2019'un ilk ayının film ve kitapları:
Small Foot
Tokyo'dan Moskova'ya, hayatımın en uzun uçak yolculuğunda, stresimi azaltması için izlediğim bir animasyon film:)
İnsanın tanımadığından korkması ve korktuğu için düşman bellemesi üzerine hoş bir yapım (Bana GORA ve AROG'u hatırlattı).
Marslı
Yine aynı uçakta başladığım ama bitiremeyip, Türkiye'ye dönünce televizyonda denk gelip tamamladığım bir film oldu.
Eskiden olsa böyle filmleri izlemez, sevmezdim. Son yıllarda daha kolay film beğenmeye başladım, film zevkim genişledi; bilim kurgulara da ilgim arttı.
Mon Roi (My King)
Bu filmi de annemle evdeki film kanallarından birinde izledik. Vizyondayken izlemek istemiştim, ama kaçırmıştım.
Aşkın çıkmazlarını, mutlu etmeyen ama vazgeçilemeyen ilişkiyi aşama aşama çok gerçekçi biçimde anlatıyor. Keyifle izledik.
Bu İşte Bir Yalnızlık Var
Sömestrda televizyonda denk gelip izledim. Atiye'yi pek severim. Çok güçlü bir film olmasa da akıp gitti ve keyifle izledim.
Tatlım Tatlım
Sömestrda televizyonda denk gelip izledim. Atiye'yi pek severim. Çok güçlü bir film olmasa da akıp gitti ve keyifle izledim.
Tatlım Tatlım
Yine sömestrda televizyonda denk gelip izledim. Vizyondayken hem sağlam kadrosu hem de Yılmaz Erdoğan'ın Haybeden Gerçeküstü Aşk tiyatro oyunundan uyarlama olması nedeniyle oldukça dikkatimi çekmişti. İzlemeyi isteyip fırsat bulamadığım filmlerdendi.
Televizyonda verilince izleme fırsatım oldu. 4 farklı çift ile aşkın başlangıçtaki o sevimli halinden ilişki ilerledikçe sevimsizleşmesi anlatılıyor. Bir parça klişe barındırsa da keyifle izlenen tatlı bir film olmuş kanımca.
Çiçero
Yılın ilk sinemada izlenen filmi oldu.
Tüm olumsuz eleştirilerine rağmen ben özellikle de ikinci yarıyı oldukça başarılı buldum.
Tarihteki bilinmeyen meselelerin sanat yoluyla halka ulaştırılmasını da çok kıymetli buluyorum. Sırf bu nedenle bile izlenmeli diye düşünüyorum.
Gelelim kitaplara:
Tüm olumsuz eleştirilerine rağmen ben özellikle de ikinci yarıyı oldukça başarılı buldum.
Tarihteki bilinmeyen meselelerin sanat yoluyla halka ulaştırılmasını da çok kıymetli buluyorum. Sırf bu nedenle bile izlenmeli diye düşünüyorum.
Gelelim kitaplara:
Afrikalı Leo
1 Ocak’ta yeni kitaba başlamayı seviyorum ve her yıl bunu uygulamaya çalışıyorum.
Bu sene belki 15 yıldır listemde olan ve vakti bir türlü gelmeyen Afrikalı Leo ile başladım yeni yıl okumalarına.
‘Her kitap en uygun zamanı bulur, o zaman kendini okutur’ inanışımı perçinlercesine; tam seyahatimi tamamlayıp vatana dönmek üzereyken ve zihnim ‘Vatan neresi/ toprak kimin/ savaşlar niye var/ doğduğun yere, köklere bağlılık’ meseleleriyle meşgulken okumuş oldum. Nagoya’da açtım ilk sayfasını, okuma boyunca Kyoto, Tokyo, Moskova, İstabul’dan geçtim ve İzmir’de bitirdim. Bu arada kitap da Granada, Fas, Kahire, Roma olmak üzere Avrupa ve Afrika’da pek çok şehirde geçiyordu.
15 yy. sonunda Granada'da dünyaya gelen seyyah, coğrafyacı, fakih, diplomat ve kültür adamı Hasan El Vezzan’ın hayat hikayesinden esinlenen ve öncesinde titiz bir çalışma yapıldığı besbelli olan eser hem bilgi veren hem sürükleyici kitaplardandı.
Son sayfada beni çok etkileyen şu paragrafı paylaşmak istiyorum sizlerle:
“İnsanların görüşünü dar bulduğun zaman kendi kendine Tanrı'nın ülkesinin çok geniş olduğunu söyle; O'nun elleri çok geniştir, O'nun yüreği de çok geniştir. Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama.”
Yaz Geçer
"Neden ansızın aklıma düştüğünü sordum kendi kendime.
Sonra anladım:
Bir aşk birçok aşktan yapılıyor ve ayrılınmıyor hiçbir seferinde."
Afrikalı Leo için herkesin kaderi mi aynı olur? Benim de uzun zamandır listemde ama başlamadım hala. Elimdeki kitap bitince başlayacağım inş bu sefer:)
YanıtlaSil