Çarşamba, Mayıs 24, 2017

Çocuğumu Ekran Başından Kaldıramıyorum!

"Çağımızın en önemli problemlerinden biri teknolojiye olan bağımlılığımız. Teknoloji getirdiği kolaylıklarla beraber yaşamımızın her an içinde ve ortasında. Bu durumun fiziksel, psikolojik ve toplumsal pek çok sakıncaları olabileceği gibi aile içi ilişkilerimize de olumsuz etkisi olabilmektedir.
Siz de çoğu ebeveyn gibi, çocuğunuzun telefonla, tabletle ya da bilgisayarla çok fazla zaman geçirdiğinden yakınıyorsanız, ufak tefek adımlarla durumu daha kolay yönetebilirsiniz.
İşe öz eleştiri yaparak başlayabilirsiniz. Artık hepimiz biliyoruz ki, çocuklar çevresindeki bireyleri model alarak öğreniyor. En çok da anne babalarını... Bu noktadan hareketle, yapacağınız ilk düzenleme, teknolojik aletlerle aranıza mesafe koymak olabilir. Aksi durumda, çocuğunuz sizin her fırsatta dokunmatik ekranı kaydırarak bir şeylere baktığınızı görüyorsa, ona bu konuda koyduğunuz sınırlar çok işe yaramayacaktır.
Bir diğer önemli adım ise çocuğunuz ile evinizde muhabbet ederek, oyun oynayarak beraber zaman geçirmeniz ve fırsat buldukça evin dışına çıkarak doğa yürüyüşleri, park, müze ziyaretleri, sinema, tiyatro, bowling, buz pateni, aile pikniği vb etkinlikler yapmanız olacaktır. Çocuğunuzun sizinle eğlenceli ve zengin vakit geçirmesini sağlamanın yanı sıra, onu akranları ile bir araya gelerek eğlenebileceği ve öğrenebileceği ortamlara yönlendirmeniz de oldukça önem taşımaktadır.
Böylelikle çocuğunuzun hem zihinsel hem bedensel hem duygusal olarak gelişimi desteklenmiş olup hem de eğlenme, rahatlama, onaylanma, başarma duygusu ihtiyaçları "gerçek" hayatta karşılanmış olacak ve sanal dünyadan uzaklaşabilecek."

***Bir süredir yazamıyorum burada. Tembellikten değil esasen... Başka başka çalışmaların içine giriyorum;)
Neredeyse 10 yıl olacak mesleğin içine gireli... Artı 4 yıl lisans eğitimi ve sonrasında alınan bir sürü eğitim, edinilen deneyim... Artık aldıklarımı vermenin zamanı geldi diye düşünüyorum.
Mesleki çalışmalarımın yer aldığı bir web sitesi hazırlığındayım. Ufak ufak yazılar yazıyorum. İlki de bu yukarıdaki.
Önce burada, emektar blogumdapaylaşmak istedim. beğenilerinize sunulur efenim;)

Salı, Mayıs 09, 2017

dinlemeye doyulamayan şarkılardan...


bilgi: 1940 yılında almanyadan yahudi sevkiyatının basladigi siralarda aaron zeitlin ve shalom secunda adlı sanatçılarca yidişçe yazılmış bir musevi şarkısı imiş...

Pazar, Mayıs 07, 2017

sizin düzeninizle bağdaşan hiç yönüm yok...

“Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. istediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki… Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi hava alanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.”

Tezer Özlü

her okuyuşumda bir defa daha etkileniyorum...

Salı, Mayıs 02, 2017

2017 nisan ayı filmler (4) ve kitaplar (2)

manchester by the sea
oscar filmlerinden izlemek istediklerim arasındaydı ve moonlight'tan sonra izleme fırsatım oldu.
oldukça kasvetli ve dramatik bir havası var filmin...
duygular güçlü ve seyirciye de geçiyor...
bir defa daha anlıyoruz; insan sevdiği birini kaybettikten sonra, asla eskisi gibi olamıyor hiçbir şey hayatta...


kill bill vol 1-2
bazı şeylere neden ve nasıl böyle geç kaldığımı anlamıyorum. herkes behzat ç. izlerken ben ne yapıyordum mesela. niye ancak geçtiğimiz yaz izleyebildim... ya da lost'u neden 2010'da izledim...
gündemi, popüler olanı takip edememek gibi bir sıkıntım var.
bu nedenle, bizim jenarasyondan kill bill'i izlemeyen tek kişiydim sanırım. neyse ki, artık ben de izlemiş oldum:)
bir hafta sonu üst üste izledim 1 ve 2'sini.
tarantino zaten severiz. tüm saçma sahnelere rağmen, çok etkileyici. izlediğimden beri aklımdan çıkmıyor film.
müzikler zaten on numara. 
hala varsa, izlemeyen kalmasın efenim;)


stand by me
eskilerden bir film. taaa 86 yapımı. stephen king'in ceset (the body) kitabından uyarlamaymış.
çocukluktan çıkmak üzere olan 4 oğlan çocuğunun bir anısı anlatılırken, her birinin ailelerindeki işlevsizliklere de değiniliyor. 
büyüme hikayeleri filmi mi diyorlar bu filmlere? bayılıyorum o tarz filmlere. belki de çocukluğun ve çocukluktan yetişkinliğe evrilmenin o kritik önemine inandığımdan...
her biri çok iyi oynamış ve ortaya çok güzel bir film çıkmış.


boyalı peçe
duvak filmini çok severim. orijinal adının "the painted veil" olduğunu bilmeme rağmen, bu kitabı alırken, o filmin kitabı olduğu bağlantısını kuramamış zihnim...
okumaya başlayınca dank etti.
filmi kadar güzeldi kitap da...
intikam, tutku, aşk gibi insani duyguların gürül gürül yaşandığı vurucu bir hikaye.
film de kitap da tavsiye olunur efem;)


ergenlik döneminde 100 temel kural
adından anlaşılacağı üzere, mesleki bir kitap. velilere önermeden önce, anne babalara yönelik kitapları kendim de muhakkak okumuş olmayı tercih ediyorum.
uzmanlar için fazla genelleyici ve indirgemeci olmakla beraber, ergen anne babaları için hap bilgilerin olduğu ve belli durumlarda yardımcı olabileceğini düşündüğüm bir kitap.