21Şubat2003
Bulutlar, birbirine sürtünüp parçalanmış gibi yağıyor kar. Bitmiyor bulut kırıntıları...
Karın şüpheli bir sessizliği var; insan aklındaki seslere dalıyor.
Telefon çalıyor.
Emine diyor ki, "Çolpan İlhan’la konuştum." Emine, Vatan gazetesinin hafta sonu ekinde çalışıyor. "Demlenmiş Hayat Tavsiyeleri" bölümünü hazırlıyor. Yarınki sayıda Çolpan Hanım tavsiyelerini anlatıyor. Derken son soruya geliniyor, soruluyor:
- Peki şimdi ne istersiniz?
- Sadri’nin yaşamasını.
Galiba arada küçük, derin bir sessizlik oluyor. Çolpan Hanım devam ediyor:
"Zamanımı doldurmak için, Sadri’yi düşünmemek için öyle çok çalışıyorum ki... Durmadan. Gece eve geliyorum. Uyuyamıyorum. Dün geceydi, saat sabahın üçü. Gün bitecek nihayet. Bir baktım televizyonda Sadri’nin filmi..."
Çok sevmek birini, sizce de çok korkunç bir şey değil mi?
***
Her gelen, beraberinde bir gün gidecek olduğu gerçeğini de getirir. Belki de bu yüzden kimileri kimsenin gelmesini istemeyecektir. Bir gidişe daha dayanamayacağı için zamanı çalı çırpıyla, çaputlu bir karışıklıkla, mühim işler kalabalığıyla, ufak tefek heyecanlarla, figüran kalplerle dolduracaktır.
Çünkü insanı, birini sevmeden önceki halinden çok daha yalnız bırakır birinin gitmesi.
Zaten belki de, bir öncenin olduğunu unutabilir kişi. Sabah nasıl kalkardın sen o gelmeden önce? Gece ne yapardın o hiç yokken? Sen kimdin ki zaten? Nasıl bir şeydin ki sen?
İnsan kendinin ne olduğunu bile unutabilir bazen.
Birini sevmek sizce de çok korkunç bir şey değil midir sırf bu yüzden?
***
Ya da belki de hiç gitmez, hiç bitmez...
İnsanlar nasıl bundan korkmaz?
Düşünsenize, bir ömürde sadece bir hayat!
Başladığı gibi bitecek bir hikâye, başından sonuna. Serim, düğüm, sonuç ve güle güle, bütün bir hayat tek bir kişiyle...
Oysa hayat, tek bir hikâyeden ibaret olamayacak kadar geniş ve derindir herhalde... Tek birini sevmekle nihayet bulacaksa hayatın... Düşünsene, elindeki tek bir hayatı, birine, bütün bu dünya kalabalığı içinde bir tek kişiye vermek...
Yok, yok; dünyanın en korkunç şeyidir birini sevmek.
***
İnsan kendi gözünden çıkan ışığı görür, gözünün parladığını bilir. O seviyor diye kendini seversin birden, gün boyu pamuklar içinde. Kötü rüya gördüğünde uyandırıp hemen... Sonra uyuyuverirsin daha o "Geçti geçti" derken. Komik şeyler olur evin koridorlarında, tam günün beklenmedik bir noktasında. "Ben şimdi ne yapayım?" dersin, insanlıkla baş edemediğin anlarda. Hiç olmasa, evde bir nefes olur. Sabah kalktığında komik rüyanı anlatacak biri. Kahvaltıda iki yumurta. Uzun yolculuklardan döndüğünde evde yanan kombi, "Yorgunum" diyecek biri.
Bunlar olmadığında... Bilirsiniz, tepside kahvaltı, demlikte hep arta kalan çay, uykuya dalarken kulak tırmalayan kendi nefesinin sesi, bir gün yalnız ölme endişesi... "Ben nasıl yaşıyordum ondan önce?" tedirginliği.
Dünyanın en korkunç şeyidir sevmek birisini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder