canım eylül geldi de geçti bile!
eylül, yazın bitişini müjdelediğinden çok sevilir belki, ama, bence, ekim de şahanedir;)
bakalım eylül nasıl geçti:)
* öncelikle, meb çalışanları için dönem başladı ve 2 aylık tatilden sonra yeniden çalışma temposu biraz zorlasa da, yazın sıcağından ve dağınıklığından kurtulmak iyi geldi.
*yazın ara verilen çift ve aile terapisi eğitimi yeniden başladı.
*sonra, bayram için izmir'e gittik, dönüşte ablam da bizle geldi. onunla gezdik, sergilere gittik. o buradaki güzel sergileri bulur belirler, sonra buraya gelir, beraber gideriz:)
*beylikdüzü'nde caz festivali oldu, onu takip ettik.
*bir deeee, ayın sonunda nihayet işe araba ile gidip gelmeyi başardım. araba kullanmak yıllarca hem istemediğim hem de cesaret edemediğim bir şeydi.
ama artık, 30 yaşında, konfor ihtiyacım arttı sanırım ve toplu taşıma için durağa yürüme, bekleme vs zamanları beni iyice zorlamaya başladı... bu işi öğrenmeye karar verdim. gerçekten çok çok çok zorlanıyorum. ama bir şekilde adım attım, bakalım;)
*gelelim kitaplara! önce ay boyunca yaptığım güzel şeyleri anlattım ki, hiç kitap okumamam göze batmasın:p
elimden çok kitap geldi geçti aslında. 4 kitaplık bir kargo siparişi verdim ve her birini inceledim mesela (sapiens, çalınan yarınlar, kadının fenni, tatar çölü). onun dışında, yine evdeki ve okuldaki kütüphanedeki kitaplardan okudum gün içinde. ama bitirebildiğim bir kitap olmadı ne yazık ki:(
*filmlere gelince:
one true thing (annem uğruna)
aile terapisi eğitimi kapsamında farklı aile değişkenlerini işleyen filmler izliyoruz. bu filmi de eğitim kapsamında izledim.
meryl streep'i de renee zellweger'i de pek severim. 98 yapımı bu filmi de severek izledim. dozunda hüzün ile giden, aile olmanın farklı yanlarına değinen güzel bir film.
bajrangi bhaijaan
hint filmlerini severim. ama genel sorunu çok uzun olmaları bence. bu filmde, yine son derece renkli, hareketli, sesli, şarkılı, danslı ve duygulu bir film. ama o kadar uzun o kadar uzun ki, bir türlü sonu gelmek bilmedi...
kalandar soğuğu
başka sinema kapsamında vizyona giren bir türk filmi.
doğu karadeniz'in bir dağ köyünde yaşamını sürdürmeye çalışan bir ailenin hikayesi. coğrafya, muhteşem zaten. bu anlamda görsel olarak çok iyi film (arada karanlık sahne çoktu sadece). belgesel gibi doğal oyuncular... imkansızlık ve mahrumiyet kavramlarını düşündüm film boyunca... aile maddi olarak zorlanıyordu; ama aslında ellerindekiler yetiyordu. herkese yeter... bir barınak ve de karnını doyuracak kadar yiyecek (et, süt, sebze...) doğadan ...
bridget jones's baby
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder