Salı, Mayıs 29, 2012

rembrandt ve çağdaşları- hollanda ile diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü

bildiğiniz üzere, 10 haziran'da sona eriyor sergi. az kaldı yani! 
ben de, yine "aman kaçırmayayım" telaşıyla geçen hafta koşa koşa gittim.
istanbul'un pek bir güzide semtlerinden emirgan'daki sakıp sabancı müzesi'ne ilk gidişimdi.
öncelikle, belirtmek isterim ki, oldukça görkemli ve hoş bir müze!
ayrıca, müzenin internet sitesi de çok güzel. pek çok soruya cevap verebiliyor. merak edenlerin müzenin tarihini okumasını öneririm. 


sergiye gelince ise, "altın çağ"a bizzat tanık olduğumu söyleyebilirim. özellikle de portrelerdeki gerçeklik, hislerin yüzlere bunca yansıtılabilmiş olması çok başarılı!
ara güler'in “rembrandt o zaman değil de bu zamanda yaşasaydı resim sanatçısı değil fotoğraf sanatçısı olurdu.” derken ne demek istediğini anladım.



remrandt'ın pek mavi boya kullanmadığını, çünkü o dönem mavi boyanın pahalı olduğunu (ki hala yüksek kalitedeki boyalarda renge göre fiyat değişiyor imiş) kemal iskender hoca'nın derslerinde öğrenmiştim. hakikaten de, hem rembrandt'ın hem de çağdaşlarının, resimlerinde, sarı, kahverengi ve kırmızı tonlarını yoğunlukla kullanmış olduklarını görmek mümkün. 

sergiyi gezerken, bittabi, o dönemin gündelik hayatına, ekonomik hayatına, sosyolojik durumuna, yaşam koşullarına, giyim tarzlarına, yeme biçimlerine ve daha pek çok şeye de tanık olma fırsatını bulmuş oldum. ki sergi gezmenin en sevdiğim yanı, bu çok yönlü öğrenmelerdir..

dikkatimi çeken/ yeni öğrendiğim bilgileri sizinle de paylaşayım:
* delft şehrinin mavi seramiği ünlü
* lavta: uda benzeyen telli bir çalgı
* ont bijtjes: balık ekmek
* banketjes: zarif sofra
* pieter de ring isminde bir ressam, imzasını yüzük figürü ile atıyor.

önemli not: sergi çarşamba günleri 18:00-22:00 arası ücretsiz gezilebiliyor!
ayrıca müzede kulaklık ve vestiyer hizmeti ücretsiz;)
bir alt katta da müzenin kendi koleksiyonu olan "bir ülke değişirken" konulu sürekli sergi var. biz zamansızlıktan ve biraz da açlıktan (bir an önce sütiş'e gitme aşkıyla:)) gezemedik ama, biz ettik, siz etmeyin, siz gezin;)


sergiyi gezmemiz bitince vestiyerden eşyalarımızı alıp çıkarken köşkü gezebileceğimizi söyledi görevli ve ardından bize ipad verdi. sabancı ailesinin 1998'e kadar yaşamış olduğu köşkü gezdik. 
bana pek bir ihtişamlı, biraz rahatsız ve boğucu geliyor öyle yerler. hani "yaşa" deseler yaşamak istemem. daha minimalist ve modern dekorasyonları seviyorum sanırım. ya siz? ;)