"...
Kimselerle konuşmadığımız gibi konuştuğumuz sevgilimiz gidince biz artık ancak herkesle konuştuğumuz dille kalıyoruz elbette. Soğuk, çekirdeği olmayan bir dille, öylece...
Kuşlar geçmez ki insanın sesinden o zaman, yağmur yağmaz ki ağzına. Ağzında şokella eritir gibi söylediğin onca sözcük kapıdan çıkar, kapı kapanır. Dil kapısı çarpılır, şokella, yağmur ve kuşlar birbirine karışıp, seni de dilsiz bırakıp çekip gider. Gitmez mi?
Yamru yumru bir şeyler kuruyoruz iki insan, kurarız, herkes kurar. Birbirine uyan taşlar zamanla bulunur, zaman taşları birbirine uygun hale getirir. Bu taşlardan bir yuva kurulur.
Dostlar arasında da, sevgililer için de böyle bu. Sözcükler de böyle kurulur, giderek birbirine uyar. Kimse herkesle konuştuğu gibi konuşmaz, dostuyla, sevgilisiyle, çocuğuyla. Bin dil nehri akar her insanın içinde.
Bazıları haritalardaki nehirler gibi incelerek yok olur, bazılarının önüne manasız, yanlış barajlar kurulur. Sular altında kalıyor içimiz işte bu yüzden, bazen, dil kapıları tıkanınca...
Çağrılmayan, çağrılsa da gelmeyen dillerimiz oluyor büyüdükçe, ayrıldıkça, kapılar çarpıldıkça ve "sevenler ayrıldıkça"
..."
tamamı için:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder