Pazar, Kasım 01, 2015

ekim ayı filmleri (3) ve kitapları (3)

mandıra filozofu istanbul
televizyonda yayınlandığı akşam izledik filmi. her şehirlinin içinde bir miktar olan kapitalizm sorgulamasını, doğaya dönüş arzusunu perçinlediği için severek seyrettim ben.

 

biz de bir gün modern yaşamın "değer" ve "gereklilik" diye pompaladığı her şeyden vazgeçerek terk edeceğiz şehr-i istanbul'u. ama bakalım ne zaman...

sarhoş atlar zamanı
uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi. evde yalnız olduğum bir akşam oturup tek başıma izledim. iran-ırak sınırında geçen hikaye, sızım sızım roboski'yi hatırlattı... 


yokluğu, yoksulluğu, çaresizliği, katırlarla kaçakçılık yapmaktan başka geçim kaynağının mümkün olmadığını, hele ki bu şartlarda çocuk olmayı iliklerinize kadar hissettiren bir yapım. izlemelisiniz...

mad max fury road
aksiyon ve bilim kurgu tarzı filmlerden hiç hoşlanmadığımdan adeta eşimin zoruyla izledim:)
haksızlık etmek istemiyorum. fikir orijinal, görüntüler başarılı, aksiyon hiç hız kesmiyor. ama dedim ya, bana göre değil...



çılgın üçlü
bu yıl beyoğlu sahaf festivali'ne gidemedim. neyse ki üsküdar'dakine gidebildim. ilk gidişimdi üsküdar sahaf festivali'ne. tepekule gibi geniş ve rahat bir alan olmayışı ve üstünün tamamen kapalı olması beni biraz sıktı. tanesi 5'er liradan 3 adet kitap almaksa çok mutlu etti;)
kitaplarımdan biri henry miller'ın çılgın üçlü'sü idi.


henry miller, taa üniversite yıllarımda felsefe hocamdan duyup merak ettiğim ama bugüne kadar hiç okumamış olduğum bir yazardı. aslında en çok sexus, plexus, nexus üçlemesini merak ediyordum; ama sahaflarda bu kitabı bulabildim.
çılgın üçlü, alternatif bir yaşam hikayesi. severek okudum ben. 
altını çizdiklerimden bir kuple de sizler için geliyor;)

"dünyada yapayalnız olduğunu yaşamında ilk kez algılamıştı sanki. 'hepimiz yalnızız' diye mırıldandı, ama, bunu söylerken bile dünyadaki herkesten daha yalnız olduğunu hissetmekten kendini alamıyordu."

"küçük oğlanın yüzünde mutsuz bir anlam vardı. hüznün daha bu yaşta kendini dışa vurması akıl almaz bir şeydi."

"bedeninde birden fazla kişiliği barındırma olasılığı aklını karıştırıyordu. tek bir rolü, yazgısının onu oynamaya zorladığı rolü oynamaktan usanmıştı."

"toplum insanların arasındaki ilişkileri öylesine karmaşıklaştırmış, kişiyi yasalarla ve inançlarla, totemlerle ve tabularla öyle kıskıvrak bağlamıştı ki, insan doğa dışı, doğadan ayrı, doğanın kendi yarattığı ama artık denetleyemediği bir görüngü olup çıkmıştı."

kapadokya- kayalardaki şiirsellik
klasik bir gezi kitabı değil. her sayfası tarihten coğrafyaya pek çok önemli bilgiyi içeriyor. kapadokya'ya gittiyseniz, ya da gidecekseniz, gezinizin daha anlamlı olması için mutlaka okuyunuz!



sinek ısırıklarının müellifi
üsküdar sahaf festivali'nden aldığım kitaplardan biriydi. barış bıçakçı ile bizim büyük çaresizliğimiz ile tanışmış ve kendisini pek sevmiş, veciz sözler ile yazarı tanımaya devam etmiştim. okuduğum bu üçüncü kitabındaki yalın ve kendine özgü anlatımını, insana ve hayata dair tespitlerini yine keyif alarak okudum.



sizin için bir alıntı kitaptan:
"aforizma belki bilmek demek değildir ama bilmek çabasıdır, ona en azından başlangıç önermesine verilen değeri vermek gerekir. şu da yeteri kadar açık değil mi: aforizma modern insanın kullandığı bir ağrı kesicidir. hiç olmanın ağrısını dindirir. sonra ağrı yine başlar."