Perşembe, Haziran 10, 2010

ben bunları her duyuşumda yeniden ilginç buluyorum


1

avusturalya'nın kaşifi thomas cook, atlas okyanusu'nun ortasında bir yerlerde göçmen kuşların çığlıklar atarak bir bölgede dolaştıklarını, sonra da suya pike yaparak intihar ettiklerini görür. bölgede yıllar içindeki araştırmalar çok ilginç bir sonuç getirir:

tam o noktada göçmen kuşların yüzyıllardır konakladıkları bir ada depremler sonrasında okyanus altına gömülmüştür. kuşlar, atalarının mola yerine umutsuzca saldırmaktadır. (jung'un "kollektif bilinçaltı" kavramına mı örnekti?)


2

beyin, gördüğü ile hatırladığı/ hayal ettiği arasındaki farkı bilmiyor. bu açıklamayı yaptıran deney de şu: birine bir nesne gösteriyorlar ve o esnada beynin hareketlerini izliyorlar, beynin belli bölgelerinde aydınlanma oluyor. sonra o birinden gözlerini kapatıp az evvel baktığı nesneyi zihninde canlandırmasını istiyorlar ve o esnada beynin hareketlerini izliyorlar. ve yine aynı bölgeler aydınlanıyor.

biliminsanları diyor ki bunun üzerine: "beyin, insanın neyi gördüğünü neyi zihninde canlandırdığını bilmiyor."
ben de diyorum ki bunun üzerine: "biz nasıl biliyoruz o halde aradaki farkı?"

aynı görüşü destekleyen bir deney daha vardı: bir grup atlet, koşu bandının üzerinde koşarken beyin fonksiyonlarındaki değişimler izleniyor ve kaydediliyor. ardından aynı gruptan -dinlenirken- koştuklarını bütün ayrıntılarıyla hayal etmesi isteniyor ve yine beyin fonksiyonlarındaki değişimler izleniyor. her iki durumda da beyinde aynı değişimler kaydediliyor.

bu deneyden çıkan sonuç da aynı: beyin gördüğümüz imajlarla kafamızda canlandırdığımız imajların arasındaki farkı anlamıyor.

(kaygı ile çalışmada "hayal ettirme" egzersizine gönderme yapıyor olmalı bu da.)

an olur, cümleler gelir aklıma. sadece cümleler. devamı yok...


2007- 2010'dan enstantaneler:

annesini/ babasını kaybeden çocuklar, her zaman biraz eksik kalırlar... (10/03/2007)

biraz daha sabır, biraz daha anlayış, biraz daha hoşgörü lazım insanlığa... zamanın azlığından oluyor belki hep... birbirine zaman ayıramıyor artıkm insanlar... "dinlemek" uzun geliyor; bir an önce "kendini anlatmak" istiyor herkes... (24/05/2007)

o an, "çok film izlemek gelişmekse, bir filmi çok defa izlemek de gelişmek" dedi caner. haklıydı. konuşma başladı böylece. konuşmanın başlaması için çok da yeni birşey söylemek gerekmediğini fark ettim yine... (31/01/2008)

hep eksik, yarım birşeyler... bir türlü hissedemediğim "tamamlanmışlık" duygusu... o ise, ne bir eksik ne bir fazla; tam olması gereken gibi... (17/02/2008)

niye ille yazmak, tutmak, unutmamak... sabitlemek/ kalıcı kılmak düşünceleri... yazılmasa da, aklımdan geçip gitse de sadece; o düşünceler, duygular var aslında, sonrasında hatırlayamasam da var... nedir bu saklama tutkusu... (17/02/2008)

birşeyler anlatıp duruyordu insanlar heyecanla... tanık oldum konuşmalara... hiçbiri ilginç değildi... (22/02/2008)

hep, herşey aynı anda ters gider ya; kimse bilmez, hangisi öncülük eder... (19/03/2008)

hep geçmişe özlem... bugünleri de mi arayacağız birgün... (19/03/2008)

onu tanıyıp sevdikçe, kendimi de tanıyorum bir yandan... (başka insanlarla tanımaz mıyız zaten kendimizi?) bazen şaşıyorum kendime, "ben böyle miydim" diye... belki de değişiyorum seninle ben.... sevince seni... (23/03/2008)

(belediye otobüsünde ayaktayken adamın birinin "ilerleyebilir misiniz" demesi üzerine) "gidersem tutunamamaktan korkuyorum" dedim. adamın ricası o an içimde tuttuğum, içimi kemiren o duygunun dışarı çıkıvermesine vesile olmuştu... adam mı? farkında bile değildi... (03/04/2008)

ne zaman gelip yerleşiyor insanın içine "anlamsızlık" hissi... (28/08/2008)

son olduğu için, yaşadığı en özel aşk'ı "o" sandı. (28/08/2008)

insan her şeyi nasıl da "iyi" hatırlıyor üzerinden zaman geçince... yazmamış olsam, unutmuşum mutsuzluklarımı... (19/09/2008)

insanın gücüne şaşıyorum... her durumda/ koşulda/ yerde gülebilmesine, gülümseyecek birşey bulabilmesine... (19/09/2008)

insan halleri-1
üzerinden az biraz zaman geçince, yaşadıklarının gerçekliğinden şüphe duyan zat:
kanıtlar olmasa inanmayacağım yaşadıklarıma. emin olamayacağım... (19/09/2008)

insan halleri-2
ayrılıkla ilgili hislerini, ayrılıkla ilgili yaşadıklarını bile ayrıldığı sevgilisiyle paylaşmaya ihtiyaç duyan zat:
ayrılmamış mı sayılırız? (03/10/2008)


aslında tam da beni ona, bu ilişkiye bağlayanlar yüzünden acı çektiğimi fark ediyorum yeniden... (13/10/2008)

fakirlerin yazısı küçüktür... alışkanlıktan... defter bitmesin diye... (15/12/2008)

hiçbir şeyi tamamlayamamak... değip geçmek her şeye... (05/01/2009)

birgün bir yerde birşey oluyor... saflık bozuluyor... tadı tuzu kalmıyor... (05/01/2009)

yaşlılar ve çocuklar karşı cins yaşıtlarıyla iletişime geçerken rahattır, bizler de onlarla kolayca iletişim kurarız. çünkü; toplumun gözünde, çocukların ve yaşlıların cinselliği yoktur. (07/01/2010)

söylediklerinin ona ait olmadığı söyleyişinden belliydi... insan gerçekten inandıklarını bir başka söyler çünkü... (29/01/2010)