sisi müzesi vardı daha gezilecek, çikolatalar vardı daha alınacak ve en önemlisi:
grupta 2 tane psikolojik danışman vardı ve viyana'ya gidip freud'un evini görmemek bittabi olmazdı;)
neyse ki bu sefer yolumuz kısaydı. yine de müzeler kapanmadan yetişebilmek için çok geç olmadan çıktık yola. gel gör ki, grubumuzdaki birtakım kendini bilmezler (!), viyana'ya bir saat kala gördükleri muazzam karting alanından pek etkilendiler ve arabayı sağa çekiverdiler.
biz de öyle bir psikolojik baskı yaptık ki, sadece ne var ne yok diye bakmakla yetindiler.
oysa binecekleri için çocuklar gibi şendiler:
velhasıl, yolumuza devam ettik. viyana'ya varınca her birimiz içimizde kalan etkinliği yapmaya koyulduk.
ben ve meslektaşım olan sevgili arkadaşım, sigmund freud'un uzun yıllar yaşadığı, çalıştığı ve yıllar sonra kızı anna freud'un müze haline getirdiği evi ziyaret ettik.
kitapları, mektupları, fotoğrafları, antika koleksiyonu, ünlü "kanepe", videolar, kütüphane...
her şey çok güzeldi.
ingilizce anlatımlı dokümanımızla oda oda tek tek her şeyi hikayesiyle öğrenmek çok keyifliydi.
veee işte, sonra havaalanı ve dönüş.
her güzel şeyin sonu vardı...