Pazar, Mart 17, 2013

kelebeğin rüyası- yılmaz erdoğan

nihayet 4 hafta sonra bilet bulup izleyebildim filmi..
güzel film.. 
görüntüler çok güzel öncelikle; gökhan tiryaki imzasını atmış yine.. dönemi yansıtan renkler, kıyafetler, evler çok hoşuma gitti benim..
acı bi hikaye ama ajitasyon yok; ki bu çok değerli bence..
mert fırat da kıvanç tatlıtuğ da gayet iyi oynuyorlar; ve diğer herkes de.. ama belçim bilgin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef.. ayrıca koca kadına liseli rolü de sırıtmış hakikaten..

onun dışında, filmde en çok sevdiğim şey, beni ilk gençliğime götürmesi oldu.. (bir filmi bize değiyorsa, içimizde bazı duyguları harekete geçiriyorsa severiz, bana kalırsa...)
sene 2000, ne feysbuk var ne msn ve hatta ne de cep telefonum..
14 yaşındayım, yeni yeni genç kız oluyorum, kendimi tanımaya çalışıyorum, yazarları şairleri keşfediyorum.. ablamın bir kitabı var, sık sık açıp açıp onu okuyorum.. 


bir de şiir defterim var elbette beğendiklerimi yazdığım..
seviyorum şiir okumayı.. zaman ayırıyorum şiir okumaya..
muzaffer tayyip uslu'yu da rüştü onur'u da behçet necatigil'i de o kitapta tanıdım ben..
muzaffer t. uslu ve rüştü onur'u unutmuşum bir daha karşıma çıkmadıklarından..
sonra filmi izlerken tanıdık geldi şiirler, gözümün önüne geldi şiir defterime kaydettiklerim...
ne ılık olur insanın içi böyle zamanlarda!

ne güzel zamanlardı be o zamanlar.. 
öyle şanslı hissediyorum ki kendimi, ilk gençliğimi, liseyi ve üniversiteyi dijital çağda yaşamadığım için.. 14-15 yaşlarımda şiir kitapları okuduğum için..

bir şiirle bitirmek yaraşır şimdi bu yazıyı:

öldükten sonra

diyecekler ki arkamdan

ben öldükten sonra
o, yalnız şiir yazardı
ve yağmurlu gecelerde
elleri cebinde gezerdi
yazık diyecek
hatıra defterimi okuyan
ne talihsiz adammış
imanı gevremiş parasızlıktan



bahar, aşk, arkadaşlar ve yaşamak..

mehmet y. yılmaz'ın dünkü yazısından güzel bir alıntı:

"benim kişisel bayramım da istanbul manolyalarının çiçeklerini açmasıyla başlıyor.
nisan ayına artık sadece 2 hafta kaldı; çağla, erik, yenidünya yakında tezgahlardaki yerini alacak.
ardından kiraz gelecek; çalışma değil, sevişme aylarına geldiğimizi müjdelemek için..
ve arkadaşlarla bir yeni yaz için kadeh kaldıracağız, dilimizde hep aynı tekerleme:
kaç yaz kaldı, kaç bahar?"

bu da o güzel şarkı..