çok sevdiğimiz, dinleye dinleye sıkılmadığımız, dönem dönem geri dönüp dinlediğimiz şarkılar, şarkıcılar, albümler vardır... ben de bu ara yine zuhal olcay'ın başucu şarkıları dönemimdeyim. iki albümü de pek başarılı bulmakla birlikte, ikincideki şarkıları çok daha fazla seviyorum. adım kadın, sana doğru, unutulur, pervane, sus duymasın, ben varım...
iki gündür de dilimde adım kadın yine.
"adem'in yediği elma/ hep benden mi sorulur
çünkü adım kadın/ kadınım hükmüm yoktur"
canımı fena halde yakıyor bu dizeler...
erkek egemen kültürün bunca baskın olduğu bir toplumda yaşıyor olmaktan nefret ediyorum!
çok çok ağır konular olan tecavüz, çocuk istismarı, töre cinayetleri, çocuk gelinlere girmeyeceğim. kentli, görece eğitimli ve ekonomik olarak fena durumda olmayan kendim ve kendim gibi kadınların dertlerinden dem vurmakla yetineceğim.
aslında hepimiz her gün tacize uğruyoruz!
metrobüste, sokakta, mahallede...
o kadar kanıksamış durumdayız ki, bu taciz elle ya da çok ağır bir sözle olmadıkça, görmezden, duymazdan gelip geçiyoruz resmen.
ve bu durum artık beni gerçekten çileden çıkarıyor.
geçenlerde bir akşam hayatımdakisevgiliinsan'la buluşmak üzere evden biraz erken çıkıp dolaşa dolaşa giderken rahatsız olup şöyle yazmıştım mesela:
bir kadın olarak alelade bir semtte alelade bir saatte, bir meydanda ya da parkta bir banka oturabilme özgürlüğümü istiyorum... çok şey mi!?
gerçekten, niye bu bu kadar zor?
en fenası da onunla buluştuğum an hiçbir adamın bana rahatsız edici bir biçimde davranamıyor oluşuydu. gerçekten kendimi öyle değersiz hissettim ki... sadece yanında bir adam varsa taciz edilmeyen ama yalnızken tacizi hak eden bir bireydim ben onların gözünde...
toplum olarak temel sıkıntımız "ahlak gelişimindeki güdüklüğümüz" bence.
ahlak, öyle "büyük adam"ların sandığı gibi herkesin bir an önce evlenip aile kurması ve muhafazakar bir hayat sürmesiyle olmuyor zira. herkes için iyi olanı istemekle oluyor mesela, adil olmakla, haksız kazanç sağlamamakla oluyor, insan ilişkileri ve toplumsal yaşam içerisinde saygıyı düstur edinmekle oluyor!
merak eden lütfen baksın kohlberg'e; ben çok kısa bir biçimde bahsedeceğim.
6 düzeye ayırır kohlberg bireylerdeki ahlak gelişimini:
1.itaat ceza eğilimi
2.saf çıkarcı eğilim
3. iyi çocuk eğilimi
4. kanun ve düzen eğilimi
5. sosyal anlaşmalara ve yasalara uyma eğilimi
6. evrensel ahlak ilkelerine uyma eğilimi
bence biz toplum olarak büyük oranda 1. düzeydeyiz maalesef. yani sadece ceza varsa kurala uyma, doğru olanı yapma eğilimindeyiz; aksi durumda işimize geldiği gibi davranmayı tercih ediyoruz. yani kuralları ve doğruları "içselleştirememiş" durumdayız.
hal böyle olunca, aslında sadece kadın olarak değil, herkes için yaşamak zor bu topraklarda...
peki biz neden medenileşemiyoruz?pek çok defa yazdım, korna sesinin olmadığı şehirler var mesela!
peki biz neden medenileşemiyoruz?pek çok defa yazdım, korna sesinin olmadığı şehirler var mesela!
ya da trafik kurallarının tıkır tıkır işlediği, ya da tramvayda sokakta bira içilmesinin aşırı karşılanmadığı ve asla da olay çıkmayan şehirler var!
parklarda kızlı erkekli (!) sere serpe kitap okunabilen şehirler var...
insanların ne desen patlamadığı, birbirine saygılı davrandığı, bir adam düştüğünde mesela bir kadının gidip kaldırabildiği "iyi misiniz?" diyebildiği...
parklarda kızlı erkekli (!) sere serpe kitap okunabilen şehirler var...
insanların ne desen patlamadığı, birbirine saygılı davrandığı, bir adam düştüğünde mesela bir kadının gidip kaldırabildiği "iyi misiniz?" diyebildiği...
hepimizin daha medeni, daha güvenli ve daha müreffeh yaşamlara ihtiyacı yok mu sizce de?