Pazar, Ağustos 21, 2011

hakan günday-az

yılın 8. ayı biterken 6. kitabımı bitirdim ben ancak...


oldukça hareketli ve akıcı, zekice kurgulanmış bir roman...
ama sanıyorum ki, fazlasıyla "roman".
hepi topu 10-15 karakterin hayatlarının kesişiyor olması başlarda şaşırtıp hayran bıraksa da, sonlara doğru "yok artık, bu kadar da olmaz" hissi yaşatıyor... gerçeklikten uzaklaşıyor sanki biraz.
biraz da "sert". kan, acı, acımasızlık hiç eksik olmuyor...
karakterler hiç sıradan olmayan, oldukça ilginç kişiler. mezarlara su dökerek para kazanan çocuklar, tarikat üyeleri, korsan kitapçılar, sado-mazolar vs...
yazarın dili kullanışı ise oldukça hoş.
daha önce okuduğum hiçbir kitaba benzemeyen sıradışı iki hikaye... iç içe geçen...
özellikle de hareketli ve sıradışı öyküleri sevenlere -naçizane- tavsiye olunur.

güzelsin istanbul - 2

bir hafta içinde caddebostan, osmanbey- nişantaşı, istiklal- tünel, kuruçeşme-ortaköy ve üstüne tarihi yarımadada gezince insan, istanbul'a aşık olmasın da ne yapsın? söyleyin, a dostlar...
dokuz eylül yükseklisans başvuruları geçip gitti... düşünmedim bile "başvurayım mı" diye, "seneye" dedim. yine...
"bir yıl daha geçirince ya hiç dönemezsem" kaygısı var beynimde bi yerlerde... derinlere bastırsam da...
istanbul'da mutlu olmaktan başka nedenler de var izmir'e dönüşü askıya almamda... burda anlatamayacağım nedenler...
"bir süre düşünmeyim" diyorum bu konuyu... "su akar yatağını bulur" ya hani...
ne kadar planlasak da hep hesaba katmadığımız bişiler çıkar da sapar ya planlar zaten... "akışına bırakayım biraz" diyorum...




o değil de,
cuma akşamı kuruçeçme arena'da leman sam ve kızları'nı izleyen/ dinleyen şanslı kişilerdenim ben!
mekana ilk gidişim ve büyülendiğimi söyleyebilirim rahatlıkla...
leman sam ve kızlarına gelince, doğallıkları, bitmeyen enerjileri, sonu gelmeyen yetenekleri ile dolu dolu bir konser sundular bize...
şevval sam'a hayranlığım bir kat daha arttı. (sen nasıl bir insansın ya? nasıl bir güzelliktir o?)
şehnaz sam'ı ise tanımıyordum. çok güçlü bir sese ve kendine özgü çok hoş bir yoruma sahip imiş kendisi, onu öğrendim. benim gibi henüz tanımayanlar için "bu kıza dikkat" diyorum!
leman sam'ı hepimiz tanıyoruz. her zamanki gibi özgün, marjinal, benzersizdi... (hümeyra'ya benziyor aslında;))
kısacası, üçü de birer "yetenek abidesi" olarak karşımızdaydılar ve şahsen beni "bunlar da insan ben de, allah allah" temalı düşüncelere gark ettiler:)
(daha doğduklarında fransızca bilecekleri belli olan çocuklardı mesela onlar...
bense saint joseph ya da saint benoit vs. mezunu olamayacak biri olduğumdan o treni çoktan kaçırmıştım... şimdi öğrenmem için de aylık ücreti kiram kadar olan kurslara gitmem gerekiyor mesela...)
ve bir de, ilginç bir şekilde; anne olma hevesi ve dürtüsü olmayan bir insan olarak, "kız annesi" olmanın ne kadar da hoş bir şey olabileceğini hissettim, belki de ilk defa... o üçünü izlerken...