çağan ırmak filmlerini severek izlerim- prensesin uykusu hariç-.
yönetmenin en sevdiğim yanı, samimiyetidir. yani, büyük bütçelere dayanmadan kendi yakın tarihimizi, en iyi bildiği&ait olduğu yerleri ve olayları anlatışı hoşuma gider.
ve bence çağan ırmak'ın filmlerindeki en güçlü yönlerden biri, insan'ı çok iyi tanıyor ve anlatıyor oluşudur, insana dair çarpıcı gözlemleridir. sanırım, bu nedenle böylesine değiyor duygularımıza, içimize...
izmirli ve dolayısıyla muhacir (macır) olmamın da büyük etkisiyle yeni filmini merakla bekliyordum. zira, anneannesi girit, dedesi üsküp, babaannesi ve diğer dedesi ise selanik'ten göç eden mübadil bir aileden geliyorum ben. (hatırlarsınız geçen yaz, köklerime yolculuk yapmıştım: http://pinkket.blogspot.com/2011/07/balkan-gezisi-fotograflar-sevgili-nilin_27.html)
film vizyona girer girmez izledim. oyuncuların bir kısmı yine çağan ırmak'ın vazgeçilmezlerinden oluşuyor. çetin tekindor büyük oyunculuğunu yine sonuna kadar sergiliyor. hümeyra, yiğit özşener, gökçe bahadır, sacide taşaner, ezgi mola ve diğerleri de başarılı. yalnızca, ushan çakır dış ses olarak pek oturmamış gibi geldi bana.
film bitince insanda güzel bir tad bırakıyor. izlerken de güzel akıyor da, filmin eksiği kanımca şudur:
çok fazla şeyi bir arada anlatma çabası, bir filme sığamayacak kadar çok şeye sadece değinip geçme ve yarım bırakma.
yani, bu temelde bir mübadele filmiyse eğer;
bunun yanısıra, kıbrıs barış harekatı, 12 eylül, darbe günleri, ayrımcılık, faili meçhul anarşist ve dağılan karısı, eşcinsellik, dede- torun ilişkisi ve daha bir bir sürü şeyi de anlatmaya kalkışmak filmi biraz dağıtmış gibi geldi bana.
yine de, belki mübadil olduğumdan, içime değen ve gülümsetip& hüzünlendiren bir film oldu benim için.
filmi nacizane ben de izledim ama aklıma hemen hiç bir şey kalmadı diyebilirim. dediğin gibi mübadeleden temelli bir sürü şey var içinde ama az az...
YanıtlaSilsevgili wasowsky,
YanıtlaSilaynen! biraz dağınıktı maalesef..
bu arada, seni yeniden görmek güzel:)