Pazar, Temmuz 06, 2014

aquaflorya

zihnim çok dağınık bu ara. bir şey anlatmak için oturuyorum; bir sürü şey geliyor aklıma...
ahh biraz da evlilikten tabi! 
gürültü tahammül eşiğim çok düşük benim; en çok bu yüzden 2,5 ay tatili bırakıp okuldan ram'a geçmişim ben:) ortamda gürültü olunca tüm konsantrasyonum alt üst oluyor, bilişsel fonksiyonlarım düşüyor.
gelgör ki, şimdi evde sürekli yüksek ses var; hayatımdakisevgiliinsan mütemadiyen televizyon ya da bilgisayardan bir şeyler izliyor zira.  


bir de evliliğimizin ilk ayı dünya kupasına denk geldi malum... 
bense yıllardır yalnız yaşayan insanım, alışmışım akşam yemeğinden sonra ışığımı kısıp, defterlerimi, kitaplarımı yayıp yazmaya, okumaya, düşünmeye... en fazla fonda kısık bir dinlendirici müzik, o kadar... şimdi ayrı odaya da geçesim gelmiyor; oysa ne güzel oda yaptık. 



neyse ki bu akşam kulaklık fikrini hayata geçirdik, bakalım nasıl olacak:)

bugün çok güzel bir gündü, sizlerle onu paylaşmak istiyorum. 
esasen üç haftadır izleyemediğimiz "kış uykusu"nu izlemek vardı aklımızda. beyoğlu'nda izleriz diye düşündük; öncesinde de karaköy- kabataş hattında dolaşmak, deniz görmek, belki vapura binmek istiyorduk. 
sonra birden hayatımdakisevgiliinsan beni hep götürmek istediği ama bir türlü götüremediği bir yer olduğunu ve oraya da gidebileceğimizi söyleyince, ben de "sürprizleri kim sevmez" dedim ve böylelikle aquaflorya'ya gitmiş olduk.
florya- yeşilköy hattı istanbul'da en sevdiğim yerlerden. istanbul değil sayfiye yeri gibi, sakin ve huzurlu.
(meraklısına diğerleri: 
1.sarıyer- emirgan-istinye-yeniköy sahil
2.eminönü- karaköy-fındıklı-kabataş-beşiktaş-ortaköy sahil
3.cihangir- çukurcuma-tünel
4.laleli-beyazıt-sultanahmet-gülhane
5.büyükçekmece sahili)

aquaflorya, alışveriş merkezi sevmeyenler için ideal bir alışveriş merkezi. bina yığını değil ve en önemlisi kalabalık değil. toplu taşımadan uzak olması bu anlamda bir avantaj. mağazalar genelde vakko, gap tarzı pahalı markalara ait; o nedenle bize pek uymuyordu. ama remzi kitabevi, d&r ve notebook bana yeterdi! (kitapçılarda v. woolf'un "kendine ait bir oda"sına koşmam da tesadüf değil sanırım:))



ayrıca yemek, kahve, pastane kısmı harika. deniz manzaralı, ama hep kızdığım yalılar gibi, deniz kenarını yok etmemiş, sahil olduğu gibi duruyor. 





kitapçı ve kırtasiyeleri gezip, makrocenter'dan migros'ta bulamadıklarımızı aldık ve kitchenette'de yemek yiyip (noodle çok çok kötüydü, bilginize), sahile indik.



ben kiiii, doğumdan liseye kadar aliağa'da, liseden, iş yaşamına kadar karşıyaka'da yaşamışım ben. denize hep 5 dakika mesafede olmuşum. ergenliğimde, gençliğimde kafe, bar, restaurant yerine sahilde buluşmuşum arkadaşlarımla. o iyot kokusu rahatlatmış beni yıllarca... kayalara, kumlara yatmak, güneşi duyumsamak, denizi içime çekmek unutturmuş dünyayı...
bu akşam da, öyle güzeldi ki denize çok yakın olmak! 





velhasıl, özellikle yaz akşamları için oldukça ideal bir mekan. ilgi ve bilginize efenim;)