Salı, Aralık 07, 2010

dinlenememe hali

haftasonu bir gün, bi kurs/ hobi/ gönüllü faaliyet neyinle ilgilenmek iyi hoş da, her iki günün de tam gün dolu olması fena bişi.
hergün cumaymış gibi geliyor insana, ama cuma hiç gelmiyor.

her konuda çifte standardımız mevcuttur

toplumumuzda;
zengin çift, resmi olarak evlenmeyip, beraber yaşadığında entel/ aydın/ modern vs. olarak nitelendirilirken;

yoksul çift, resmi olarak evlenmeyip, beraber yaşadığında cahil olarak nitelendiriliyor.

hızla tüketiniz.

hızla tüketmenin hüküm sürdüğü çağımızın son tezahürlerinden biri de, günlük kampanya sunan internet siteleri (bakınız: grupanya, şehir fırsatı, grupfoni vs.)
bilmeyenler için; işbu siteler markaların/ kurumların sadece 24 saate özgü büyük indirimlerinin satışını yapıyor.
hiç ihtiyacı olmasa da, 500 liradan 70 liraya düşmüş birşeyi alan kişi kendini inanılmaz mantıklı birşey yapmış gibi hissediyor.
işin bir de şu boyutu var; insan, "her şeyi satın alabileceği" hissini yaşıyor. bu tabi çok fena birşey değil esasında, ama, sanki değer kaybına yol açıyormuş gibi geliyor bana. çünkü "kullan at" felsefesini destekliyor biraz. "ucuz nasılsa, deneyim gitsin" mantığıyla her şeye bir deyip geçme, hevesini alma ile sonuçlanıyor sanki.
insanlar şimdilerde, koca bir maymun iştahlılıkla, -her biri başlangıç seviyesinde olmak üzre- ata biniyor, oyunculuk eğitimi alıyor, dalış eğitimi alıyor, kayak yapıyor vs.

into the wild

türkiye'de ne zaman gösterime girdi bilmiyorum, ancak, benim filmin farkına varışımının üzerinden çok zaman geçmedi. dün izledim filmi, beğendim.
türkçe'ye "özgürlük yolu" olarak çevrilen film, john krakauer'in biyografik romanından (1996) uyarlanmış; filmin yönetmenliğini ise sean penn (2007) yapıyor.
film christopher mccandless'in doğada, modern dünyanın "ihtiyaç" olarak önümüze sürdüğü her şeyden uzak kalarak yaşama arzusunu ve macerasını anlatıyor. (hayatı hakkında daha fazla bilgi için: http://tr.wikipedia.org/wiki/Christopher_McCandless)

filmde oldukça anlamlı diyaloglar var; benim en çok hoşuma gideni ise:


"bence kariyer denen şey bir 20. yüzyıl icadıdır ve ben bir kariyer istemiyorum. paraya ihtiyacım yok. insanı ihtiyatlı olmaya zorluyor."


filmin müziklerini eddie vedder yapıyor. harika!