Perşembe, Kasım 15, 2018

Monk Chat ve Meditasyon Deneyimi

İki gün önce, Chiang Mai’den ayrılmadan yaşamak istediğimiz deneyimlerden biri olan Monk Chat için rezervasyonumuz vardı. Saat 13.00’de Budist Üniversitesi’ndeydik. Kayıt, ödeme, beyaz standart kıyafet temini işlemlerinden sonra, grupça bir salona alındık ve kendimizi tanıttık. 35 kişiydik, sadece bir Tai katılımcı vardı (normalde hiç olmuyormuş), onun dışında 2 Japon, 1 Çin ve biz 2 Türk hariç herkes ABD, Avrupa ya da Kanadalı batılılardı.
Budizm hakkında mini bir sunum dinledik. Burada ve sonrasında bir gün boyunca söylenen en temel şey; Budizm’in bir din değil, insanın acıdan kurtulması için nasıl yaşaması gerektiği üzerine bir öğretiler olduğuydu. Ayrıca, öğretinin (2500 yıl önce) bulucusu olan Buddha’ya kesinlikle tapmadıkları, sadece ona saygı gösterdikleri ve öğretisini takip etmekte oldukları da defalarca vurgulandı. MonkChat, Hindistan’da eğitim alan bir Budist rahip tarafından ortaya atılmış bir fikirmiş ve 20 yıldır uygulanıyormuş.
Sunum bitince araçlara binerek şehre 40 dk mesafedeki eğitim merkezinin olduğu köye gittik. Kızkıza ve erkek erkeğe olmak üzere 2 kişi rasgele eşleştikteb sonra, odalara geçip duş alıp beyaz kıyafetleri giyerek inmemiz istendi. 16:30’da meditasyon salonundaydık ve yaklaşık bir gün sürecek sessizlik başlamıştı!
Önce eğitimci monk Budizm, chanting ve meditasyon hakkında bilgi veren bir konuşma yaptı. 
Sonra farklı türlerde meditasyon pratiğimiz başladı. “Sürekli konuşuyoruz, sürekli bir şeyler görüyoruz ve zihnimiz de hiç susmuyor hayatımızda. Burada hayatımızda en azından bir gün konuşma yok, görme yok-meditasyon pratiği sırasında gözler kapalı ve zihin de -nefese odaklanarak- susturulursa içe dönüş olur.” dedi eğitmen.
“Meditasyon, medikasyondur; anda olma, konsantrasyon ve farkındalık ile üzüntü ve anksiyeteden özgürleşebiliriz.” diye devam etti ve meditasyon yapabilmenin tek yolunun practice olduğunu, bilginin deneyim olmadan tek başına gelişim sağlayamayacağını ekledi.
Sonra yemek salonuna geçilerek yemek öncesinde mantra okundu ve yemeğimizi yavaşça farkına vararak sadece yemeğe odaklanarak yedik. Yemek sonrası da meditasyon uygulamaları devam etti. 21:30’da odalara çekildik; çünkü sabah 5:00’te uyandırılacaktık!



Ertesi gün 5:00’te çalan gong ile uyandık. Duş alıp 5.30’da meditasyon salonunda olmamız bekleniyordu. Kapalı alan ve açık alan meditasyon uygulamasından sonra, hayatımızda görüp görebileceğimiz en ilginç deneyimlerden birini yaşadık. İki monk ve tüm grup köye yürüyüşe çıktık. Saat sabanın 7’siydi. Karşılaştığımız köylüler asistan olan montun kasesine yiyecekler sundu ritüel ile. Bu, bir Budist geleneğiymiş. Budizme göre tüm insanlar çok saygıdeğer olsa da Monkların toplumdaki saygınlığı çok fazla olduğundan monklar ile varını yoğunu paylaşmaya gönüllüymüş herkes.
Köyü dolaşıp bağışları topladıktan sonra kahvaltı için yemek salonuna geçtik. Kahvaltı ve biraz serbest zaman sonrasında, program 1.5 saatlik soru cevap kısmı ile devam etti. Ki, en keyif aldığımız ve öğrendiğimiz zaman dilimi burası oldu. Monkların yaşamı, Budizm ve hayat ile ilgili merak ettiklerimizi sorduk, onların öğretisine, bakış açısınagöre cevaplar aldık. Apayrı bir yaşamı, düşünüş biçimini öğrenmek çok hoşumuza gitti. Ardından dinamik meditasyon uygulaması öğretildi. Sonrasında serbest meditasyon saati vardı ve üstüne yine farkındalıkla, yavaşça öğle yemeği yendi.

Biraz serbest zaman ve değerlendirme formlarının doldurulmasının ardından 1.5 saatlik son meditasyon seansı vardı. Farklı türde uygulamalar deneyimlendi ve bitirirken grup fotoğrafı çekildik. Yeniden servislerimize binip hostellerimize dönerken 23 saatlik sessizlik sona etmişti. İlginç olan “Oley bee, artık konuşmak serbest” diye cırcır konuşmaya başlamak yerine, kendimizle ve sessiz kalmayı devam ettirmemizdi...