda çiçeklerimin saksılarını, topraklarını değiştirdim.
*Annemle bolca yürüyüş yaptık bahçede. Her çıkışımızda ağaçları inceledik, 2-3 gün içinde yaşadıkları değişimleri gözlemledik, hayran olduk doğaya. Şükrettik bahçe imkanımıza.
*Hamur işi akımına kayıtsız kalamadık:) Bolca krep, kek, poaça, börek, çörek pişti bizim evde de.
*5 nisanda tüm dünya ile beraber sabah 5:45'te toplu dua/ meditasyon çemberine katıldım. Muhteşemdi...
*Normalde telefonla normal konuşmayı bile hiç sevmesem de; bu süreçte oldukça özlediğim ablamla ve arkadaşlarımla görüntülü görüşmeler yaptım bolca. İyi geldi.
*Yine mesafeli durduğum bir başka şey olan uzaktan eğitimler dahil oldu yaşantıma bu ay. Her cumartesi sevgili Sanem Hocam'ın nefes ve gevşeme seansına katıldım zoom üzerinden, online yoga derslerine katıldım. 
*Yine online çalışmalardan İlkgün'ün Yeni Ay kadın çemberine katıldım 23 nisanda. İpek Turan'ın Bebekle Bağ Kurma Çalışmasına, Pozitif Gebe Akademisi'nin Emzirme ve Bebek Bakımı eğitimine katıldım.
*23 Nisan demişken, 100. yıl kutlamalarına balkonumuzdan coşkuyla katıldık biz de. Çok güzel tablolara şahitlik edildi tüm Türkiye'de.
*Akabinde ilk sahur geldi. Bir ramazan ayına daha erişmeye şükrettik. 

Bu ay okuduklarım:
Masallarla Yola Çık
40 haftadır her hafta bir masal okuyarak ilerlediğim kitap nisan ayında bitti. Bazı masallar gerçekten çok güzel, çok etkileyiciydi. Her bir masalın mesajı anlamlıydı, masalları okurken güzel tesadüfler yaşadım.


Bilinçli Bebek
Anne baba adaylarının muhakkak okumalarını istediğim bir kitap. Ben çok şey öğrendim, çok severek okudum.


Hamilelik Enerjisi
Sadece hamile kalmak isteyen ya da bebek bekleyenler için değil, aslında pek çok durumla ilgili çok güzel olumlamalar barındıran ve elimin altında olmasından çok keyif aldığım bir kitap oldu.


İzlediğim filmler:
Bizi Hatırla
Çağan Irmak'a göre zayıf ve biraz klişelerle dolu bir film olsa da, hoş duygular bırakan ailece izlenebilecek, yormayan bir film.


Birdbox
Tam günümüze uygun, salgın hastalıkla ilgili bir psikolojik gerilim filmi. Çok sevdim.


Kum Fırtınası

Güney İsrail'de yaşayan Bedevilerin hayatından bir kesiti anlatan film Orta Doğu'da kadının halini gözler önüne seriyor.



Aşk Şarkısı
Offf, aşırı kötü bir film. Televizyonda denk geldi ve anneme eşlik ettim öylece kalıp. Her yıl bunca kötü film neden çekiliyor gerçekten anlamıyorum... Bir filmi film yapan hiçbir öğeye sahip olmayan, skeç/sitcom tadında hikayeleri anlatmaya hiçbir oyuncu, yapımcı karşı çıkmıyor mu...



Jojo Rabbit
İkinci Dünya Savaşı ve Naziler hakkında yapılmış filmleri genel olarak severim. Jojo Rabbit şimdiye kadar izlediklerim arasında en orijinaliydi. Ilık duygular hissettirerek, gülümseterek o günlere dair bir hikaye anlatmak kolay olmasagerek ve bu film bunu başarmıştı.



İzlediğim Diziler:
Anne with an e
2.ve 3. sezonunu izleyip bitirdiğim ve bitince ağlamaklı olduğum çok çok çok sevdiğim dizi. Mutlaka kitabını da okuyacağım.


Freud
Şans vereyim diye 3. bölümüne kadar gelebildiğim ama daha fazla dayanamadığım dizi. Baya kötü.


Alef
Blu TV'nin yeni dizisi. Türk polisiye, henüz 4 bölüm yayınlandı, mevlevilikle ilgili öğeler barındırıyor. Şimdilik severek izliyoruz bakalım.


The Kominsky Method
Kısacık bölümlerden oluşan henüz 2 sezonu yayınlanmış olan dizi. İki yaşlı arkadaşın hikayesi. Çok tatlı dizi, ajitasyonsuz dram. Alan Arkın'ı izlemek başlı başına bir zevk.


La Casa de Papel
Ahh Berlin ahh Profesör. Yayınlanır yayınlanmaz hızla tükettik, 5. sezonu bekliyoruz;)


Unorthodox
Amerika'da yaşayan aşırı uç bir Yahudi ailesinin yaşantısını, geleneklerini anlatan 4 bölümlük mini dizi. Kitap uyarlaması. Çok severek ve uç inançlar nedeniyle yok sayılan tüm kadın ve adamlara üzülerek izledik...


Salı, Nisan 07, 2020

2020 Mart Ayı Kitaplar (2) ve Filmler (12), 5 de Dizi

Bir önceki yazımda yazdığım üzere, tuhaf, hem durağan hem hızla geçen bir aydı mart.
13 mart en son dışarı çıktığım gündü ve sandım ki evdeyim ya, çok okuyacağım, üretken olacağım...
Ama öyle olmadı. İçim kaygı, belirsizlik doluyken, zihnim karmakarışıkken okumaya odaklanamadım pek. 
Bırakın kitap okumayı, instagramda merak edip kaydettiğim ya da safaride sonra okurum diye açık bıraktığım sekmelerdeki yazıları bile okuyamadım.
Her gün pdf'ler, linkler, videolar, evde yapılabilecek şeylerle ilgili öneriler yağdı whatsapp gruplarından. Çok kıymetli paylaşımlardı belki ama benim için zamanı değildi.
Evde insanların kendi kendilerine yapacak bir şey bulamamalarını, sürekli bu konuda öneriler gelmesini garipsedim başta. Instagramda bunca canlı yayın açılması da çok tuhaf geldi, insanların neden evlerinde sadece kendileri ile kalamadıklarını merak ettim.
Sonra herkesin gerçekliğinin ayrı olduğunu hatırladım, yargılardan arınmaya gayret ettim. Kime neyin iyi geldiğini sadece kişinin kendisinin bildiğini idrak ettim.
Her gün yazmaya çalıştım hem @iyihissediyorum_psikoloji mesleki hesabımda hem @ezgi_pinkket kişisel hesabımda.
Bolca mutfakta zaman geçirdim, pişirmeyi de yemeyi de hep sevmişimdir, bu süreçte de ruhuma iyi geldi.
Yoga, meditasyon ve yürüyüş yaptım elimden geldiğince, içime baktım, kendimi anlamaya çalıştım.
İyi gelen müzikler dinledim.
Corona ile ilgili ses kayıtlarını dinlemeden sildim, video ve yazılara, haberlere mümkün olduğunca bakmadım.
Temizlikle ilgili içimi rahat ettiren ama takıntıya kaymayan bir denge kurmaya çalıştım. Evde, eşyalarda düzenlemeler yaptım.
Çalışmak ve dışarı çıkmak zorunda kalanlar için dua ettim.
Annem ve Özcan yanımda ve sağlıklı olduğu için, ablam ve eniştem uzakta ama sağlıklı olduğu için, her gün haberleşebildiğimiz için şükrettim.
Evde olmaktan bir an bile sıkılmadım. Bu süreçte evde kalabilmek bir şans ve sıkılmaksa lüks olduğundan değil. Gerçekten sıkılmadım, sıkılmak için vaktim olmadı.
En çok neyi özledim, hatta dışarıdaki bir şeyi gerçekten özledim mi bilmiyorum. Şu an dışarı çıkabiliyor olsam ne yapmak isterim... Aklıma bir şey gelmiyor bu soruları sorunca. Evimde ihtiyacım olan her şey varmış gibi geliyor. Çok şükür.
Sadece korku ve kaygı içinde olmak yordu galiba beni. Eski günlerdeki korkusuzluğu özlemiş olabilirim. 
Belirsizliğe de alıştım; daha doğrusu belirli sandığımız her şeyin zaten belirsiz olduğunu, yaptığımız tüm plan ve programların zaten bozulabilir olduğunu, her zaman ama her zaman akışta kalmaktan başka yol olmadığını anladım.
***
Tüm bu hislerle yaşarken bu ay okuduğum iki kitap:
Hypnobirthing
Bebek bekleyen herkesin okumasını ısrarla öneririm. Bana çok çok iyi geldi.


Anne Beynim Aç
Bahar Eriş'in anne babalar için yazılarından derleme kitap. Ben alanın içinden olduğum için biraz bildiklerimin tekrarı gibi oldu ama anne babaların çok faydalanacağı bir kitap olduğunu düşünüyorum.



Gelelim filmlere... Annem bizde olduğu zamanlar en çok film izlediğim zamanlar oluyor. Çünkü annem tam bir filmkolik ve biz beraberken hemen her akşam film izliyoruz. İkisi kısa olmak üzere 12 film izlemişim bu ay.
The Neighbour's Window- Hoş bir kısa film.
Divines (Dunya)- Bu film çok övülmüştü. Ben pek sevemedim.
Kara Komik Filmler I- Cem Yılmaz'a hayranım! Zekasına, hikaye anlatış biçimine, gözlemlerine, tespitlerine, oyunculuğuna. Birer saatlik iki filmini de -özellikle de feribotta geçen ilkini- çok sevdim. Muhakkak tavsiye ederim.
Parasite (2. izleyişim)- 2019'da en çok etkilendiğim filmlerdendi, bir defa daha keyifle izledim.
Cast Away (Yeni Hayat)- Tom Hanks'in başrolde oynadığı ve müthiş oyunculuk sergilediği filmi severek izledik.
Uncut Gems- Adam Sandler'ın pek övülen bu filmini sevemedim. 
Salesman- About Elly Asgar Ferhadi filmlerini severiz, iki gece üst üste izledik ve ikisini de çok sevdik. O sadelik, anlatım biçimi, tereddütler, ikilemler... Çok hayatın içinden, çok insana dair.
Seven- Çocukken izlediğim bu kült filmi yetişkin aklımla tekrar izlemek ne zamandır aklımdaydı ve nihayet izedim. Gerçekten tüm namını hak eden efsane bir film olduğuna kani oldum.
Salgın- Yaşadığımız bu günlere çok benzer hikayeyi konu alan 2011 yapımı filmi izlesek mi izlemesek mi derken izlemeye karar verdik. İyi bir film ve anlatılan hikaye gerçekten de ne kadar benziyor günümüzde yaşadıklarımıza.
Dondurma- Bu hüzünlü kısa film sıcacık bir his bıraktı kalbimizde.
Bal Ülkesi- Köklerimin olduğu topraklarda, Makedonya'da çekilmiş bu bol ödüllü belgesel çok etkileyici.

Dizilere gelince:
Puhu Tv'den Babil'i izledim. Bir öğrencim figüranlık yapıyor, her hafta söylüyordu çocuk, onu kırmamak için başladım. Türk televizyonlarında yayınlanan dizilere pek şans vermiyorum normalde, ama bu diziyi nitelikli buldum ve severek izledim. Halit Ergenç'in oyunculuğuna hayran oldum.
You dizisinin ikinci sezonunu izledik Netflix'te. Başta ilk sezon kadar sarmasa da severek izledik ilerledikçe. Üçüncü sezonu bekliyoruz.
Freud
Bu diziyi yalnız izliyorum. Freud'un doğru aktarılmasını isterdim, şu an henüz başındayım ama aradığımı bulamadım ve polisiye kıvamındaki anlatımdan pek hazzetmedim açıkçası.
Anne With an e
Pek sevdiğim dizinin ikinci sezonuna başladık annemle. Gayet güzel gidiyor yine.
Kidding
Ne zamandır merak ediyorduk Jim Carey'in dizisini. Bir başladık ama tam içine giremedik duygu olarak. Devam eder miyiz, bilmiyorum.

2020 Mart Ayım...

Mart 2020...
Bu ayın yazısını nasıl yazmalı ki ...
Sadece okuduğum kitap ve izlediğim filmler ile geçiştirilemeyecek kadar uzun, karmaşık, tuhaf bir aydı... O nedenle iki yazı ile kapatacağım bu ayı, ilki bu, sonrasında klasik film-kitap değerlendirmeleri yazısını yazacağım.
Hayatım(ız)ın en tuhaf, eşi benzerini görmediğim(iz) zamanıydı.
Ayın ilk haftası rutinimiz ile geçti. İşe gidildi, ben yoga derslerime katıdım, Özcan hafta sonu web tasarım kursuna devam etti, artık seans sıklığı azalan terapim devam etti, 4 Mart'ta Özcan'ın doğum gününü kutladık evde.
8 mart, pazar günü Burgazada'ya mimozaları görmeye gittik vapura atlayıp, Ergün Pastanesi'nde meşhur çilekli, vişneli milföyleri ve ibiza tatlısını yedik, yakın arkadaşlarımızla görüştük, dönüşte Kadıköy'de yemek yedik hep beraber (bir süre için son görüşmeymiş meğer, bilemedik... Neyse ki yine de hakkını verdik:))
Ve 10 mart, salıyı çarşambaya bağlayan gece ülkemize ilk corona virüs vakasının tespit edildiği haberi ile başladı yoğun kaygılı günler, günlerimiz...
Yakın zamanda zaten doğum iznine ayrılacağımdan perşembe günü okulda odamdaki eşyalarımı topladım mesai biterken ve uzun süre de oraya bir daha dönmeyeceğimi hissettim. O akşam gerçekten de pazartesi itibariyle nisan ara tatilinin 16-20 Mart haftasına çekildiği ve sonraki hafta da uzaktan eğitim yapılacağı haber geldi.
13 mart, cuma günüydü, sabah erkenden sağlık ocağına kontrole gittim ve o gün için istirahat raporu aldım (hamileyken kalabalığa girmekten çekindim.), büyük bir süpermarkete uğrayıp yüklü bir ev alışverişi yaptım ve 10:30'da eve kapandım.
O hafta sonu yavaş yavaş kurslar, eğitimler iptal edilmeye, planlar, programlar bir bir bozulmaya başladı. Yeni bir dönemin, farklı bir yaşam şeklinin başladığının sinyalleri yükseldi...
Biz de evde kaldık, evde düzenlemeler ile geçirdik zamanımızı. Biraz yoga ve sitede yürüyüş ile rahatlamaya çalıştım.
16 mart, pazartesi mart ayının benim için en zor günlerinden biriydi. Bir ton vesvese sardı zihnimi, ruhum karardı. Annem İzmir'de yalnız yaşıyordu, ya karantina gelirse, ya bir daha göremezsem, ablam da İzmir'de, bebeğimi göremezlerse... Doğuma 2 aydan fazla vardı ama, ya o zaman geldiğinde hastaneler girilemez durumda olursa ne yapardım... 
Çokça ağladım, şifalandım.
Sonra kararlar aldım, ablamların en yakın zamanda annemi araba ile getirmelerini rica ettim. Böylelikle hem aklım onda kalmayacaktı, yan yana olacaktık hem de o bana doğumum yaklaşırken, doğumumda ve sonrasında destek olacaktı.
Sağ olsun eniştem ve ablam ertesi gün işlerini ayarladı ve 18 mart çarşamba sabahı yola çıktılar, öğleden sonra bizdeydiler çok şükür. 
O gün aynı zamanda Özcan'ın da şirkete gittiği son gün oldu. 19 mart itibariyle evden çalışmaya başladı ve içim o açıdan da çok rahatladı. Evden çıkmak zorunda olmayan şanslı kesimdendik...
Ablam ve eniştem pazar sabahı kahvaltıdan sonra İzmir'e dönmek üzere yola çıktılar. Bizde kaldıkları kısa sürede, bebeğimizin dolabının kurulum ve eşyaların yıkanıp ütülenip yerleştirilmesi işlerini tamamladık.
23-27 mart okulların uzaktan eğitim haftasıydı. Branşım itibariyle bana çok resmi görev düşmüyordu, çocuklara nasıl destek olabileceğimi düşünüyordum kendimce, faydalı içerikler araştırdım bolca; ama kişi önce kendine merhem olmalıydı, ben de zihnimi toparlayıp çok bir şey yapamıyordum... Çarşamba akşamı, uzaktan eğitimin nisan ayı sonuna kadar uzatıldığı haberi geldi...
Evle ilgilenerek, yoga yaparak, biraz okuyarak geçti bu hafta da. Hava çok soğuk ve kapalıydı, yürüyüşe bile çıkamadık sitede... 
Hafta sonu -her şey normal giderse iki aydan biraz az kalmış görünen- doğum için hastane çantamızı hazırladık.
İşte böyle, evin içinde geçen, hem uzun hem kısa, nasıl geçiverdiğini anlamadığım, başta çok verimli olacağını sandığım ama pek de verimli olamayan, birbirinin aynı gibi ama hiç de sıkılmadığım, bir gün umutlu bir gün umutsuz uyandığım, tuhaf günlerdi.
Ve tüm bu garipliğin ortasında ayın son gününün sabahında bir müjde geldi. Neşe ile bitti ay tüm kasvetine inat. Taa çocukluğumdan bu yana çok yakın arkadaşım olan Sevgi'nin bebeği dünyaya merhaba dedi. Gidip göremesek de fotoğraflardaki pamukluğu ile içimizi ısıttı. Bize yaşamın devam ettiğini hatırlattı.
Ben de kişisel tarihime hafta hafta, gün gün not düşmek istedim bu ayı.


Pazar, Mart 15, 2020

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür; ve bir orman gibi kardeşçesine!


Zorlayıcı zamanlardan geçiyoruz.
Korku, endişe, panik, bilgi kirliliği...
Bununla beraber farkındalıklar kazanıyoruz, sınırlarımızı keşfediyoruz, gelişiyoruz esasen her birimiz.
Benim tüm bu olanlardan aldığım en temel mesaj:
“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz”!
Avustralya’daki yangınlar, Suriye, depremler, şehitler, mülteciler... Kendimize değmeyince uzaktan izleyip üzüldüğümüz ama aslında anlayamadığımız durumlarken şimdi küresel bir ölüm tehditi ile karşı karşıyayız her birimiz.
Coğrafya, ekonomik durum vs ayırmadan “insan” paydasında eşitliyor hepimizi bu durum. Yani, zaten gerçekte olanda...
Ne farkımız var ki birbirimizden, hepimiz biriz ve bağlıyız birbirimize...
Bu gerçeği idrak ediyorum daha derin biçimde.
Aldığım bir diğer mesaj ise, yarattığımız yapay gerçekliklerin kırılganlığı. İş, kariyer, sosyal hayat... Modern/ kentli insanın kendini değerli hissetmek için uydurduğu ve hiç durdurulamaz sandığımız oyuncaklarımız... Bir gün işe gitmesek dünya yıkılır sanırdık, işler bizsiz yürümez, her hafta sonumuz hınca hınç insan ve etkinlik ile doluydu. Kendi yaptığımız planları, programları değiştirilemez zannediyorduk. Bunları normal kabul etmiştik. Ta ki ihtiyacımız olanın doğada olmak, yuvamızda olmak, kendimizle kalmak olduğunu minicik virüsler bize anlatana dek...
Evimde kitaplarımla, filmlerle, yazarak ve düşünerek geçireceğim, bolca yoga ve meditasyon yapacağım, doğada yürüyüşlere çıkacağım bir zaman dilimi olarak değerlendirmeye niyetliyim bu dönemi.
Dilerim hepimiz imkanımız ölçüsünde en sağlıklı, verimli ve iyi biçimde atlatırız🙏🏻
Yaşanan her şeyin bir nedeni olduğuna, tekamülümüze katkı için gerçekleştiğine inananlardanım ben💫
Bu sürecin bana, ülkeme, dünyaya katkılarını kabul ediyorum, ben nasıl katkı olabilirsem öyle davranmaya niyet ediyorum🙏🏻

Pazar, Mart 08, 2020

2020 Şubat Ayı Kitaplar (2) ve Filmler (3), 1 de Dizi

Yine jet hızıyla geçen bir ayın kapanış yazısı şöyle kısa kısa notlar şeklinde olsun:)
"Hiç yazamamaktan iyidir"diyelim:)

Bir Şeftali Bin Şeftali
Bu ayın çocuk kitabı son derece acıklı bir hikaye olan Samed Behrengi kitabı oldu. 



Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı
Anneliğe hazırlık okumalarımda bu ay okuduğum kitap yine son derece öğreticiydi. Anne adaylarına ısrarla tavsiye ederim.



Şanslı Per
Akıcı ve kaliteli bir netflix yapımı. Dönem filmlerini ve kuzey Avrupa'yı sevenler için özellikle tavsiye.


Sen Benim Her Şeyimsin
Evde ailelerimiz olunca onların zevk alabileceği Türk filmleri izliyoruz. Akan, hoş bir yapımdı.


Bizim İçin Şampiyon
Yine ailelerimiz bizdeyken izlediğimiz filmlerden. Yakın tarihimizdeki bu hatırayı öğrenmek güzel oldu.


You
1.sezonu heyecanla izledim. Beni pek çok defa şaşırttı. Tespitler zekice. Sevdim.


Cuma, Şubat 14, 2020

Evren Yasaları

1.) YUKARIDA NASILSA, AŞAĞIDA DA ÖYLEDİR
Kendinize ya da Yaradan’ın yarattığı diğer varlıklara şefkatle yaklaştığınızda, evren size sevgi duyar. Karşınızda coşku dolu biri olduğunda motive olur, harekete geçmeye hazır hale gelirsiniz. Evren’in enerjisi de benzer bir yaklaşım sergiler. Tutkunuzu destekleyecektir. Birileri size inanıyorsa, o inancı boşa çıkarmamaya çabalarsınız. Yaradan’a inandığımızda, inancımıza karşılık verecektir. Yaradan da bizim gibi cömertliğin karşılığını mutlaka verir. İnsanın kalbine dokunan şeyler Yaradan’ın da kalbine dokunur.

2.) İÇERİDE NASILSA, DIŞARIDA DA ÖYLEDİR
Dünya bir eğitim alanıdır. Burada derslerimiz bize sunulurken, dış dünyamız iç dünyamızın kusursuz bir yansıması olarak şekillenir. İçten içe öfkeliyseniz, öfkenizi kendinizin bile farkına varamayacağı kadar derine gömmüş olsanız bile, hayatınızda öfkeli insanlar olacaktır. Onların işlevi reddettiğiniz öfkenizi size yansıtmaktır.
Kendini güvende, sevgi dolu, koruma altında ve mutlu hisseden bir kişinin etrafını onu seven insanlar çevreleyerek, onun güvende, koruma altında ve mutlu bir yaşam sürmesini sağlarlar. Siz bu özelliklere ne kadar sahipseniz, hayatınıza giren insanlar da o kadar yaratıcı, cömert kalpli, dürüst ya da alçakgönüllü olacaktır.
Evren size inandığınız şeyi getirmek için kendini yeniden düzenler.

3.) İSTEK YASASI
Spiritüel yasalara göre yardım istiyorsanız bunu belirtmeniz gerekir. Yardım istemeye hazır olduğunuzda, yardım almaya da hazır olursunuz. Durumun içinde barındırdığı bilgeliği kabullenmeye hazır olursunuz. Böylece yüksek güçler size yardımcı olmak üzere harekete geçebilirler.
Spiritüel yolda kararlılıkla ilerleyen bir insan, cevaplar almak üzere kendi içine yönelir. Daha fazla bilgi edinmeye hazır olduğunuzda, size o bilgiyi verecek bir öğretmen hayatınıza girecektir. Bu öğretmen bir kitap, bir insan ya da bir televizyon programı olarak karşınıza çıkabilir. Sorunuzu açık ve kesin bir biçimde ifade etmeye hazır olduğunuzda, cevabı öğrenmeye de hazır hale gelirsiniz. Evren size yardım etmeyi bekliyor. Tek yapmanız gereken yardım istemektir.

4.) ÇEKİM YASASI
İçinizdeki hisler dış dünyadaki karşılıklarının size doğru çekilmelerine yol açar. Dış dünyada bir şeyler istediğiniz gibi gitmiyorsa, içinize yönelip kendiniz hakkındaki hislerinizi değiştirin. Böylece farklı insanları ve tecrübeleri hayatınıza çekebilirsiniz.
Örneğin sadık bir hayat arkadaşı bulmak istiyorsanız, kendinizi ne kadar sadakatle sevdiğinizi gözden geçirin. Kendinizi gerçekten sadakatle sevdiğiniz anda, dış dünyada sizi sadakatle sevecek birini hayatınıza çekmenize olanak verecek şekilde değişecektir.
Olumlu, aydınlık enerjiler yayın ve bir mucizenin hayatınıza girmesini bekleyin. Siz bir mıknatıssınız: Size benzeyen şeyleri kendinize çekersiniz.

5.) DİRENÇ YASASI
Direndiğiniz şeye dönüşürsünüz. Direndiğiniz her neyse, sizin onunla mücadele ederken harcadığınız enerjiyi kullanarak hayatınızda kalmayı sürdürür.
Bir düşünceyi ya da ifadeyi yeterli sıklıkta tekrar ederseniz, o sizin bilinçaltınıza işleyecektir. Bilinçaltınıza “sağlıklıyım” komutunu göndermek sağlığı hayatınıza çekecektir. “Kendime uygun bir eşi hakkediyorum” diye düşünmek o kişiyi size yaklaştırır.
Direnmeyi bırakın. Hayattan ne istediğinize karar verin ve olumlu gelişmeleri kendinize çekmek üzere Evren’e çekici, coşkulu, hevesli enerjiler göndermeye başlayın.

6.) YANSIMA YASASI
Hayatınızdaki tüm insanlar ve durumlar bir özelliğinize ayna tutmaktadır. Her şey yansımadan ibarettir.
Su elementi duygularınızı ya da ruh halinizi yansıtır. Bastırdığınız duygularınız varsa, damlayan musluklar ve su akıtan radyatörlerle karşılaşabilirsiniz. Arabanızın frenlerinin bozulması yaptığınız bir şeye son vermeniz konusunda bir uyarı olabilir. Farlarınız bozuk. Hayatta hangi yöne gittiğinizi görebiliyor musunuz?
Yaşamınıza giren her ne olursa olsun, aynaya bakıp size ne öğretmeyi amaçladığını görün. Asla size yansıttığı bir şey yüzünden başka birini değiştirmeye çabalamayın. Kendi içinize yönelip kendinizi değiştirin.

7.) YANSITMA YASASI
Dünyada, kendi özelliklerimiz bize geri yansıtılır. “Sen” ya da “o” kelimelerini her söylediğinizde, kendi özelliklerinizi başka birine yansıtırsınız. “Sen tuhafsın” dediğinizde, bilincinde olmadan karşınızdaki insanda kendi tuhaflığınızı görürsünüz. “O aptal” dediğinizde, kendi aptallığınızı o kişiye yansıtırsınız. Ya da kendi muhteşemliğinizi karşınızdaki kişide gördüğünüz için “Sen muhteşemsin” diyebilirsiniz.
Hiç kimsenin ne hissettiğini ya da nasıl olduğunu bilmiyorsunuz. Başka birinde gördüğünüz her şey içinizdeki bir özelliğinizin yansımasıdır.

8.) BAĞLILIK YASASI
Hayatta istediğiniz her şeye sahip olabilirsiniz fakat kendinize verdiğiniz değer ya da mutluluğunuz ona sahip olmaya bağlıysa, ona bağlısınız demektir
Bir üstat bağımsızdır. Statülerden, maddiyattan ya da duygusal ihtiyaçlardan bağımsızdır. Özgür ve son derece güçlüdür.
Birini sevebilmek için onun belirli bir biçimde davranmasına gereksinim duyuyorsanız, hissettiğiniz şey sevgi değildir. Bu bağlılıktır. Kişileri oldukları gibi kabul ettiğimizde muhteşem yönlerini bizimle paylaşırlar. Bu sevgidir.
Özgür olmayı diliyorsanız, herkesle ve her şeyle aranızdaki bağlardan sıyrılın. Bu aydınlanmanın önkoşullarından biridir.

YARATILIŞIN YASALARI
9.) DİKKAT YASASI
Dikkatinizi verdiğiniz her şey gerçekleşir. Bilgeler her zaman “inanmak görmektir” der. Kendi gerçekliğimizi kendimiz yaratırız. Dikkatinizi bir endişe ya da korku üzerinde yoğunlaştırırsanız, onu harekete geçirerek gerçeğe dönüşmesine yol açarsınız. Olumlu düşünceler olumsuz düşüncelerden daha etkilidir.
Olumlu durumlara odaklanın. Düşünceleriniz ve konuşmalarınızda olumlu durumlara yönelin. Niyetiniz karşısında olumlu bir yaklaşım benimserseniz hayallerinizi gerçekleştirebilirsiniz. Dikkatinizi istediğiniz şeye odaklarsanız, onu elde edersiniz.

10.) AKIŞ YASASI
Bir nehir akarken arada hiçbir boşluk kalmaz. Akışı engellenirse sonunda taşar. Su duyguları temsil eder. Duygular engellendiğinde durgunlaşarak ilişkilerin tıkanmasına ve yapmacık bir hal almasına yol açar. Bu yüzden duygularınızın akışına dikkat edin.
Akış Yasası hayatın her alanını yönetmektedir. Yaratıcı enerjiniz akıyor mu, yoksa baskı altında mı? Ağzına kadar dolu olan bir dolaba, yeni eşyalar koymak imkansızdır. Artık yaşamınızda ihtiyaç duymadığınız inançları ve anıları serbest bıraktığınızda, yenilerinin yaşamınıza girmesi için kapıları açmış olursunuz.
Akışa ayak uydurursanız, kaynağa ulaşırsınız.

11.) BEREKET YASASI
Sevgi, keyif, mutluluk, zenginlik, başarı, canlılık, neşe, cömertlik ve yaşamın tüm güzel yönleriyle akmak berekettir. Bereketin akışı size doğru yönelmiş olmasına rağmen, düşünceleriniz, inançlarınız, anılarınız ve kendinize biçtiğiniz değer, onu kabul etmenize engel olur.

Dünyadaki akıllı ebeveynler, size istediğiniz şeyi hazır olduğunuzu düşündükleri zaman verirler. Aynı şey Yaradan katında da geçerlidir. İstediğiniz berekete ulaşmak için ne kadar yaygara kopartırsanız kopartın, onu kabul etmeye hazır olduğunuzu kanıtlayana dek Evren onu size getirmeyecektir.
Bereket, doğuştan kazandığınız bir haktır. Onu kabul etmeye açık olun.

12.) NETLIK YASASI
Net bir karar verdiğiniz anda başınızın üzerinde bir ışık yanar. Evren’deki Yüce Güçler bu ışığı görerek hayalinizi gerçekleştirmeniz için sizi desteklemeye başlarlar.
Doğruluk, dürüstlük, içtenlik ve tutarlılık, netliğin özellikleridir. Diğer insanlar bu özelliklerin varlığını sezip, size güvendikleri için güzel tutumlar sergilerler. Net düşünceler ve niyetler Evren’den istediğiniz şeyleri hayatınıza çekmenizi sağlar. Asla unutmayın. Siz bir üstatsınız. İhtiyaç duyduğunuz şeyleri sipariş etmek ve siparişin size ulaşacağını ummak hakkınızdır.

13.) NIYET YASASI
Niyetler, istekler, dilekler ve umutlardan çok daha etkilidir. Niyetleriniz asil ve onurlu olduğunda, planınız gerçekleşmese bile ideallerinizin saflığı için ödüllendirilirsiniz.
Bir projenin ya da fikrin doğruluğunu ya da yanlışlığını belirleyen şey niyetimizdir. Niyetinizin egonuzdan değil, herkes için en iyisini istemenizden kaynaklandığından emin olun. Evrensel enerji niyetinizi destekler. Tezahürün temeli budur.

14.) REFAH YASASI
En yüksek spiritüel değerlerden biri zengin olmak ve bu zenginliği akıllıca ve sevgiyle kullanmaktır. Yoksulluk bilincinin altında büyük bir korku yatar. Para yüzünden endişelenmek spiritüel bir davranış değildir. Açgözlülük, finansal hazımsızlıktır. Bir açık büfeye davet edildiğinizde tabağınızı karnınızı doyurmaya yetecek miktardan çok daha fazla yemekle doldurmaktan bir farkı yoktur. Sizi hasta eder ve bir şekilde enerjinizi tüketir.
Yüce gönüllü, açık fikirli ve cömert insanlar her zaman kanaatkar ve mutludurlar. Refahtan öğrenmemiz gereken ders, zenginliği bilgelikle kullanabilmektir. Refah içindeymişsiniz gibi düşünür, konuşur ve davranırsanız Evren’i size daha fazlasını göndermesi için teşvik edersiniz.

15.) TEZAHÜR YASASI
Tezahür ettirme becerisi yüce bir güçtür ve bunu başarmak ancak herkesin iyiliğini gözetmekle mümkündür. Tezahür Yasası’nı harekete geçirmek için atılması gereken adımların sıralaması şöyledir:
-Sakin olun ve dinleyin.
-Ne istediğiniz konusunda son derece net olun.
-Rahatlayıp istediğiniz şeyin size ulaştığını imgeleyin.
-Titreşiminizi tezahür etmesini istediğiniz şeyle uyumlu hale getirin.
-Onun size doğru yola çıktığına yönelik mutlak bir inanç besleyin.
-Hayalinizden vazgeçmeyin ve tezahür etmesi için “Om” deyin. “Om” arındıran, yatıştıran ve tezahür ettiren bir sestir. Bunu yapmanız hayalinizin tezahür etmesini hızlandıracaktır.
-Gerekli durumlarda harekete geçin.

16.) BAŞARI YASASI
Spiritüel bakış açısıyla başarı, kendimize inanmak, elimizden geleni yapmak ve herkes için en iyi sonucu elde etmektir. İyilik yaparken başarıya ulaşmak, ruhunuzun yükselişe doğru yaptığı yolculuğunu hızlandırır. Başarı sizde yarattığı memnuniyet ve tatmin duygusuyla ölçülür. Hedefinize işbirliği yaparak ve başkalarına yardımcı olarak ulaştıysanız, başarılı olmuşsunuz demektir.
Titreşimiz arzu ettiğiniz sonucun titreşimiyle uyumlu olduğunda başarıya ulaşırsınız.
Diana Cooper’in “Spiritüel Yasalar”-Nilgün Alantar paylaşımıdır.

Cumartesi, Şubat 08, 2020

Biraz terapiden ama en çok Cem'den...

Terapiden hafiflemiş ve mutlu hissederek çıkmış, eve gelmiş, yılın ilk karını izlemenin keyfini çıkarıyordum. "Cem Adrian- Kar"ı dinlemek istedim. Açtım, dinledim. 
Aslında çok hoştu her şey... 
Üstüne eskilerden çok sevdiğim "Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti"yi dinledim. 2007'ye ışınlandım birden... O Ezgi'yi buldum oracıkta... Acıdım ona... 
Sonra "Bana Ne Yaptın" geldi... Akmaya teşne gözyaşlarım varsa, bir dozu yeterli olmuştur her zaman. Tam zamanıydı.
Psikoterapi sürecinde her şey iyiye gidecek sanırız çoğumuz; eninde sonunda iyiye gider sahiden de. 
Ama süreç boyunca çok yara açılır yine yeniden. Unuttuğunu, hiç yaşamadığını sandıkların bile... Ballı börek değil, acılı ve zorludur o nedenle terapinden geçmek... 
Ama sular bulanmadan durulmaz ve altında kalırız üstümüzü örttüğümüz her şeyin. Bu nedenle geçmişi, yaşadıklarımızı ilmek ilmek geri açıp daha sağlıklı örmek büyütür bizi.


"Kestim! Akıttım! Damarlarımdaki kanımda akan o kirli siyah yalanları!

(Acımıyor bileklerim)

Olmadı!
(Acımıyor hiç)
Sildim! Çıkardım! Yüzümden kazıdım yüzüme çizdiğin o siyah derin yazıları!
(Acımıyor ellerim avuçlarım)
Olmadı!
(Acıtmıyor hiçbirşey)
Kustum! Tükürdüm içimde senden kalan o keskin o acıtan hatıraları!
(Acımıyor tenim, ve acımıyor)
Olmadı!
(Dokunduğun yerler)

Söktün! Defalarca diktim o küçük ellerinle açtığın ve sızlayan bütün yaralarımı!

(Acımıyor artık kalbim)

Olmadı!

(Kalbim)
Bana ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın çocuk!
(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki ellerimin izlerini.)
Niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın ahh çocuk!
(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki kaderimin sökülüşünü.)
Bana ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın çocuk!
(Sadece sessizce durup öylece izlemek istedim bir meleğin ellerindeki kalbimi.)
Niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın ahh çocuk!
(Sadece öylece durup sessizce izlemeyi istedim, sadece bir meleği sevmeyi.)
Göremiyorum, duyamıyorum artık dokunamıyorum çocuk!
(Hep bir şey eksik gibi ve hep bir şey yarım ve hep bir şey yok artık sanki.)
Anlatamıyorum anlatamıyorum artık ağlayamıyorum çocuk!"

Çarşamba, Şubat 05, 2020

2020 OcakAyı Kitaplar (2) ve Filmler (3), 1 de Dizi

Ocak ayının nasıl geçtiğini anlamadığım gibi, şubat ayının da neredeyse ilk haftası geçti bile. Öyle tembelim ki bu ara... Boş boş oturarak zaman geçiriyorum. Hiç alışkın değil bünyem buna. Suçluluk hissi bırakmıyor yakamı "faydalı" bir şey yaparak geçirilmeyen zamanlarda. "Demek ki şu an buna ihtiyacım var" diyorum sonra. Hem herkes bebek doğduktan sonra dinlenmeli zamanlara hasret kalacağımı söylüyor. Belki de depolamakta fayda vardır:)
Bu tembellikle geçtiğimiz ay neler izlemiş neler okumuşum bakalım:

Togo
Yılın ilk filmi Willem Dafoe'lu Togo oldu. Bir Disney filmi olan Togo yer yer abartılı olsa da sıcak ve keyifli bir hikaye.


Ateş Böceklerinin Mezarı
Isao Takahata’nın 1988 yapımı bol ödüllü animesinden yakın zamanda haberdar olmuştum.

Bir cumartesi akşamı için seçtim ve 1,5 saatlik bu muhteşem anlatıyı göz kırpmadan ve sonlarında gözyaşlarımı tutamadan izledim.
İkinci Dünya Savaşı dönemi Japonya’sında iki kardeşin yaşam mücadelesini anlatan film, savaşın ne düzeyde acı verici bir şey olduğunu yüzümüze çarpıyor...
Çok etkilenerek izledim. YouTube’da Türkçe altyazılı olarak bulunuyor.
Israrla öneririm, pişman olmayacaksınız.



Farewell
Duyduğum andan itibaren çok merak ettiğim ve izlemek istediğim bir filmdi. Yarıyıl tatilinde İzmir'de annem ve ablamla izledik. Başka Sinema kapsamında Karaca Sineması'nda gösterimdeydi. Güzel bir filmdi ama beklentimin biraz altında kaldı. Çin'e dair, geleneklerine, aile ilişkilerine, düğün kültürlerine dair fikir sahibi olmak güzeldi. Ayrıca kanser gibi bir hastalık temelinde gitmekle beraber hiç ajitasyon olmayışı da filmin iyi yanlarından. En etkileyici kısım ise ana fikri olan "Kişiyi öldüren kanser değil, kanser olduğunu (öleceğini) bilmesidir." mesajıydı bence. 
Ben kişinin ölümü yakınsa bilmeye hakkı olduğu, kişiden kesinlikle saklanmaması gerektiği görüşündeydim hep. Ama filmden sonra biraz karıştı açıkçası. Sizin fikriniz nedir? 


Anna with an e- I. sezon
Bu dizi instagramda beğenisine güvendiğim hesaplarda epey karşıma çıkınca merak etmiştim. İlk sezonunu çok severek izledim. İnsana dair temel öğelerin tüm doğallığıyla anlatılmasının hoşluğunun yanı sıra, izlemeye başlarken bilmediğim bir özelliği olan Suffragette hareketinden bahsediyor oluşu ayrı mest etti beni. İzlemeye devam edeceğim.


Arkadaşıma Veda

Yılın ilk kitabı, bir hafta sonu için öğrencimden ödünç aldığım ve hızlıca okuduğum Zülfü Livaneli’nin Arkadaşıma Veda’sı oldu.

Salih Bozok’tan oğluna Atatürk’ü anlattığı bir mektup şeklinde kurgulanan kitap, ilkokul çağlarından vefatına kadar Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını çocuklara uygun bir dille anlatıyor.
Bildiğim anılarını tazelemek, cumhuriyetimizin ne şartlar altında kurulduğunu bir defa daha anımsamak iyi geldi bana.
Sonsuz şükranla.



Nohut Oda

Melisa Kesmez, Bazen Bahar ve Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz’den bu yana okumak istediğim bir yazardı.

Yarıyıl tatilinde İzmir’deyken ablamın kütüphanesinde Nohut Oda’yı görünce de hemen okumaya başladım.
Esasen öykü sevmem ben pek. Ama evim dışında kaldığım ve rutinimin bozulduğu zamanlarda iyi olabiliyor öykü okumak.
Beş hikayeden oluşan bu kitapta en çok sonuncusunu (Kız Kardeşim Handan) ve bir öncekini (Görüşürüz) beğendim. Her ikisi de oldukça oturmuş ve iç sızlatan anlatımlardı.
Annemin Çadırı da güzeldi ama ilk iki öyküyü (Kalanlar, Son Bir Çay) zayıf buldum.
Bütüne bakınca, tema; meskenler, ayrılıklar, kırgınlıklardı.
Akıcı ve kolay okunan bir dili var genel olarak; bununla beraber, sanıyorum yazarın sosyal medyada aşırı övülmesinden kaynaklanan yüksek beklentimi karşılamadı benim.
Tatil kitabı olarak iyi gitti yine de.