Perşembe, Haziran 25, 2015

benelüks'ümsü avrupa seyahati- bölüm 1

bu yaz için isteğimiz mısır ya da lübnan’a gitmekti esasen. sonra, gecenin bir vakti rumelihisarı’nda bir rakı sofrasından kalkıp bize geldik kadim dostum sevgi ile. kocalarımızla oturduk bilgisayar başına, başladık uçak bileti bakmaya. meksika’dan filipinler’e bakmadığımız ülke kalmadı. sonra ne oldu nasıl olduysa "lüksemburg’suz ve fakat fransa’lı benelüks" yapmaya karar verip amsterdam’a bilet alıverdik. aylardan şubattı.
sonra taa izmir’den, ilk gençlikten beri arkadaş olduğumuz 3 arkadaşımız haberdar oldu durumdan. kocaları ile eklendiler peş peşe. böylelikle on kişilik tatil planlarımız başladı 4-5 ay önce.
velhasıl zaman hızla geçti. tatile  gidildi, dönüldü. efsane anılar eklendi yine; ki en önemsediğim şey belki de bu hayatta, güzel yaşantılar biriktirmek…
hem yıllar sonra dönüp baktığımda ayrıntılarla hatırlamak hem de gitmeyi düşünenler veya merak edenler için, naçizane,  yol gösterici olması açısından uzun uzun anlatacağım. haydi başlayalım;)

12 haziran cuma, akşam 19:30’da amsterdam uçağımız havalandı. vardığımızda tek otobüsle hostelin yakınına geldik ve 3 gecelik rezervasyonumuz olan flying pig uptown’a yerleştik. hostel sırt çantalıların uğrak yeri olan, orada hem çalışıp hem de kalanlardan oluşan farklı ülkelerden gençlerin olduğu amsterdam’ın ruhuna uyan bir konaklama yeri. vondelpark’ın hemen yanında. bu demek oluyor ki museumplein’a yani, rijks ve van gogh müzelerine çok yakın…

(museumplein)

pek çoğumuzun bildiği üzere amsterdam, ögürlüklerin şehri. eşcinsel evliliklerin, belli düzeyde uyuştrucu ve uyarıcı maddelerin (ot, space cake, magic mushroom) yasal olması ve ünlü redlight. bunlardan benim için tek rahatsız edici olanı, red light; orada kadın bedeninin bunca aleni bir biçimde metalaştırılıyor olması…
şehrin en önemli bir diğer özelliği kanallar şehri oluşu. koca bir şehir sular üzerinde. ve bu suların ortasında 17. yüzyıldan kalma tipik evler. hollanda’da öyle önemli ressamlar yetişmiş ki tarih boyunca, remrandt, van gogh, vermeer, rubens, pieter brueghel, dirck van baburen, jan van eyck “insan böyle güzel bir şehirde ve bunca özgürlükle sanatla hemhal olmasın da ne yapsın” diye düşündüm ister istemez…


onun dışında tam bir müzeler şehri. madam tussauds, van gogh, rijks, anne frank gibi önemli müzelerin yanı sıra; bira müzesi, orospuluk müzesi, seks müzesi, erotik müze gibi pek çok ilgi alanına hitap eden müzeler var.
amsterdam deyince bisikletlerden bahsetmemek mümkün değil elbette. şehirde günlük hayatta ulaşım ağırlıklı olarak yaşlı genç herkes tarafından bisikletle sağlanıyor. turistler için kiralama fırsatı mümkün. en bilinenleri mac bike ve orange bike. başta vondelpark olmak üzere yeşil alan ve kuş türleriyle doğal güzellik sunan parklar da şehrin cazibesini artırıyor.

(hosteldeki odanın camından vondelpark ve bisikletler)

biz cumartesi ve pazar günlerini vondelpark, damrack caddesi (şehir merkezi)nde dolaşmak, heineken müzesi ve rijks müzesi ile değerlendirdik. 
heineken müzesi'nin girişi 18 euro (biz hostelden 16 euroya aldık). biranın yapım aşamalarını görebildiğiniz ve elbetteki bolca ikramı olan müzenin çıkışında bir de kanal turu hakkı kazanmış oluyorsunuz; ki, amsterdam'a gelmişken yapmamak olmaz;)
yine görmeden dönülmeyecek yerlerden  rijks museum'un (hollanda ulusal müzesi) girişi 17,50 euro ve kesinlikle bir tam güne sığmıyor. müzede sanatzanaat ve tarih alanındaki parçalar sergilenmekte olup,.müze hollanda altın çağı'na ait geniş bir tablo koleksiyonuna ve oldukça büyük bir asya sanatı koleksiyonuna sahiptir. müze, jacob van ruysdael, frans ,hals, johannes vermeer, van gogh jan steen ile rembrandt'a ait tabloların yanı sıra, hollanda'nın en büyük sanat tarihi kütüphanesini de barındırmaktadır.

                                (heineken experience)

(rijks museum'da delft mavisi porselenler ile)

pazartesi sabahı amsterdam’dan ayrılarak kiraladığımız araçla yola çıktık. yol üzerinde denhaag’da mola verdik. maalesef, sadece gepgeniş ve upuzun sahilini görmek ve bir mekana oturup bira patates molası vermek için vaktimiz vardı. 

 (vee, bu yazın ilk ayak fotosu den haag'dan:))




                                                                                                                                                                       devam edecek;)

*** bu arada, amsterdam'a yaklaşık 10 yıl önce bremen'de erasmus öğrencisiyken gitmiştim ilk defa. o zamandan da 1-2 fotoğraf ile o anıları da yad etmek isterim;)