Cuma, Mayıs 11, 2018

2018 Nisan Ayı Kitaplar (1) ve Filmler (3)

Bol gezmeli, az okumalı bir aydı
Tek kitap bitirebildim bu ay.

Kafka'nın Babaya Mektup'unu...
Kafka'yı üniversite öğrenciliği yıllarımda kült eseri "Dönüşüm" ile tanımış ve çok sevmiştim. Sonrasında, bilmem neden, devamı gelmedi. Yakın zamanda öğretmenler odası kütüphanemizde görünce Babaya Mektup'u, eve getirdim ve soluksuzca okudum. Dönüşüm'ü de tekrar okumayı istiyorum; zira 10-12 yılda epey değişiyor idrakı insanın...
Yine vefatından sonra yayınlanan eserlerinden biri olan Babaya Mektup için hep "Diğer eserlerini anlamak için önce bu okunmalı" denildiğini duyardım. Okuyunca hak verdim. Zira Kafka, babasına yazdığı bu uzun mektupta, çocukluğundan yetişkinliğine değin, babası ile ilişkisindeki zorlanmalarını, babasının kendisine uyguladığı psikolojik şiddeti ve nasıl hırpalanıp, değersiz (adeta bir "böcek" gibi) hissettiğini anlatıyor...
Henüz pedagoji, çocuk psikolojisi gibi kavramların söz konusu bile olmadığı yıllarda, bir çocuğun ebeveyninden beklentisini ve ebeveyn nasıl davranırsa çocuğun neler hissedebileceğini acı biçimde bizzat deneyimleyerek öğrenmiş ve mektubunda anlatmış Kafka...
Şiddetle önerdiğim kısacık bir şaheser.









Filmlere gelince. 3 film ile katmışım heybeme bu ay.

Evil
İnstagramda zevkine güvendiğim kişilerce önerildiğine tanık olunca ve puanı da oldukça yüksek olunca izlemek istedim filmi. İsveç- Danimarka orta yapımı olan film, kötülüğün ve zorbalığın evrensel olduğunu gözler önüne seren kaliteli bir yapım. Dram ve psikolojik gerilim türü sevenlere önerilebilir.



Sarmaşık
Sarmaşık'ı iki yıl önce izlemiş ve hayran olmuştum. Annem ve ablam bizdeyken, onların da bu müthiş filmi izleme zevkini tatmaları için bir defa da onlarla izledim. Yine aynı tadı alarak... Sinemanın bir sanat olduğunu iliklerime kadar hissederek..


Kelebekler
Aslında Blu tv'den Sarmaşık'ı seçmemizin bir nedeni de bir sonraki gün için Kelebekler'i izleme planımızın olmasıydı. Yeni filmini görmeden önce, bir önceki filmiyle tanımalarını istedim Tolga Karaçelik'i... Çok az salonda oynayan film, ne şans ki Beylikdüzü Migros'ta da oynuyordu. 
Kelebekler, Sarmaşık kadar çarpıcı ve etkileyici gelmedi açıkçası bana. 
Ama "aile olmak" üzerine epey düşündürttü... Aile, hem müthiş bir destek yaşamda; ve fakat zaman zaman yük aynı zamanda... Kısıtlayan, özgür bırakmayan, birey olmaya izin vermeyen...
Nasıl, ne kadar olmalı bağlılık???
Film dramatikliğinin yanı sıra yer yer absürd sahnelere yer veren bir kara komedi havasında...
Fragmanda da yer alan tavuk sahnesi ve pavyon sahnesi çok iyiydi gerçekten de, bir de "gidelim buralardan" sahnesi var ki, 90'larda çocuk/ergen olmuş herkes çok sevecektir eminim...
"Artık hissettiğimi hissettiğim anda söylemek istiyorum" diyor ya bir de filmde Suzan, hangimiz istemiyoruz ki be Suzan?