Çarşamba, Ağustos 23, 2017

Eskişehir, Güzel Şehir!

*Geç gelen bir yazı. 
Aniden, tatilimin son haftasında olduğumu ve yarım kalan işlerimi toparlamak için çok az zamanımın kaldığını  fark ettim. Zira, eylül itibariyle yoğun bir tempo beni bekliyor olacak. Ve yazmaya çok zaman ayıramayabileceğim. 
O halde, neredeyse 5 ay öncesinin gezisini sizlerle paylaşmaya hemen başlayayım;)
****

Eskişehir, 10 yılı aşkın süredir görmek istediğim şehirlerdendi. Taaa liseyi bitirdiğimizde oraya okumaya giden arkadaşlarım bahsettiğinden beri. Sonrasında zaten malumunuz sosyal medya hayatımızda büyük yer kaplamaya başladı ve güzelliklerden hızla ve kolaylıkla haberdar olmaya başladık. Sosyal medyada gördükçe ve gidenlerle konuştukça Eskişehir'i görme isteğim perçinlendi yıllar içinde. 
Ve nihayet, nisan ayının ilk hafta sonu için ablam ve eniştem ile ortak zaman ayarlayabildik ve iki günlük kısacık bir eskişehir gezisi yaptık.

1 Nisan 2017- Cumartesi
Sabah onlar İzmir'den biz İstanbul'dan araçlarımızla Eskişehir'e doğru yola çıktık. 5 saatlik yolun sonunda, öğlen, kalacağımız yere vardık. Booking.com'dan ayarladığımız Bayrambey Residence şehrin girişinde, Tepebaşı mevkinde. Burayı fiyat performans açısından oldukça başarılı bulduk biz. Yetkili bey, çok ilgili ve nazik; odalar son derece temiz ve yeterli düzeyde konforluydu.
Eşyalarımızı bırakıp, şehri gezmek için yola çıktık. Aracımızı Adalar'da bir otoparka bırakıp, yürüyerek keşfetmeye başladık. 
Şehre dair ilk dikkatimi çeken şey, Avrupa şehirlerindeki gibi bol miktarda heykel olması (normalde çok aşina olduğumuz bir şey değil, malum).



Şehrin ortasından geçen porsuk nehri ve üzerine kurulan kanallarsa hakikaten de Amsterdam'ı çok andırıyor. Sadece fiziksel benzerlikle olamıyor tabi ki. Yaşayan, canlı, hoşgörülü, nezaketli ruhu da Avrupa'ya benzetilmesinde büyük rol oynuyor...
Adalar bölgesinde kısa bir tur attıktan sonra, öğle yemeği için yerel fast food restoranı Pino'ya oturduk. Oldukça ekonomik ve lezzetliydi. yemekten sonra, hemen önünden kalkan gondola binerek nehri turlamak istedik ama çok uzun bir sıra beklememiz gerekeceğinden, bu isteğimizi bastırdık ve Odunpazarı'nı gezmek üzere yola çıktık. (yürüme mesafesinde)



Odunpazarı, şehrin en eski yerleşim bölgesi ve dokusunu hala koruyor. rengarenk evleri ve tüm sokaklarına yayılan el emeği tezgahları, sanat atölyeleri ve çeşit çeşit müzeleri ile gerçekten ününü hak ediyor. 



Bu bölgede pekçok tarihi ve turistik yapı yer alıyor; Kurşunlu Camii ve Külliyesi, Lületaşı Müzesi, Atlıhan El Sanatları Çarşısı, Balmumu Müzesi, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi, Osmanlı Evi, Cumhuriyet Tarihi Müzesi, Alaaddin Camii, Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri Müzesi, Arasta, Şeyh Edebali Müzesi ve daha fazlası.



Biz elbette, tüm bunların az bir kısmını gezebildik. Renkli evlerden yukarı çıkarken, ilk durağımız Kurşunlu Külliyesi oldu. Şanslıydık ki, tasavvuf müziğine denk geldik. Çok güzel bir ortamdı. 15-20 orta yaşı da aşmış kadınlı erkekli bir grup çember şeklinde oturmuş çalıp söylüyorlardı. Kapıdan baktığımızı görünce içeri davet edip çay ikram ettiler. Onları dinleyip ruhumuzu ve bedenimizi dinlendirdikten sonra külliyeyi gezdik. 



Eskişehir hakikaten çok ekonomik bir şehir. Turistik bir yer olmasına rağmen hediyelik/ hatıralık olarak alabileceğiniz çok güzel ürünleri çok uygun fiyata bulabiliyorsunuz. Mesela ben kendime buradan 3 liraya lületaşı bir çift küpe aldım:)


Külliyeden sonra Cam Sanatları Müzesi'ni gezdik, camın yapılışını izledik.



Ardından, bir kahve molası için Mantar Cafe'ye oturup dinlendik ve yeniden aşağıya inmeye başladık. 




Bu yol üzerinde çok fazla helvacı var. Eskişehir'den dönerken sevdiklerinize götürebileceğiniz iyi bir hediye olarak, manda kaymaklı lokum, met helva, yaz helvası, leblebi kurabiyesi ve pek çok bu tarz şekerleme seçeneği mevcut. Biz de buralardan bir miktar alışveriş yaptıktan sonra Atlıhan El Sanatları Çarşısı'na girdik.



Burada da bol miktarda el sanatları dükkanı var. Lületaşı, cam sanatları ve daha pek çok el sanat seçeneği karşılıyor sizi burada.
Odunpazarı'nda epey vakit geçirdikten sonra yeniden adalar bölgesine indik. Pek acıkmamış olsak da, meşhur çibörekten yemek istiyorduk. Kırım ve Papağan çok ünlü, biz tercihimizi Papağan'dan yana kullandık. 




Bir porsiyonda 5 adet çibörek geliyor, o nedenle biz iki kişi bir porsiyon söyledik. oldukça lezzetli (benim gibi hamur işi seviyorsanız:)). Çibörekten sonra boza severler, Eskişehir'in meşhur Karakedi Bozacısı'nda boza içtiler. 



Sonra kanallar arasında dolaştık. bu gezintimiz esnasında, gençlerin özgürce ve rahatlıkla nehir kenarında çimlere yayılıp vakit geçirebildiği tertemiz, çağdaş ve keyifle yaşanabilir bir şehir olduğu kanısına vardık. Ve Anadolu'nun ortasında böyle bir şehir olduğu için çok mutlu olduk.
Akşam yemeği saatimiz yaklaşırken, kesinlikle balaban yemeye kararlıydık. Balaban konusunda öne çıkan birkaç mekan olmakla beraber, biz tercihimizi Abdüsselam'dan yana kullandık. Yeri bulmakta biraz zorlandık. Merkezin biraz ara sokaklarında bir pasajın içinde salaş ve eski bir mekandı. yemek için bir miktar sıra bekledik. Sıramız gelip de yemeğe başlayınca sıranın nedenini anladık. Gerçekten de efsane bir lezzetti! Aslında pideli köfte mantığında bir yemek ama hakikaten çok çok lezzetliydi. Eskişehir'de ilk defa burada hatırı sayılır bir hesap ödedik (Eskişehir'e göre yüksek, normal İstanbul standardında).
akşam yemeğinden sonra yine Adalar'da nehir kenarında bir mekanda oturup bir şeyler içmek istedik. Aslında çok güzel barları olduğunu duymuştuk; Cafe del Mundo (Türkiye'deki ilk Varuna Gezgin), Traveler's Cafe gibi. Ancak grupta antibiyotik kullanan olduğundan ve hepimiz de oldukça yorgun olduğumuzdan tercihimizi çay-kahveden yana kullandık ve Rumeli Çikolatacısı'na oturduk.
Sonrasında dinlenmek için otelimize gidip odalarımıza çekildik. Zira yarın daha yürünecek çok yolumuz, görülecek çok yerimiz vardı;)

 2 Nisan 2017 Pazar
Erken uyanıp otelimizden ayrıldık ve kahvaltı için, yine Adalar bölgesine geldik. Porsuk Çayı boyunca uzanan sayısız mekandan Dante'yi seçtik ve 24 liraya 2 kişilik serpme kahvaltımızı ettik. Kahvaltı hem çeşit hem lezzet bakımından çok tatmin ediciydi ve İstanbullular için acayip uygundu!



Kahvaltının ardından gondola binmek için tekrar şansımızı denedik ve fakat yine çok sıra vardı ve bizim maalesef o kadar vaktimiz yoktu. İlk durağımıza doğru devam ettik. bugünkü planımızdaki ilk durak Odunpazarı'ndaki Şelale Park. 
Şelale Park içerisinde yer alan 1400 m2 lik yapay şelale bu parka adını veriyor. Yapay şelale dışında parkta yel değirmeni, Don Kişot ve Sanço Panço heykelleri, çocuk oyun grupları, mini amfi tiyatro, yürüme yolları, seyir terası, kafe ve restoran yer alıyor. Yapay şelalenin yanında yer alan kafe ve restoranda oturup Eskişehir manzarasına karşı bir şeyler yiyip içebiliyor. Fakat bizim vaktimiz kısıtlı olduğundan, hızla gezip ikinci durağımıza doğru yola çıktık.



Bugünün planında ikinci durak beni kendine hayran eden Kentpark



Porsuk Çayı‘nın kenarında Şeker Mahallesi'nde kurulu olan park, Eskişehir şehirlerarası otobüs terminalinin karşısında yer alıyor. 



Toplam 300.000 m2'lik alana sahip sahip olan parkta Türkiye'nin ilk yapay plajı, açık yüzme havuzları, restoran ve kafeler, hediyelik eşya satışı yapılan büfeler, at binme alanları, çocuklar için oyun grupları ve büyük bir yapay gölet bulunuyor.



Koca bir günü rahatlıkla çimlere serilerek, kuğuları izleyerek geçirebileğiniz geniş ve rahat bir ortam burası. Biz parkı gezdikten sonra, Rosa Luna'da oturup bir kahve molası verdik (türk kahvesi 5 lira) ve ardından bugünün son durağı için yola koyulduk.

Sazova Bilim Sanat ve Kültür Parkı Türkiye’nin en büyük ve en güzel parklarından bir tanesi. 


Eskişehir- Kütahya yolu üzerinde yer alan ve yaklaşık 400.000 m2 alan üzerine kurulu olan yer sahip olduğu tasarım ve içinde barındırdığı yapılar ile ülkemizin en özgün parkları arasında gösteriliyor. Park içerisinde yer alan çok çeşitli yapı ve etkinlik alanları ile büyük küçük her yaştan gezginin gün boyu eğlenceli vakit geçirebileceği yer özellikle şehre ilk gez gelenlerin mutlaka görülecek yerler listesinde üst sıralarda yer almalı. 


Sazova’nın giriş ücreti bulunmuyor, yalnız parkın içinde yer alan çeşitli bölümler ücretli. içerisinde birçok önemli yapı yer alıyor. Masal Şatosu, Korsan Gemisi, Yapay Gölet, Hayvanat Bahçesi, Eti Su Altı Dünyası, Bilim ve Deney Merkezi, Sabancı Uzay Evi, Türk Dünyası Bilim Kültür Merkezi, Esminyatürk, Amfi Tiyatro, çeşitli oyun parkları, kafe, restoranlar ve hediyelikçiler park içerisinde görebileceğiniz önemli noktalardan. Tüm bu gezi noktalarını dolaşmak abartısız tüm gününüzü alabilir. Üstelik Bilim Deney Merkezi, Sabancı Uzay Evi ve Masal Şatosu gibi noktalarda belirli saatlerde düzenlenen tur ve gösterimler için parkın kalabalık olduğu günlerde bilet veya yer bulamama sıkıntısı yaşayabilirsiniz. Bu nedenle gelmeden önce parkın bölümlerini inceleyip, hangilerini görmek isteyeceğinize karar verip bir gezi planı oluşturmakta yarar var. Bizim vaktimiz olmadığından hiçbir yapının içine giremeden yüzeysel bir biçimde turlayabildik. Ancak dediğim gibi, burada insanın bir günü rahatlıkla geçebilir ve hatta yetmez bile. 
Sazova'dan çıktığımızda akşam oluyordu ve bir gezimiz daha sona eriyordu.
Herkes kendi evinin yoluna düştü ve tadı damağımızda kalan Eskişehir'e veda ettik...