bu
yaz için isteğimiz mısır ya da lübnan’a gitmekti esasen. sonra, gecenin bir
vakti rumelihisarı’nda bir rakı sofrasından kalkıp bize geldik kadim dostum
sevgi ile. kocalarımızla oturduk bilgisayar başına, başladık uçak bileti
bakmaya. meksika’dan filipinler’e bakmadığımız ülke kalmadı. sonra ne oldu
nasıl olduysa "lüksemburg’suz ve fakat fransa’lı benelüks" yapmaya karar verip amsterdam’a
bilet alıverdik. aylardan şubattı.
sonra
taa izmir’den, ilk gençlikten beri arkadaş olduğumuz 3 arkadaşımız haberdar
oldu durumdan. kocaları ile eklendiler peş peşe. böylelikle on kişilik tatil
planlarımız başladı 4-5 ay önce.
velhasıl
zaman hızla geçti. tatile gidildi,
dönüldü. efsane anılar eklendi yine; ki en önemsediğim şey belki de bu hayatta,
güzel yaşantılar biriktirmek…
hem
yıllar sonra dönüp baktığımda ayrıntılarla hatırlamak hem de gitmeyi düşünenler
veya merak edenler için, naçizane, yol
gösterici olması açısından uzun uzun anlatacağım. haydi başlayalım;)
12
haziran cuma, akşam 19:30’da amsterdam uçağımız havalandı. vardığımızda tek
otobüsle hostelin yakınına geldik ve 3 gecelik rezervasyonumuz olan flying pig uptown’a
yerleştik. hostel sırt çantalıların uğrak yeri olan, orada hem çalışıp hem de
kalanlardan oluşan farklı ülkelerden gençlerin olduğu amsterdam’ın ruhuna uyan
bir konaklama yeri. vondelpark’ın hemen yanında. bu demek oluyor ki museumplein’a
yani, rijks ve van gogh müzelerine çok yakın…
(museumplein)
pek
çoğumuzun bildiği üzere amsterdam, ögürlüklerin şehri. eşcinsel evliliklerin,
belli düzeyde uyuştrucu ve uyarıcı maddelerin (ot, space cake, magic mushroom) yasal
olması ve ünlü redlight. bunlardan benim için tek rahatsız edici olanı, red light; orada
kadın bedeninin bunca aleni bir biçimde metalaştırılıyor olması…
şehrin en önemli bir diğer özelliği kanallar şehri oluşu. koca bir
şehir sular üzerinde. ve bu suların ortasında 17. yüzyıldan kalma tipik evler. hollanda’da
öyle önemli ressamlar yetişmiş ki tarih boyunca, remrandt, van gogh, vermeer,
rubens, pieter brueghel, dirck van baburen, jan van eyck… “insan böyle güzel
bir şehirde ve bunca özgürlükle sanatla hemhal olmasın da ne yapsın” diye
düşündüm ister istemez…
onun
dışında tam bir müzeler şehri. madam tussauds, van gogh, rijks, anne frank gibi
önemli müzelerin yanı sıra; bira müzesi, orospuluk müzesi, seks müzesi, erotik müze
gibi pek çok ilgi alanına hitap eden müzeler var.
amsterdam
deyince bisikletlerden bahsetmemek mümkün değil elbette. şehirde günlük hayatta
ulaşım ağırlıklı olarak yaşlı genç herkes tarafından bisikletle sağlanıyor. turistler
için kiralama fırsatı mümkün. en bilinenleri mac bike ve orange bike. başta vondelpark
olmak üzere yeşil alan ve kuş türleriyle doğal güzellik sunan parklar da şehrin
cazibesini artırıyor.
(hosteldeki odanın camından vondelpark ve bisikletler)
biz
cumartesi ve pazar günlerini vondelpark, damrack caddesi (şehir merkezi)nde
dolaşmak, heineken müzesi ve rijks müzesi ile değerlendirdik.
heineken müzesi'nin girişi 18 euro (biz hostelden 16 euroya aldık). biranın yapım aşamalarını görebildiğiniz ve elbetteki bolca ikramı olan müzenin çıkışında bir de kanal turu hakkı kazanmış oluyorsunuz; ki, amsterdam'a gelmişken yapmamak olmaz;)
yine görmeden dönülmeyecek yerlerden rijks museum'un (hollanda ulusal müzesi) girişi 17,50 euro ve kesinlikle bir tam güne sığmıyor. müzede sanat, zanaat ve tarih alanındaki parçalar sergilenmekte olup,.müze hollanda altın çağı'na ait geniş bir tablo koleksiyonuna ve oldukça büyük bir asya sanatı koleksiyonuna sahiptir. müze, jacob van ruysdael, frans ,hals, johannes vermeer, van gogh jan steen ile rembrandt'a ait tabloların yanı sıra, hollanda'nın en büyük sanat tarihi kütüphanesini de barındırmaktadır.
heineken müzesi'nin girişi 18 euro (biz hostelden 16 euroya aldık). biranın yapım aşamalarını görebildiğiniz ve elbetteki bolca ikramı olan müzenin çıkışında bir de kanal turu hakkı kazanmış oluyorsunuz; ki, amsterdam'a gelmişken yapmamak olmaz;)
yine görmeden dönülmeyecek yerlerden rijks museum'un (hollanda ulusal müzesi) girişi 17,50 euro ve kesinlikle bir tam güne sığmıyor. müzede sanat, zanaat ve tarih alanındaki parçalar sergilenmekte olup,.müze hollanda altın çağı'na ait geniş bir tablo koleksiyonuna ve oldukça büyük bir asya sanatı koleksiyonuna sahiptir. müze, jacob van ruysdael, frans ,hals, johannes vermeer, van gogh jan steen ile rembrandt'a ait tabloların yanı sıra, hollanda'nın en büyük sanat tarihi kütüphanesini de barındırmaktadır.
(rijks museum'da delft mavisi porselenler ile)
pazartesi sabahı amsterdam’dan ayrılarak kiraladığımız araçla yola çıktık. yol üzerinde denhaag’da mola verdik. maalesef, sadece gepgeniş ve upuzun sahilini görmek ve bir mekana oturup bira patates molası vermek için vaktimiz vardı.
(vee, bu yazın ilk ayak fotosu den haag'dan:))