Cuma, Eylül 30, 2011

yüzleşme...

(sözlükte "yalnız yaşamak" başlığından alıntıdır)

göz kamaştırıcı rahatlıkları olduğu düşünülse de, hepsi sanrı'dır.


insanın en fazla ihtiyaç duyduğu şeylerin başında ruhsal paylaşım ve huzur gelir. insan, kendini anlatmak ister, bilinmek, anlaşılmak ister. yalnızlık, insan fıtratına aykırıdır. insan, sona doğru yaklaştığı hayat yolunda, yaşadığı şeylere birileri daha şahitlik etsin ister. yalnızlık, dozunda güzeldir. birileriyle olmak ise, huzur tesis edildiği sürece.. paylaşılmayan hiç bir güzellik, bir şahit olanı olmadığı sürece anlam taşımaz. bir güzellik insana 'her daim' güzel gelmeye devam etmez. insan nefsi gereği, güzelliğe tolerans geliştirir. o güzelliğin 'hala' güzel olduğunu, birilerinin ona zaman zaman hatırlatması gereklidir. insanlar birbirleri tarafından, ruhsal açıdan düz bir grafik çizmedikleri için, tamamlanmak ihtiyacı hissederler. insanın yanına, ne o boş evdeki cinsel rahatlık kalır bir süre sonra, ne yüksek sesle dinlediği müziğin bir anlamı, ne de çoraplarını günler sonra bile attığı yerde bulmak.. ee, dersin.. müzik susar, gelenler gitmiştir, dilediğince boxer'ınla koridorda salınıp, geçtiğin odada oturursun bir koltuğa. önünde, günler önce attığın çorabın hala orada olduğunu gördüğünde, ya da ders çalışmaya gelen kız arkadaşından kalan bir tek post-it'i masanın üzerinde, bir kenarda gördüğünde, gözlerin dolar... ne demiş atalarımız, 'beni bir ben bilirim, bir de yaradan, bana bir 'ben' lazımım, bir de anlayan..' bir anlayan şarttır insana. yalnız yaşanmaz...