Cuma, Kasım 25, 2011

dokunmak... sevgiyle...

"bilmeyorum ne vardı saçlarında
rüzgar mı öyle eserdi
gözlerim mi öyle görürdü yoksa
saçlarının her hali hoşuma giderdi."

dediği gibi muhterem şairin,
benim de içimden geçiveriyor bazen:

ne var teninde bunca sıcak olan, nasıl bu kadar huzur verebiliyor sarılmak?
...

sanat ve güzelliklerle yaşamak istiyor o/ basit bir hayatı olmalı


iyi işleri seçen, bizleri orijinal etkinliklerden haberdar eden bir arkadaşım sayesinde "ağaç irfan"ı izledik çarşamba günü. oyun atölyesi'nde, kadıköy'de.

yeni bir tiyatro topluluğu olan "oynayan insan tiyatrosu"nun tek perdelik oyunu. değişik tekniklerle ve samimiyetle sergilenen etkileyici bir oyun.
o samimi ve muhalif ruhu seviyorum en çok da... hiç olamadığım.. zira, düzene ayak uydururken (uyduruyor görünürken ya da) ben, özgün kalabilenlere imrenmişimdir hep...
oynayacakları yeni oyunları merakla bekliyorum.

oyunu izlerken, sabahattin ali'yi tanımadığımı fark ettim üzülerek... oysa, hayatımda en çok etkilendiğim kitaptır kürk mantolu madonna... şaibeli ölümünden, marko paşa'dan bile habersizmişim...

ben çok utanırım bir şeyleri bilmeyince... oysa "bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp" der hep annem...

tiyatrodan dönerken de yolda hayatımdakisevgiliinsan'la kendiliğinden gelişen "şiir testi oyunu" oynadık (taraflardan biri sevdiği bir şiirden birkaç dize okur, karşı taraf şiiri ve şairi bilmeye çalışır:)).
şiir konusunda da epey zayıflamış olduğumu fark ettim. hiç hoşuma gitmedi.
şiir, çok güzel oysa... kısa, öz, çarpıcı.

o halde, bu yazıyı çok sevdiğim cemal süreya ile sonlandırmak lazım gelir şimdi...

"böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil
...."