Salı, Ağustos 22, 2017

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

Ruh sağlığı eğitimi alanların insan davranışları hakkında konuşurken, diğerlerine göre daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyorum.. (Ve fakat ne yazık ki, her gün gerek televizyonlarda gerek gazeteler dergilerde gerek internet üzerinde "uzman" titri altında kimi kişilerin yanlış söylemlerini görüyor, okuyor, izliyor ve topluma verebilecekleri zararları düşünüp kahroluyorum)

Ben şahsen bu baskıyı gündelik hayatımdaki sohbetlerimde hissediyorum yoğun olarak. Fütursuzca yorumlar yapmaktan kaçınıyorum elimden geldiğince.
Zira, karşımızdakiler bizi "uzman" olarak algıladığından söylediklerimiz çok kıymetli ve değişmez doğru olabiliyor onların gözünde. Oysa ben belki bilimsel temeli olmayan kişisel görüşümü anlatıyorum o an...
Bundandır burada yıllardır içimden gelen her konuda yazıp, mesleğimle ilgili bu kadar az yazmam...

Ve fakat beni giderek rahatsız eden bir mevzu var ki, yazmak istiyorum bu hususta...

Çok kısa ve anlaşılır olarak bahsedecek olursam:
*bu konuda söylemek istediğim ilk şey, hareketli tüm çocukların dehb olmadığıdır. tüm yetişkinler aynı olmadığı gibi tüm çocukklar da aynı değildir. kimi daha durgun kimi daha hareketli olabilir.

*Anne baba, öğretmen, komşu, akraba bir çocuğa bu etiketi kesinlikle yapıştırmamalıdır. bu hakikaten çok sakıncalı bir durum.
tanıyı koymakla ilgili yetkili merci çocuk ergen psikiyatristleridir. bununla beraber, başıma bir şey gelmeyecekse, o uzmanların da bu tanıda fazla bonkör davrandığı kanaatindeyim...
Tanının konabilmesi için hem beyin görüntüleme hem de çocuğu uzun süre farklı ortamlarında gözlemleyip tanımanın gerektiğini düşünüyorum. Ders çalışırken, ders dinlerken sıkılmak dehb belirtisi değildir mesela. istemediği bir şeyi yaparken sıkılmayan var mı ki?! Bu örnekteki mesele, çocuğun öğrenmekten haz almamasıdır, onun da nedenleri çok komplike olabilir.


*Eğer gerçek bir DEHB değilse, yanlış ve gereksiz ilaç kullanımı korkutucu sonuçlara sebebiyet verebilir. 

*Bu noktada belirtmek istediğim belki de en önemli husus da bence şudur ki; çocuklar yetişkinlerden biraz farklı biçimde depresyona girerler... örneğin odaya kapanıp ağlamazlar çoğu zaman. 
Genellikle davranış problemleri ortaya çıkabilir, günlük aktivitelerinden keyif almaz ve uyumsuzluk gösterebilirler, yetişkinlikteki iş performansının düşmesine benzer şekilde okul performansları düşebilir... Fark ettiyseniz çocuklarda bu durumlar görüldüğünde akla gelen dehb oluyor; oysa ki depresyon tablosu da olabilir. bu, maalesef gözden kaçıyor.
Ek olarak, bildiğimiz üzere, hareket etmek mutluluk hormonlarını aktive eden temel şeylerden biri... Belki de depresif ruh halinde acı çeken çocuk, aşırı hareket ederek kendini mutlu etmeye çalışyordur... Ne dersiniz?
Özellikle anne babalar ve öğretmenler, çok hareketli çocuklara bir de bu açıdan bakabilirlerse ne güzel farklar yaratılabilir aslında!