Salı, Haziran 08, 2010

cem adrian

bu şehirde bir kadın var, adı bana özel
elleri var küçücük, yüzüyse çiçeklerinden güzel
kimse bilmez benden başka
bir kalbi var kocaman ama, bana özel
bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer

göremezler
izin vermese asla üzemezler
çözemezler
onun bir düşü var ki, asla bilemezler
onu neden sevemezler
bilemezler
hiç sevemezler

bazen bakar gökyüzüne ,o, bulutları izler
kuş olup uçmak, kanat çırpmak, o, bulutları geçmek ister
yemyeşil çimenlerde sırılsıklam koşmak ister
bu gri şehrin tüm yollarını rengarenk boyamak ister

göremezler
kalbindeki elmasa erişemezler
çözemezler
onun bir düşü var ki asla bilemezler
onu nasıl sevemezler
bilemezler
hiç sevemezler

şimdi o kanatlarını rüzgara açmış, "dur" diyemezler
yıldızların arasında o kadar parlak ki, onu seçemezler
başka sularda o
başka yıldızlar arıyor
başka yollara yürüyor
başka...

hayatında bir karıncayı bile incitmemiş olan ben (ezgiusta:)), bir zontaya işkence edebilirim ve arkama dönüp bakmam bile

evet, insancılım ben. kimsenin canını bilerek ve isteyerek yaktığımı hatırlamıyorum. insanları anlamaya çalışırım, "mutlaka bir nedeni olmalı" derim genelde...

ama sözkonusu kişi bir zonta olunca nefret bürüyor her yanımı, söylenebilecek tüm hakaretler hafif geliyor, şiddet eğilimli insanları anlıyorum bile belki...

(2-3 yıl önce, izmir'de bir yaz akşamında 3 zontanın yüzüne böcekmişlercesine biber gazı sıkmışlığım, yerde kıvrandırtmışlığım, karşıyaka çarşıyı birbirine katmışlığım, çığlık çığlığa karakola koşup sığınmışlığım vardır mesela.)

zontaların davranışlarının da kökenine inmeye çalıştığım oluyor aslında.
yalnız, ezilmiş, haksızlığa uğramış hissediyor olabilirlerdi, hayatın hıncını/ öfkesini o an için kendinden güçsüz gördüğü birinden çıkarmaya çalışıyor olabilirdi (ezilenler, ellerine geçen ilk fırsatta ezerler), hayatlarında (sevdiği- beğendiği) bir kadına dokun(a)mamış olabilirlerdi, yetiştikleri sosyal çevrede kadınların aşağılanabileceğini öğrenmiş olabilirlerdi, bir kadına ulaşmanın imkansızlığı fikriyle bir kadının gözünde "hiç" olmaktansa "pislik" olmayı tercih etmiş olabilirlerdi...
ama davranışlarının nedenlerini tanımlamaya çalışmak öfkemi dindirmiyor, onları anlamamı sağlamıyor. çünkü, inanıyorum ki; hiçbir şey ama hiçbir şey beni ve hemcinslerimi rahatsız etme hakkı tanımıyor onlara.
zaten hepimiz bir takım kısıtlamaları otomatikleşmiş biçimde yapıyoruz (hava kararmadan eve gir, bazı mahallelerden geçerken önlem için hırka al, 10'dan sonra gelmek zorundaysan taksi kullan, taksinin plakasını yakınlarına mesaj at, çevrene bakmadan dümdüz yürü, erkek topluluklarının önünden mümkün olduğunca hızlı ve bakışlarla sözlerini yok sayarak geç...). ama hiçbiri çok da işe yaramıyor aslında, yine pis bakış ve sözlere maruz kalıyoruz.
ziyadesiyle çaresiz hissediyorum bu konuda. ziyadesiyle mutsuz, kızgın... erkek egemen kültürden nefret ediyorum.
not: kimsenin insanları sınıflandırdığımı, küçümsediğimi düşünmesine izin veremem. tacize uğramaktan daha aşağılayıcı pek az durum olduğunu önemle hatırlatırım.