Cuma, Mart 10, 2017

hafta sonu bursa gezisi- 2. gün


2.gün (gölyazı+iznik)
pazar sabahı, zor gelse de, erkenden uyandık. zira görmek istediğimiz çok yer vardı, ve de 19.30'da yalova'dan kalkacak feribota biletlerimiz...
evde yaptığımız kahvaltının ardından gölyazı'ya doğru yola çıktık. merkezden yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk ile gölyazı köyüne ulaştık. 
(daha işlevsel bir tur için aracınızı girişe bırakmanız tavsiye ederim.)
gölyazı, civarında 7 adacık bulunan bir yarımada. nilüfer ilçesine bağlı eski bir rum köyü (mübadelede türkler yerleşmiş). tarihte "apollonia" olarak anılmış (apollonia: sanat/müzik, güneş/ateş tanrısı).



köyün girişinde tarihi bir yel değirmeni ve restore edilerek günümüzde kültür evi olarak kullanılan hagios panteleimon kilisesi sizi karşılıyor. 



kilisenin hemen yanında yazar evi var, edebiyat, kültür etkinlikleri yapılıyormuş orada. 
ilerlediğinizde sağınızda uluabat gölü kalıyor ve gölün kenarında köy kadınlarının açtığı standlarda el emeklerini sergilediklerini görüyorsunuz. 
biraz daha ilerlediğinizde bir yol ayrımına denk geliyorsunuz ve tam ortasında da görkemli ağlayan çınar'a rastlıyorsunuz. 



efsaneye göre , birbirine aşık olan bir türk ile bir rum'un mübadelede  birbirlerinden ayrılmak zorunda kalmaları üzerine bu isim verilmiş bu 700 yıllık çınara...



çınarın önünden kalkan tekneler ile yarımadanın çevresini gezme fırsatınız oluyor. biz 5 kişi, 20 dakika, 20 liraya turladık. çok keyifliydi.



çınardan sola devam ederseniz, göl kenarında restoranlar (gölden çıkan tatlı su balıklarını servis ediyorlar genelde) dizili. bizim oturup bir şeyler yemeye zamanımız olmadı. o nedenle lezzetler ve hizmet için bir şey söyleyemeyeceğim, ancak, gördüğüm kadarıyla fiyatların bir istanbullu için son derece makul olduğunu söyleyebilirim.
çınardan sağ tarafa devam ederseniz öncelikle büyük bir çay bahçesi/köy kahvesi var meydanda. sonra da köyün içlerine, evlerin olduğu bölüme girmiş oluyorsunuz.


ki oralarda da yine göl manzaralı yiyecek içecek yerleri var. biz onlardan birinde mola verdik, çay, kahve içtik.
ardından da hemen yola çıkmak durumundaydık. 

gölyazı'ndan iznik'e giden yolda (bir önceki yazımda bahsettiğim gibi) yoğun bir trafiğe yakalandık maalesef. ve epey zaman kaybettik. 
aslında yolumuzun üzerinde yer alan cumalıkızık'a uğramak vardı planlarımızda. fakat, hal böyle olunca, mümkün olmadı...

iznik'e varmamız da 3'ü geçti. 
vardığımızda da oldukça acıkmış olduğumuzdan ilk önce karnımızı doyurmak istedik. iznik gölü'ne doğru yürüyüp, hemen yakınındaki seyir restorana oturduk. (aslında pansiyon, ama, cafe-restoran olarak da hizmet veriyor). fiyat-performans oranından oldukça memnun kaldığımız bu mekandan sonra, göl kenarında kısa bir yürüyüş yapıp, yürüyerek merkeze döndük.



merkezde aya sofya kilise/camisini ziyaret ettik. yakın zamanda restore edilen yapının kapısını duşa kabin camından (!) hallice yapsalar da, hala görkemini koruyan estetik bir yapı. 




çok az vaktimiz olduğundan görülecek diğer tarihi yerleri gezmeye fırsatımız olmadı ne yazık ki...
iznik'e gelmişken çiniciler çarşısını gezmeden dönemeyiz diyerek, kısacık bir zamanı da oraya ayırdık. hatıra olarak türk kahvesi fincanları aldım kendime. gittiğim yerlerden hatıra ile dönmeyi çok seviyorum, annemden aldığım bir özellik olarak:)



ondan sonra da feribotumuzu riske etmemek için, yol hali belli olmaz düşüncesiyle, yalova yollarına düştük çok geç olmadan.
böylelikle 2 günlük bursa gezimiz bitmiş oldu.

bursa, 2 güne sığacak bir şehir değil kesinlikle. tarihi ve doğal güzellikleri, görülecek yerleri çok fazla.
bir hafta sonunda ancak bu kadar gezebildik. yıllar önce bir hafta sonu da mudanya/tirilye'yi gezmiştik.
ara ara 2 günlüğüne gidip, bu şekilde, bölge bölge gezilebilir diye düşünüyorum;)
mesela, bir sonraki bursa seyahati içinde aklımda olan yerler:
-cumalıkızık
-saidabat şelalesi
-çınar-inkaya
-kestel'in köyleri
-yeniköy
-karacaali köyü
-inegöl-oylat

herkese seyahat dolu, keyifli günler ve bir ömür diliyorum:)