Pazar, Mayıs 09, 2010

ankara'da 24 saat

kafasına eseni yapan biri değilim sanırım. ani karar vermekte zorlanırım. çoğu zaman düşünür, kararsızlıklar yaşarım, pekçok faktörü göz önünde tutmaya çalışırım; sonra çok zaman geçer, hevesim kaçar ya da geç kalırım aslında genelde.


ama cuma günü öyle olmadı.


tam dişçide işim bitmiş ödememi yaparken (evet, 21 mayısı beklemedim, özel diş hastanesine gidip tedavimi oldum) telefonum çaldı. arayan, ankara'daki yakın arkadaşımdı. bir arkadaşının istanbul'dan ankara'ya aracıyla geleceğini söyleyerek benim de ona katılmam fikrinden bahsetti. kısa sürede olup olmayacağını kafamda muhakeme edip "neden olmasın" fikrine ulaştım.


elimdeki tek engelimsi koşul pilatese gidemeyecek olmamdı (zaten pazartesi diş hastanesi, çarşamba da ahırkapı hıdrellez şenlikleri nedeniyle aksatmıştım).
bir de pazar sabahı toplantı nedeniyle işte olmam gerekiyordu. ama biliyordum ki "koşullar hiçbir zaman tam anlamıyla uygun olmayacaktı".


bu düşünceyle çıktım yola ve tam 24 saat geçirdim ankara'da. oldukça keyifliydi.


ulus'ta tarihi yerleri, kaleyi, antikacıları gezdik. sonra mülkiyenin ünlü "inek bayramı"na katılma ve orada fasılla eğlenme fırsatım oldu. ve bir de cebeci'de yoğurtlu soslu patlıcanlı nefis gözleme yeme şansım!


velhasıl, güzel 1 gün geçirdim ve oldukça ani bir şekilde, istanbul'a geldim geleli 7,5 aydır ertelenen "bir haftasonu ankara'ya gitme" isteğimi de gerçekleştirmiş oldum.


zaman kısıtlılığı nedeniyle anıtkabir, anadolu medeniyetleri müzesi, rahmi koç müzesini gezmek ise bir sonraki ani kararıma ertelenmiş oldu.


iyi pazarlar.