Pazartesi, Temmuz 07, 2014

üst kattaki terörist

üst kattaki terörist, sezonun başından beri sürekli methedildiğine tanık olduğum ve izlemeyi çok istediğim bir oyundu.
24 haziran salı akşamı, istanbul'daki son gösterimlerden birine yetişerek izledim nihayet. karaköy'de ara sokaklardaki pek bir sevdiğim sahnede.


ve fakat, umduğum kadar memnun ayrılmadım oyundan maalesef...
banu çiçek barutçugil'in kusursuz performansı dışında, oyun pek çok açıdan tatmin etmedi beni. oysa ki, ikinci kat'la yalnızlar kulübü sayesinde tanışmış, tanışır tanışmaz aşık olmuş, limonata ile de aşkımı sürdürmüştüm.
bana kalırsa, bu oyunun en büyük sorunu, büyük oranda çocuk oyuncuya yaslanması. yetişkin oyunlarında çocuk görmeye hiç alışkın değilizdir. bu anlamda denenesi bir şey belki; ama, başrolde 11 yaşında bir çocuk olması çok iddialı. ezber iyi, oyunculuğu da iyi; ama sesi elbette ki yeterli gelmiyor. iyi duyamadığım için anlayamadığım pek çok replik oldu mesela...
ek olarak, meslek hastalığı diyin isterseniz, oyun boyunca zihnimin arka kısmında şu bant döndü:
"o yaşta birine bunca misyon yüklemek ne kadar onun taşıyabileceği bir yük? 
uzun, ağır çalışma koşullarında yetişkin oyuncular bile yıpranırken; bir çocuk bu koşullara maruz kalmalı mı?"
...
sonra hafta sonu iki günlük erikli tatiline (onu da anlatacağım;)) çıkarken, erken kaybedenler'i yanıma aldım. hayatımdakisevgiliinsan'ın yıllardır çok sevdiği kitaplarından olmasına rağmen, bana oyunu izledikten sonra okumak nasip oldu. içindeki her bir öykü çok keyifle okunuyor. biraz dramatik, biraz komik her biri; ve içten, bizden, hayatın içinden... ben en çok anneannemin son ölümü ve üst kattaki terörist'i sevdim.


ve sonuç olarak, öyküsünü de okuduktan sonra, oyunun gerçekten çok daha iyi olabilecekken vasat kaldığını üzülerek söyleyebilirim.