Tüm pratikliğinin ve keyfinin yanı sıra evlilik zaman zaman zordur... Bunu evlilik hayatı yaşamış olan herkes onaylayacaktır sanırım...
Çok sevdiğiniz adam/kadın ile hayatı paylaşmak çok güzel, hem kendi evinde olmanın rahatı hem sevgilinin yakınında olmanın huzuru, istediğin zaman kendi dünyanda kalabilmek ama yalnız olmadığını bilmek çok güç verici...
Ancak, yaşamı bir arada sürdürmenin getirdiği birtakım zorlanmalar da var elbette. Zira iki insan var, iki farklı evden/aileden geliyor. Her ikisinin de geçmişinden getirdiği birbirine benzemeyen öğretiler, doğrular, tutumlar, aile olmaya dair algılar, eş olmaya, kadın/erkek olmaya dair şemalar var. Ve bunlar karşı karşıya geliyor, çatışıyor ve en nihayetinde bir orta yolunu buluyor...
Önemli olan bu çatışmaları nasıl ele alabildiğimiz. Birbirimizin duygusal ihtiyaçlarını gözetebilmemiz...
Evlilik, aslında, kendi anne babamız ile de bir yüzleşme sağlıyor. Çocukluğumuzu anımsatması sancılı olabiliyor.
Kendi evliliğimize çocukluğumuzda tanıklık ettiğimiz ve en yakından bildiğimiz evlilik modelini taşıyoruz ister istemez. Ne gördüysek o çıkıveriyor çoğu zaman, anne babamızı taklit ediyoruz esasen...
Çift terapisi kuramlarından imago çift terapisi tekniğine göre:
"İlişki problemi yaşayan çiftlerin asıl problemleri ebeveyn ilişkilerinin bilinçdışı olarak bugüne yansımasıdır. Bizler eş seçerken aslında tıpkı ebeveynlerimiz gibi birini seçeriz. Çünkü bilinçdışımız için tanıdık olan tek figür odur. Dolayısıyla ebeveynlerimizle saklı kalan bütün iç çatışmalarımız eşimizle olan ilişkide gün yüzüne çıkar.
Her insan çocukluk yaralarını iyileştirecek eşler arar, ne var ki bu eşler aynı zamanda çocukluk yaralarını en çok kanatacak kişiler olacaktır. Bilinçdışımız çocukluğumuzda yaşadığımız ve iyileştiremediğimiz yaraların benzerlerini yaratabileceğimiz bir eş adayı bulur."
İlişkilerinize bir de bu açıdan bakmaya ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder