Pazar, Haziran 18, 2017

babalar günü

"babam vefat etti" ağızdan ne kolay çıkıveren bir cümle... oysa anlamı ne kocaman, yarattığı boşluk ne dipsiz...
16 yıl boyunca defalarca kurmak zorunda kaldım bu cümleyi...
başlarda çıkartamıyordum hiç, dilimden dışarı dökemiyordum... hala da pek mahir değilim ya, yine de ilk zamanlara göre iyiyim elbette.

bu cümleyi ilk kuruşum, hatırladığım kadarıyla, 3 yıl sonrasında gerçekleşti ancak.
2004 eylülüydü. ege üniversitesi pdr'yi kazanmıştım. kredi/ burs başvurusu için varyant'taki kyk bürosuna gitmiştim tek başıma...
(babasız büyümek hayatın pek çok anında tek başınalığı getirir beraberinde... kpss'ye girerken, ehliyet sınavına girerken, gece geç saatte eve dönerken de yalnızsınızdır mesela genç yaşınızda... oysa yaşıtınız kızlara babaları eşlik eder hep bu ve benzeri durumlarda...)

kazulet memurlarıyla ve dört duvarın içine doluşmuş işini halletmeye çalışan gergin vatandaşlarla klasik bir devlet dairesiydi. işlemimi yapan kadın, evraklarımı beğenmedi. babamın çalıştığı yerden bir şeyler istedi. ilk defa orada döküldü bu kelime öbeği ağzımdan; 
"babam çalışmıyor benim, vefat etti de..."
ağzımdan çıkmasıyla kendimi dışarı atmam bir oldu. çünkü, başkalarının yanında ağlayamıyordum ben. varyant yokuşundan konak vapur iskelesine kadar ağladım. 

hatırladığım ikinci anım ise, 4 yıl sonrasında. okulu bitirmek üzereyken. son sınıfta bir ders vardı. herkes alanımızdan bir konu seçip 4-5 kişilik gruplar halinde tez çalışması gibi hazırlanıp tüm sınıfa sunuyordu. o günün konusu "kayıp ve yas"dı. başta her şey normaldi. konuya uygun olarak simsiyah giyinmiş olan bir grup sınıf arkadaşım konuya çok iyi hazırlanmıştı ve çok güzel aktarıyorlardı. sonra konu ilerledikçe "yakınını kaybedenlerin gösterebilecekleri tepkiler"i  anlatırlarken kalbim güp güp atmaya başladı bir anda, yüzümü alev aldı. fırlayıp amfiyi terk ettim. yakın arkadaşım koşup geldi arkamdan. durumu biliyordu, sarıldı. "duramayacağım ben" diyebildim zar zor, çıktım okuldan, yürüdüm yürüdüm yürüdüm, ara sokaklarda ağladım.

şimdi büyüdüm artık. evli barklı yetişkin kadın oldum. hatta,  bu yıl itibariyle, babamla geçen yıllarımdan fazla olmaya başladı babamsız geçen yıllarım...
alıştım, böyle yaşamayı öğrendim... 
ama boğazımdaki yumru hiç geçmedi...


(knidos/datça, 1991)

şimdi bugün babalar günü ya; çoğu evde öyle reklamlardaki gibi şen şakrak geçmiyor bugün esasen...
babası vefat eden çocukların, evladı vefat eden babaların boğazındaki yumru büyüyor böyle günlerde... nefes alamıyoruz pek çoğumuz... 
hem sadece vefat nedeniyle mi oluyor bu darlanmalar...
babası bu dünyadan göç etmiş olanların, artık yanında olmasa bile, en azından kalbinde güzel anıları kalmış oluyor kendini avutacak kadar...
diğer yandan, her gün terapi odasında dinlediğim gibi, babalara hep atfedilen "güven" duygusu temin etmek şöyle dursun, çocuğunu pek çok açıdan ve biçimde yaralayan babalar var hatırı sayılır miktarda...
velhasıl, babalar günü de, kime babalar günü, kime sızı günü...