Pazartesi, Şubat 06, 2012

bir pazar güzellemesi

istanbul'a döner dönmez, güzel şehir ile hasret gidermek için attım kendimi karaköy'e. hava da mis. tam sahil havası çekmelik, şehrin güzel semtlerini gezmelik...

meşhur "namlı" feci kalabalıktı, biz de yanındaki "çerkezköy şarküteri"ye şans verdik, oldukça da memnun kaldık.



keyifli kahvaltının ardından karaköy'de kısa bir yürüyüş yaparak tophane-i amire'ye (msü güzel sanatlar fakültesi), dali sergisi'ni gezmeye gittik. (sergi ücreti: tam 10, indirimli 5 lira)


ressamın o çok bildiğimiz eserlerini göremiyoruz sergide. toplamda 121 eser var ve 3 bölümden oluşuyor sergi:
gala ile akşam yemeği (12 eser)
sürrealizm izleri (9 eser)
ilahi komedya (100 eser)

en büyük kısmı oluşturan "ilahi komedya", dante'nin eserini okumayanlar için çok anlamlı gelmeyecektir. ara ara anlatan görevli bayan olmasa, resimleri anlamak benim için imkansızdı mesela.

serginin girişinde, ressamın bir röportajının videosu gösteriliyor. dali'nin ne kadar kendine özgü bir insan olduğunu orada rahatlıkla görebiliyoruz.

fakat, sergideki resimlerinde çizim anlamında çok olağanüstü bir şey gördüğümü düşünmüyorum.

sonrasında çukurcuma'dan istiklal'e çıktık, istiklal'i dolaştık. istiklal'e gelmişken, "toplamda hepi topu 5 salonda gösterime giren 'we need to talk about kevin'i izlemeden olmaz" dedik.
gerçekten başarılı, özenle çekilmiş bir film izledik böylelikle..
çocuk oyuncular da dahil olmak üzere, gerçekten çok iyi oyunculuklar izliyoruz filmde (özellikle de, tilda swinton ve ezra miller).


kapanışı da benim ilk defa denediğim arby's ile yaptık. kıvırcık patateslere bayılsam da, jambonumsu etlerden hiç mi hiç hazzetmedim.

oldukça güzel bir kavuşmaydı istanbul ile..
izmir'i mi yoksa istanbul'u mu daha çok sevdiğime hiç karar veremeyeceğim sanırım...