Böyle yaşıyor o/ Ne kimseye gösteriş olsun diye ne birisini etkilesin diye/ Nasıl da içtenlikle seviyor yaşamı ve güzellikleri...
Pazartesi, Mayıs 30, 2011
ceci nest pas une pipe
Pazar, Mayıs 29, 2011
nezaket istiyorum!
bağlaç olan "de"yi bitişik yazandan feriştahı olsa soğumak!
Cumartesi, Mayıs 28, 2011
sevgili izlediğim bloglar,
memuriyet zırvalıkları
nasıl mı? durun, anlatayim:
insanın temel ihtiyaçlarından biri "takdir edilmek"tir bana göre. ve kamu çalışanıysanız terfi ya da zam gibi, işe motivasyonunuzu artırabilecek faktörlerden mahrumsunuzdur.
çalışanla çalışmayanın ayrımı yoktur. bu nedenle, bir süre sonra "milletin enayisi ben miyim la?" diye sorgulamalara başlamak, öfkelenmek ve nihayetinde çabalamaya son vermek kuvvetle muhtemeldir.
işe başlayabilmek için gerekli olan lisans eğitimini tamamlamak dışında kendininizi geliştirmek için yaptığınız tüm o faaliyetlerin devletin gözünde hiçbir değeri yoktur (yabancı dil bilgisi, yüksek lisans, edindiğiniz sertifikalar, deneyimleriniz...)
örneğin, aralıktaki kpds'den 83 aldım, yani B gurubundayım. ve devletimizin bana verdiği dil tazminatı aylık 32 tl ! yüksek lisans yapmış arkadaşlarımın da aylık 50 tl ekleniyor maaşlarına!
oysa, şirketlerde çalışan arkadaşlarımın aldığı dil tazminatını, gittiği tango kursunun şirket tarafından karşılandığını, tky kapsamında yapılan etkinlikleri, şirketin alt katında spor salonlarının olduğunu duyuyorum...
toplumu eğitmek görevini üstlenen bir meslek mensubu olarak öğretmenler ve topluma hizmet eden memurlar, amann sakınn kendini geliştirmesin, niteliklerini artırmasın! ne gerek var ki!
inanın, artık her gidişimizde sinirlendiğimiz devlet dairelerinde çalışanların kazuletliğini anlıyorum artık!
Çarşamba, Mayıs 25, 2011
maviş'in bebeği
çocukluğumda okuduğum bir kitap vardı... ablamdan bana kalan...
Pazartesi, Mayıs 23, 2011
bazen çok aşık adamlar görüyorum...
otobüs maceralarım
Pazar, Mayıs 22, 2011
annem annem/ sen üzülme/ sözlerin hep yüreğimde...
Cumartesi, Mayıs 21, 2011
kabul ediyorum: sen büyüksün, istanbul!!!
Cuma, Mayıs 20, 2011
dizilerden ikoncan yaratma huyumuz
sözlükten bir alıntı
cumhuriyetin kurulduğu yıllarda dağıtılan adab-ı muaşeret kitaplarından biri der ki:
"vapurda, trende, tramvayda, tünelde hülasa bütün nakil vasıtalarında yanınıza rastlayan bayanı öyle yiyecek gibi süzmeyiniz. o bi mod mankeni değildir ki üstünü başını seyredesiniz."
günümüzde her toplu taşıma taşıtına asılmasını şiddetle tavsiye ettiğim kuraldır.
Cuma, Mayıs 13, 2011
blog'u tweeter'laştırmak- 4
@ iş bankasının sağlık imkanlarından yararlanırken, doktora gitmek hobimdi adeta. içimde en ufak şüphe kalmasın isterdim, gideyim bir şey yoksa içim rahat etsin; varsa da erkenden tanılansın, tedavi edilsin.. bir nevi hipokondriazis... çocuk yaşta babamı kaybettiğimden belki de… şimdi anlıyorum ki, evhamlı olmak lüksmüş meğersem. şimdi bir doktora gitmek, tahlili ilacı derken 100-200’ü bulunca evhamdan eser kalmadı. burada iyi doktor, hastane bilmemek de cabası…@ şu öpüşme eylemi çalıştığım yerde (bağcılar göztepe’de) yapılsaydı keşke… böyle değişik fikirler geliyor aklıma. Tutucu, rahatsız edici yerlerde ilgiç açılım/ atılımlar yapılsın.. ne bileyim, haftada birgün 100- 150 üniversite öğrencisi gelsin, renkli kıyafetleri, saçlarıyla halkla kaynaşsın, sonra turist kafileleri getirilsin. Bölge sakinleri görsün, tanısın, alışsın…
@ kitaplar için güvenilir bir referansa ihtiyaç duyardım hep. Bi nevi “imdb’nin kitap versiyonu” arayışındaydım. Bugün bloglardan birinde rastladım ve sanıyorum ki, aradığımı buldum:
http://www.neokudum.com/
sizlere de faydalı olması dileğiyle;)
gereksiz tespit. arayıp da buldum- volume 2 (tesadüfler-4)
biriyle telefonda konuşurken telefon aniden kapanır. hemen geri ararsın, ama meşguldür, çünkü o da seni arıyordur. “o da beni arıyor, bekleyim de arasın” diye kapatırsın, aramasını beklersin ama aramaz. çünkü, o da aynı şeyi düşünmüştür.
3-5 dakika sonra “uff, o da benim gibi düşündü galiba, benim aramamı bekliyor” diyip yeniden ararsın, ama o da ne, yine meşgul. çünkü, yine, aynı şeyi düşünmüştür o da…
neymiş; biriyle telefonda konuşurken aniden kesilirse, harekete geçme, o arasın diye bekle ki böyle bir karmaşaya mahal verme.
ama bi dakka ya; ya karşı taraf da böyle düşünürse?
beklentilerim kırıyor beni..
“pazar günü taşınıyorum” dediğimde, “bir şeye ihtiyacın var mı” dan çoktan geçtim de, “veli toplantısına tüm öğretmenler katılıyor” diye kestirip atılmasaydı keşke… kırılıyorum ben… biraz destek bekliyorum sanırım… ne bileyim babacanlık falan… artık yok mu öyle şeyler?
komşulardan, evsahibimizden de bekliyorum mesela… burda yalnız olduğumdan sanırım… ihtiyaç duyuyorum yani…
kaldı ki, ben bu kadar özenliyken… doktor işimi bile mesai saatleri dışında halletmeye çalışmak, asla rapor, mazaret izni almamak, gıda zehirlenmesi halimle bile çalışmak (ki bilenler bilir ne menem bir şey olduğunu) gibi ayrıntılara dikkat ederken…
dokunuyor bana...
Pazartesi, Mayıs 09, 2011
bir şey daha var bütün yaptıklarından başka...
Bir sır daha var , çözdüklerimden başka
Bir ışık daha var , bu ışıklardan başka
Hiçbir yaptığınla yetinme , geç öteye
Bir şey daha var , bütün yaptıklarından başka
Ömer Hayyam
Pazar, Mayıs 08, 2011
bir pazar farkındalığı..
Küçükken hiç bitmeyen hayallerim, isteklerim vardı. Dans etmeyi öğrenmek, gitar çalmayı öğrenmek, yamaç paraşütü, sörf öğrenmek, İtalya'ya gitmek, uzakdoğuya gitmek, rafting yapmak… Ama zamanım, param ya da imkanım vs. yoktu, hep engel vardı… Şimdi İstanbul’dayım, yapmak istediğim her şeyi yapmak için sınırsız imkan var bu şehirde, zamanımın çoğunu bana bırakan bir işim var (çok şükürJ), isteklerimi gerçekleştirmeye yetecek maddi imkanım var (çok şükürJ). Ama, geçmişte hep istediklerim için büyük bir hevesim yok şimdi de… Yakın zamanda fark ettim bunu; üzüldüm…
Bir de tam alakalı değil, ama, çağrışım yaptı; onu da yazayım. Çocuk Suçlarını Önleme Derneği’nin bir eğitiminde “Çocukken her şey olmak isteyebilirsiniz; balerin, dansçı, astronot, bilimadamı…. Buna hakkınız vardır. Ve şansınız da vardır..” tadında bir görüş sunmuştu biri… Haklıydı..
Pazartesi, Mayıs 02, 2011
Nice Mutlu Yıllara Sevgili Blogum ;)
Ve ben bugün, ilk başta, blog açmam için teşvik ve teknik desteğini esirgemeyen hayatımdakisevgiliinsan’a ve bu süreçte bana destek olan herkese, tüm okurlara ve izleyicilere, yorumlarıyla mutlu edenlere şükran borçluyum;) okurlar olmasa/ paylaşım olmasa bu kadar anlamlı olamazdı...