Çarşamba, Şubat 27, 2019

Sabahattin Ali- Çocuklar Gibi

Güzelliğinin farkına geç vardığım şarkılar, şiirlerde hep şunu geçiriyorum aklımdan; 
Yaşamda pek çok güzellik orada öylece duruyor ve biz geçip gidiyoruz hiç farkına varmadan, hiç o zevki yaşamadan... Kim bilir neleri neleri kaçırıyoruz böyle... Daha farkında daha doya doya yaşadığımız anlarımız, günlerimiz, yıllarımız olsun dileklerimle bu güzel şarkıyla baş başa bırakıyorum sizleri🙃





"Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi
Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Birgün ağlayalım birgün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi
Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi
Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Birgün ağlayalım birgün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi
Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi"

Pazartesi, Şubat 25, 2019

Dışarda Hiçbir Şey Var


Yılın ilk tiyatrosunu Türkiye'ye döner dönmez annemle izledim.

Aslında bir oyun temsili değil, tek kişilik bir gösteriydi izlediğimiz. Yaşama sanatı ile ilgili bir gösteri.
Temelde Louise Hay kitaplarına dayanarak, çok yakın olduğum felsefeyi anlattı sevgili Betül  Arım 1,5 saat boyunca hiç azalmayan enerjisiyle.
Pek çok hikaye paylaştı bizimle bilinçaltı/dışımızın ve pozitif düşünmenin, kendimizi tanımanın, gülmenin, anda kalmanın önemine dair.
Hem yeni şeyler öğrendim hem bildiklerimi hatırladım. Keyifli ve öğreticiydi.
Sanat, tiyatro, merak, bilgi, öğrenme, neşe, keyif, yaşama sevinci, coşku iyi ki var!


Cuma, Şubat 01, 2019

2019 Ocak Ayı Kitaplar (2) ve Filmler (6)

2019'un ilk ayının film ve kitapları:

Small Foot

Tokyo'dan Moskova'ya, hayatımın en uzun uçak yolculuğunda, stresimi azaltması için izlediğim bir animasyon film:)
İnsanın tanımadığından korkması ve korktuğu için düşman bellemesi üzerine hoş bir yapım (Bana GORA ve AROG'u hatırlattı).



Marslı
Yine aynı uçakta başladığım ama bitiremeyip, Türkiye'ye dönünce televizyonda denk gelip tamamladığım bir film oldu.
Eskiden olsa böyle filmleri izlemez, sevmezdim. Son yıllarda daha kolay film beğenmeye başladım, film zevkim genişledi; bilim kurgulara da ilgim arttı.
Marslı'yı da severek izledim.



Mon Roi (My King)
Bu filmi de annemle evdeki film kanallarından birinde izledik. Vizyondayken izlemek istemiştim, ama kaçırmıştım.
Aşkın çıkmazlarını, mutlu etmeyen ama vazgeçilemeyen ilişkiyi aşama aşama çok gerçekçi biçimde anlatıyor. Keyifle izledik.


Bu İşte Bir Yalnızlık Var
Sömestrda televizyonda denk gelip izledim. Atiye'yi pek severim. Çok güçlü bir film olmasa da akıp gitti ve keyifle izledim.


Tatlım Tatlım

Yine sömestrda televizyonda denk gelip izledim. Vizyondayken hem sağlam kadrosu hem de Yılmaz Erdoğan'ın Haybeden Gerçeküstü Aşk tiyatro oyunundan uyarlama olması nedeniyle oldukça dikkatimi çekmişti. İzlemeyi isteyip fırsat bulamadığım filmlerdendi.
Televizyonda verilince izleme fırsatım oldu. 4 farklı çift ile aşkın başlangıçtaki o sevimli halinden ilişki ilerledikçe sevimsizleşmesi anlatılıyor. Bir parça klişe barındırsa da keyifle izlenen tatlı bir film olmuş kanımca.


Çiçero
Yılın ilk sinemada izlenen filmi oldu.
Tüm olumsuz eleştirilerine rağmen ben özellikle de ikinci yarıyı oldukça başarılı buldum.
Tarihteki bilinmeyen meselelerin sanat yoluyla halka ulaştırılmasını da çok kıymetli buluyorum. Sırf bu nedenle bile izlenmeli diye düşünüyorum.


Gelelim kitaplara:

Afrikalı Leo
1 Ocak’ta yeni kitaba başlamayı seviyorum ve her yıl bunu uygulamaya çalışıyorum.
Bu sene belki 15 yıldır listemde olan ve vakti bir türlü gelmeyen Afrikalı Leo ile başladım yeni yıl okumalarına. 
‘Her kitap en uygun zamanı bulur, o zaman kendini okutur’ inanışımı perçinlercesine; tam seyahatimi tamamlayıp vatana dönmek üzereyken ve zihnim ‘Vatan neresi/ toprak kimin/ savaşlar niye var/ doğduğun yere, köklere bağlılık’ meseleleriyle meşgulken okumuş oldum. Nagoya’da açtım ilk sayfasını, okuma boyunca Kyoto, Tokyo, Moskova, İstabul’dan geçtim ve İzmir’de bitirdim. Bu arada kitap da Granada, Fas, Kahire, Roma olmak üzere Avrupa ve Afrika’da pek çok şehirde geçiyordu.
15 yy. sonunda Granada'da dünyaya gelen seyyah, coğrafyacı, fakih, diplomat ve kültür adamı Hasan El Vezzan’ın hayat hikayesinden esinlenen ve öncesinde titiz bir çalışma yapıldığı besbelli olan eser hem bilgi veren hem sürükleyici kitaplardandı.
Son sayfada beni çok etkileyen şu paragrafı paylaşmak istiyorum sizlerle:
“İnsanların görüşünü dar bulduğun zaman kendi kendine Tanrı'nın ülkesinin çok geniş olduğunu söyle; O'nun elleri çok geniştir, O'nun yüreği de çok geniştir. Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama.”


Yaz Geçer
"Neden ansızın aklıma düştüğünü sordum kendi kendime. 
Sonra anladım: 
Bir aşk birçok aşktan yapılıyor ve ayrılınmıyor hiçbir seferinde."
Kalemine, anlatımına, saptamalarına yıllardır hayranlık duyduğum Murathan Mungan'ın bu şiir kitabını da her cümlesi içime işleyerek okudum.


Bu iki kitap dışında Asya seyahatine çıkmadan her pazartesi bir masal okuyarak ilerlediğim Masal Terapi'den masallar okudum bu ay.