Perşembe, Mayıs 31, 2012

evleneceklere duyurulur ;)

sezon da açılmışken şöyle, henüz hazır değilse davetiyeleriniz, bir bakın derim!
davetiyeler, nikah şekerleri ve tasarım hediyeler!



Salı, Mayıs 29, 2012

rembrandt ve çağdaşları- hollanda ile diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü

bildiğiniz üzere, 10 haziran'da sona eriyor sergi. az kaldı yani! 
ben de, yine "aman kaçırmayayım" telaşıyla geçen hafta koşa koşa gittim.
istanbul'un pek bir güzide semtlerinden emirgan'daki sakıp sabancı müzesi'ne ilk gidişimdi.
öncelikle, belirtmek isterim ki, oldukça görkemli ve hoş bir müze!
ayrıca, müzenin internet sitesi de çok güzel. pek çok soruya cevap verebiliyor. merak edenlerin müzenin tarihini okumasını öneririm. 


sergiye gelince ise, "altın çağ"a bizzat tanık olduğumu söyleyebilirim. özellikle de portrelerdeki gerçeklik, hislerin yüzlere bunca yansıtılabilmiş olması çok başarılı!
ara güler'in “rembrandt o zaman değil de bu zamanda yaşasaydı resim sanatçısı değil fotoğraf sanatçısı olurdu.” derken ne demek istediğini anladım.



remrandt'ın pek mavi boya kullanmadığını, çünkü o dönem mavi boyanın pahalı olduğunu (ki hala yüksek kalitedeki boyalarda renge göre fiyat değişiyor imiş) kemal iskender hoca'nın derslerinde öğrenmiştim. hakikaten de, hem rembrandt'ın hem de çağdaşlarının, resimlerinde, sarı, kahverengi ve kırmızı tonlarını yoğunlukla kullanmış olduklarını görmek mümkün. 

sergiyi gezerken, bittabi, o dönemin gündelik hayatına, ekonomik hayatına, sosyolojik durumuna, yaşam koşullarına, giyim tarzlarına, yeme biçimlerine ve daha pek çok şeye de tanık olma fırsatını bulmuş oldum. ki sergi gezmenin en sevdiğim yanı, bu çok yönlü öğrenmelerdir..

dikkatimi çeken/ yeni öğrendiğim bilgileri sizinle de paylaşayım:
* delft şehrinin mavi seramiği ünlü
* lavta: uda benzeyen telli bir çalgı
* ont bijtjes: balık ekmek
* banketjes: zarif sofra
* pieter de ring isminde bir ressam, imzasını yüzük figürü ile atıyor.

önemli not: sergi çarşamba günleri 18:00-22:00 arası ücretsiz gezilebiliyor!
ayrıca müzede kulaklık ve vestiyer hizmeti ücretsiz;)
bir alt katta da müzenin kendi koleksiyonu olan "bir ülke değişirken" konulu sürekli sergi var. biz zamansızlıktan ve biraz da açlıktan (bir an önce sütiş'e gitme aşkıyla:)) gezemedik ama, biz ettik, siz etmeyin, siz gezin;)


sergiyi gezmemiz bitince vestiyerden eşyalarımızı alıp çıkarken köşkü gezebileceğimizi söyledi görevli ve ardından bize ipad verdi. sabancı ailesinin 1998'e kadar yaşamış olduğu köşkü gezdik. 
bana pek bir ihtişamlı, biraz rahatsız ve boğucu geliyor öyle yerler. hani "yaşa" deseler yaşamak istemem. daha minimalist ve modern dekorasyonları seviyorum sanırım. ya siz? ;)

Pazar, Mayıs 27, 2012

yalnızlar kulübü- ikinci kat

cumartesi klasiği: cihangir, istiklal, gezi parkında otistikler derneği ile spor, cremeria milano, kule dibi (ceneviz), mano burger vs. arasına, bir adet afilli oyun sıkıştırmak istedim.
akşamüzeri, ne zamandır görmeyi istediğimiz "limonata" oyunu için bilet almaya gittim.
fakat, gişede, internet sitelerinde görünenin aksine, "yalnızlar kulübü"nün oynayacağını öğrendim. 
oyunun broşürünü biraz inceleyince, bu oyun da dikkatimi çekti ve biletleri aldım.


sonra saat 9 oldu, oyun başladı ve başlamasıyla beraber yaklaşık 90 dk. son derece keyifli zaman geçirmemi sağladı.
festival oyunu olan "yalnızlar kulübü"nde, hasibe eren, duygu tüzün, çağlar gençtürk, bedir bedir, güçlü yalçıner ve tevfik şahin oynuyor. 
her biri de son derece başarılı. 
ben özellikle hasibe  eren, çağlar gençtürk ve bedir bedir'in performansını çok çok iyi buldum.
bakmayın siz, oyunun adının son derece klişe oluşuna; oyun, gerçekten eğlenceli.
ve bence en iyi yanı da, çok "bizden".
direkt "modern şehir insanı"nın derdine odaklandığından, çok yakın hissedebiliyorsunuz izlerken.
bir de, ben geleneksel ya da klasik mi demeli bilmiyorum, ama, şu alışıldık tarz tiyatrolardan haz almıyorum sanırım artık. daha önce de yazmıştım:
farklı, doğal, yeni bir şeyler görmek istiyorum.

ikinci kat da, 50 kişilik, tahta sandalyeli ve küçücük "sahne"siyle (!) beklediğimi verdi bana.
sanırım iki defa daha oynayacaklar, kaçırmayın bence!

Cuma, Mayıs 25, 2012

"orçun"dan irrite olan kaç kişiyiz

bartu küçükçağlayan keşke sadece şarkı söylemeye devam etseydi..
keyifle dinlerdik.



not: gerçi oyunculuk konusunda hakkını yemeyeyim. "güzel şeyler bizim tarafta"da oldukça iyi olduğu söylenegeliyor. belki de "oynayacağı işler konusunda daha seçici olabilir" diyebiliriz o halde.

Perşembe, Mayıs 24, 2012

büyüyorum ben, belki de yaşlanıyorum- vol 3


büyüdükçe masrafları da büyüyor insanın! 
hey allahım, nereden çıktı bu altın takı sevdası? 
1-2 yıl öncesine kadar son derece “kitsch” gelirken :)

(evet yakın zamanda kemal iskender hoca'nın dersine katıldım;) http://www.ykykultur.com.tr/etkinlik/soylesi-kitsch)


o değil de, önümüzdeki pazartesi yine ders var: http://www.ykykultur.com.tr/etkinlik/soylesi-manyerizm
ben otistikler derneği'nde olacağımdan katılamayacağım maalesef. ama, siz katılın bence; gerçekten keyifli oluyor.

bir de sevenlerine duyurulur:
irvin yalom'un yeni kitabı çıkmış!

Pazartesi, Mayıs 21, 2012

farklı gelişen bireyler ve onların dünyası

dün "aşkın formülü yok" filmini izledik "tarık zafer tunaya"da. 
insanı gülümseten, olumlu hissettiren eğlenceli filmler vardır ya; onlardandı. 
film başlar başlamaz içimize yayılan olumlu enerji, filmden sonra ca'nım istiklal'de (tünel'den galatasaray'a) yürürken de sürdü.


temple grandin'den sonra da benzer şekilde hissetmiştim.

sonra düşündüm. 
"ben" dedim "ne varsa izlemeliyim farklı gelişenlerle ve engellilerle ilgili!".

oturup bir liste yapmaya karar verdim. (sizden de yardım bekliyorum bu konuda!)

bir göz atacak olursak;

izlediklerim:
@ forrest gump (sınır mental retardasyon)
@ rain man (otistik savant)
@ my left foot (bedensel engel)
@ i am sam (mental retardasyon)
@ temple grandin (yüksek işlevli otistik /sosyal iletişim bozukluğu)
@ black (görme+işitme engeli)
@intouchables (omurilik felçli)
@ aşkın formülü yok (asperger sendromu)

izlemek istediklerim:
* ocean heaven
* ben x
* taare zameen par
* my name is khan

sizin önerebileceğiniz neler var?

Pazar, Mayıs 20, 2012

hayat sevince ve sevdiklerimizle güzel

insan yaşamın koşturmacası içinde bazen unutur gibi oluyor.
ama bir anda dank ediyor insana zaman zaman..
"sevdiklerimiz çok kıymetli." 
hatta belki de daha önemli bir şey yok hayatta...
öyle önemli ki sevdiğimiz, güvenebileceğimiz birilerinin oluşu...
o kadar ihtiyacımız var ki buna.. hiçbir şeye olmadığı kadar... 

düşünsenize; 
bir yaz akşamı, çok sevdiklerinizle, küçük bir balkonda, mütevazı bir sofrada rakı tokuşturmanın tadını ne verebilir başka? 
demlenmenin ve muhabbetin dibine vurmanın..
tanju okan, müzeyyen senar, zeki müren eşliğinde hani...



Cumartesi, Mayıs 19, 2012

seviş yolcu

1.
gurbet yavrum garba düşmektir gurbet
çiçeklerden gelincik içinde bünyamin sevgisi

2.
yürüdün gittin eski kurganlar üstünden kent kent
kulağında ama bir çömleğin kırılma sesi

3.
barış demiştir ve güvercin tıkmışlardır boğazına
bu yüzden edep kuralı gözetmez anadolu ermişi

4.
bu yüzden kimi zaman zordur ayırmak
üstünü başını yırtmış ağıtların şiiri

5.
bir dostluk hastalığı senin şiirin
sümbül diye genzine bastırırsın akrebi

6.
öyle durur bir kıyının serüveninde ceset
odan öyle sevinçsiz yüzün öyle serin ki

7.
yine de bir elinle kapıyı aralarken
öbür elindeki titreme dünyanın anadili

8.
merkezefendi`nin gizli barınağından
bu açık hava kahvesine getirdiğin ne ki

9.
bir kentin ortasındasın boyuna saatini kuruyorsun
o durursa hayatın da duracak sanki

10.
evler eski bir uygarlığın dingin lağımları
sokaklarsa çatışıyor temizliyor birbirini

11.
anımsar mısın toros ekspresinden inmiştiniz
biletlerinizden ibaretti ikinizin de kimliği

12.
bahçelerden geç parklardan köprülerden geç git
aşklar da bakım istiyor öğrenemedim gitti

13.
seviş yolcu büyük sözler söyle ve hemen ayrıl
uçurumlar birleştirir yüksek tepeleri
 

postmodern aşk

Cuma, Mayıs 18, 2012

güzelsin istanbul- 6


gün geçmiyor ki istikal’de, beyoğlu’nda yeni güzel bir şey keşfetmeyeyim :)

plaklı figuran kahvehanesi
cihangir firuz cafe'nin oradaki merdivenlerin hemen dibinde.
atmosferi çok güzel.
menüsüne ise bayılacaksınız ;)

arkeo pera 
galatasaray lisesi'nden inerken (ara kafe'nin oradan) sağda!
gidip geziniz ;)

galatasaray lisesi'nin yanından, ara kafe’den değil de diğer aradan, cihangir’e çıkan yollar var bir de. fazla güzel. keşfediniz;)

Perşembe, Mayıs 17, 2012

"iş, avutur" derdim önceden.. gel gör ki...

bu da oldu...
3 yıllık çalışma hayatımda, nihayet dün sabah, işe gidip ağlaya zırlaya kendimi dışarı attım...
"kendimi var edemiyormuşum"
"bu iş beni tatmin etmiyormuş"
"çalışmak zorunda olan insanlardan olmak istemiyormuşum"
vs. vs.


ne "moderninsandertleri" yaşıyorum ben allahım!!
insanlar mesela "açlık"la mücadele ederken...

Pazartesi, Mayıs 14, 2012

shpongle ile hipnotize olmaca..

blog'u tweeter'laştırmak- 10

@ girdiğim her markette ne zamandır gözüme takılan "uno elmalı tarçınlı tart"ı denedim nihayet!
ne diyim; denemeyen bin pişman :)


@ geçen hafta, aşağıdaki yazımda bahsettiğim mongolian barbeque'ye "yeniden gidelim" dedik.
fakat gidince gördük ki, yerinde yeller esiyor!
beşiktaş'ta da bir şubesinin olduğunu duymuştum önceden. bilgisi olan var mı???
@ salataya ekşi yeşil elma koyun!!! (kabuğu soyulmuş, küçük küçük doğranmış şekilde.)

@ o değil de, brezilya fönünü, lazer epilasyonu vs keşfeden modern çağ, hala evler için "kalıcı temizlik" çözümü bulamadı ya! hem şaşırıyorum hem kızıyorum!
ertesi gün bile, o ilk günkü temizlik sonrası güzelliğini koruyamıyor ya evler, deli oluyorum deli!!!
:)

@ bir de ben düşündüm de, "modern evler de birbirinin tekrarı esasen"..
yani şöyle, geleneksel/ klasik evlerden kaçayım diye diye yine herkesin evi birbirine benzedi! :)

Cumartesi, Mayıs 12, 2012

Perşembe, Mayıs 10, 2012

41 kere maşaallah ;)

41. ayımız için içimden sürpriz yapmak geldi!
sizlere de fikir verebilir diye paylaşmak istedim:





bu da günün anlam ve önemini anlatan şarkı:)

"daha mutlu olamam ömrümde
beni öpüşün var ya"

Salı, Mayıs 08, 2012

mim 4

sevgili maviumut mimlemiş beni. 
http://maviumut88.blogspot.com/2012/05/mim-kitap.html
konu pek güzel olunca, hemen cevaplamak geldi içimden!
işte kitaplarla ilişkimi özetleyen cevaplarım:


1) ne sıklıkla kitap okuyorum?
blogumu okuyanlar bilir. biraz geçmişimden yiyorum esasen... giderek daha az okuyan bir insan olmaktan muzdaribim:( 
son zamanlarda, ortalama, ayda bir iki diyebilirim sanırım...

2) en sevdiğim yazarlar?
zor soru!
murathan mungan, orhan pamuk, yusuf atılgan, elif şafak, amin maolouf, vedat türkali, irvin yalom.. aklıma ilk gelenler..

3) en beğendiğim kitaplar?
bu da hiç kolay değil:)
kürk mantolu madonna, aylak adam, mahrem, oblomov, 50 parça, aşk, bugünü yaşama arzusu, alamut, semerkant, bir gün tek başına....ve daha bir çok kitap!

4) yerli yazar mı yabancı yazar mı daha çok tercih ederim?
kendi dilimden kendi kültürümden olan kitapları (ve filmleri) kendime daha yakın buluyorum.

5) bugüne kadar en çok beğendiğim kitap serisi?
seri kitap okumadım uzun zamandır. ince memed'in 4 cildini okuyup çok beğenmeyi planlıyorum:)

6) daha çok hangi tarz okumaktan hoşlanırım?
kelimelerin çok güzel kullanıldığını, özgün hikayelerin anlatıldığı romanları okumaktan çok keyif alırım. bir yandan da bilgi veriyorsa ne ala;)

7) en son hangi kitabı okudum?
çocukluğun soğuk geceleri- tezer özlü

8) şu an hangi kitabı okuyorum?
engereğin gözündeki kamaşma- zülfü livaneli

9) kitap blogları hakkında ne düşünüyorum?
bildiğim kadarıyla, çok memnunum. çok fazla şey öğreniyorum, baktıkça daha çok okumak için hırs yapıyorum:)

10) kitap okumak benim için ne ifade ediyor?
kitap okumak, yeni bir dünyaya/ bakış açısına/ bilgi deryasına girmek demek benim için... 

maviumut'a teşekkür ediyorum ve kitapsever herkese bu mim'i hediye ediyorum;)

Cumartesi, Mayıs 05, 2012

güzelsin istanbul- 5

istanbul'da, her fırsatta, gezmeye ve yeni yerler keşfetmeye çalışıyorum.
son zamanlarda keyifle gezdiğim yeni yerleri sizinle paylaşmak istiyorum:
(hayatımda olmasıyla beni çok mutlu eden sevgili arkadaşıma göre, "ben tam bir alıcıymışım, herkesten ve her yerden bilgi topluyormuşum!
öyle olmadığımı ona burdan göstereyim dedim:)
beni iyi tanıyan biri olarak sanırım haklı.. öğretmektense öğrenme aşkıyla yanıp tutuşuyorum galiba ben:))

* süleymaniye cami çevresi (yakın zamanda haliç cafe'ye giderken keşfetmiştik http://pinkket.blogspot.com/2012/03/bir-kitap-bir-film.html ). 
oradaki kuru pilavcılar.

* avam kahvesi (cihangir ara sokaklardan istiklal'e yürürken)
nostaljik ve zevkli dekorasyonu ile keyifle oturabileceğiniz bir mekan.
yerel gazozları destekleme gibi bir misyon edinmişler kendilerine:) gazozla ilgili bir paragraf var menülerin üzerinde (bir maniniz yoksa annemler size gelecek kitabından bir alıntı- bu arada bu kitap bu ara sıklıkla karşıma çıkıyor, sanırım listeme almalıyım).
her masada bir solo test bulunuyor:) 
bir köşesinde de çocukluğumuzun plastik topları var bir filede.
duvarlarda eski film afişleri..
ev yapımı kurabiyeler, kekler...
öyle hoş bir ortam işte!


* pandora kitabevi (kelepir kitap)
büyük parmakkapı sokak'ta uygun fiyata kitap ve ikinci el eşyalar bulabileceğiniz, şanslıysanız müzayedeye rastlayabileceğiniz (eski kartpostalların, mektupların açık artırmaya çıkarıldığına rastladık biz!) orijinal bir kitapçı.

* hazzo pulo pasajı (danışman geçidi)
aznavur pasajının yanında. içinde takıcılar, çantacılar, kitapçılar, orijinal dekoratif eşyalar satan dükkanlar var. 
sonunda da "grand boulevad"  isimli tahta tabureli kahve.
pasajın çıkışında da "edo fashion gift" adında japonya'dan gelen ürünlerin satıldığı çok güzel bir dükkan var.
* edit: işbu ilginç klip burada çekilmiş imiş: 



yolunuz düşerse her birini ziyaret etmenizi -naçizane- önerir, herkese mutlu pazarlar dilerim;)

Cuma, Mayıs 04, 2012

van gogh alive- the experience

son iki haftasına girmişken, "amaan kaçırmayayım" kaygısı iyice bastırdı ve geniş zaman ayıramasam da nihayet gidebildim! 
yok olmadı yani, bir türlü uzun zaman dilimi ayıracak fırsat bulamadım. ben de n'apayım, koşa koşa 17:50'de girdim, kapanışa kadar (19:00) gezdim.
neyse ki, çok fazla zaman gerektiren bir sergi değil. henüz gitmediyseniz, 1,5- 2 saat yeterli olacaktır diye düşünüyorum, "iş çıkışı ayarlayıp gidip görün" derim;)


pek çok eleştirildi, beğenmeyenler oldu, biliyorsunuz. 
fakat ben oldukça memnun ayrıldım. ışık, ses ve dev görüntüler etkiledi beni. özellikle de müzik çok dinlendirici ve iyi geldi.

hatıra olarak da çok hoş bardak altlıkları ve ev arkadaşım için ayraç aldım. siz de sergiyi gezdikten sonra, güzel hatıralar almayı unutmayın;)


Çarşamba, Mayıs 02, 2012

yani... olmuyor...

hayatımızı, gelecek günlerimizi ve ilişkimizi derinden etkilemesi muhtemel olan o haberi alalı tam bir hafta oldu...

"her kararında yanındayım elbette ben... onun için, kariyeri için iyi olacaksa gitsin elbette... bir şekilde, çok zorlansak da, dayanırız elbette... ölmeyiz yani..."
böyle düşündüm bir haftadır...

ama şimdi ben, o haberi duyduğumdan beri yalnız kaldığım bu ilk gecede, gözyaşlarıma hakim olamıyorum...
nefes alamıyorum gibi hissediyorum..

öyle mutluyum ki ben onunla bu şehirde.. 
öyle mutluyuz ki... 
dünyadaki hiçbir şeyin, ne olursa olsun hiçbir şeyin bunu bozmaya değmeyeceğini düşünüyorum...
ona sarılmadan bir yılı nasıl geçirebileceğimi...
onsuz bu şehirden nasıl keyif alabileceğimi...


geçtiğimiz yolları arıyor gözüm yine...

toplu taşımada eğlenmece-volume2

metrobüslerdeki 1,5 kişilik koltuk!

sen neye hizmet ediyorsun?
:)


Salı, Mayıs 01, 2012

mavişin bebeği bulundu!!!!

bu ara, ziyadesiyle yoğun ve bir o kadar güzel geçiyor günlerim. (aslında istanbul'a geldim geleli, 3 yıldır, böyle yaşıyorum diyebilirim... bu şehirde herkes mi böyle yaşıyor?)

bildiğiniz üzere haftanın 5 günü çalışıyorum, pazar günü tam gün resim kursuna gidiyorum. 3 haftadır da otistikler derneği'nin "alternatif gelişim programı" kapsamında 8 aylık bir gönüllülük sürecine başladım. cumartesi günlerimi de o şekilde geçiriyorum artık. yani boş günüm yok.

son 10 gün içinde de, annem ve ablam izmir'den ziyaretime geldi ve "istanbul kazan biz kepçe" bir güzel gezdik yine. ardından vücudum tepki verdi sanırım, ağır grip olup yataklara düştüm. hemen ardından kalkmak zorunda kaldım, çünkü ankara'dan çok çok yakın arkadaşım geldi, yine gezmeye devam ettim.

dün akşam da, daha önce bahsettiğim 
sanat tarihi konuşmaları serisinde "rembrandt" konusu vardı. ressamın ağırlığından olsa gerek salonda boş yer yoktu. seminer de çok keyifliydi. 

ardından dilek'te yemek yiyip, asmalımescit'teki gemi'ye geçtik. orayı çok seviyorum. bilmeyenlere kesinlikle denemelerini öneririm. http://www.gemideyiz.com/benim gibi, bar sevmiyorsanız (karanlık, sigara dumanı, gürültü!!!), güzel müzikler eşliğinde rahat rahat sohbet edebileceğiniz ferah bir mekan arıyorsanız orayı çok seveceksiniz. 
(hemen altındaki manoburger'i pas geçmek de hiç kolay değil, aman dikkat ;))

konudan konuya geçerken, en önemli mevzuuya gelemedim gitti!


geçtiğimiz hafta yaşadığım en güzel olay ise:
yazım sayesinde bana ulaşan sevgili komşumdur:)
bu kadar aradığım kitabı, kendi mahallemden birinden bulmak ayrıca mutlu edici! kendisine bir kez de buradan teşekkür ediyorum!
yaşadığım bu güzel olayı,  yarın 2. yılını devirecek olan blogumun bana bir hediyesi olarak görüyorum:)
blogumu ve blogları çok seviyorum!

şizoşems ve diğer şiirler- müjdat gezen



"şu dünyadan çekip gitmek var ya
o ne ya"