Pazar, Kasım 03, 2019

2019 Ekim Ayı Kitaplar (2) ve Filmler (4), 1 de Dizi ve Müzikal

Bir ay daha hızla gelip geçti yaşamımızdan, hem de mis gibi bir ay, Ekim!
Bu ay iki hafta sonu yoga uzmanlık eğitimlerim vardı. Bir hafta sonu da ablamlar ve annem geldi, onlarla Edirne'ye gittik. Sonra ablamlar döndü, annem bir süre bizle kaldı. Sonra biz onu İzmir'e bırakıp, Turgutlu'ya geçtik 4 günlük tatilde. 
Bunlar dışında mesleki çevirilere biraz zaman ayırdım.
Dolu dolu bir aymış, şöyle bir dönüp bakınca:)
Gelelim neler okumuşum, izlemişim kısmına:

Kavim
Mesleki okumaların arasında bir nefes almak olsun diye, sürükleyici bir roman olarak Ahmet Ümit’in eski romanlarından biri olan Kavim’i tercih etmiştim.
Özellikle yarısından sonrası oldukça akıcıydı.
Ahmet Ümit kitaplarında en sevdiğim şey, romanlarında işlediği alt metin, tarih bilgisi, o konuyla ilgili bolca bilgi vermesi.
Bu kitapta da Süryaniler, Hristiyanlık, Mor Gabriel ve Aziz Pavlus hakkında bolca bilgi sahibi oldum.
Yanılmıyorsam okuduğum beşinci Ahmet Ümit kitabıydı; ve hepsini genel olarak sevdim. Yine de, “bir daha okumam” diye düşünüyorum.
Kendisini çok seviyorum insan olarak, Beylikdüzü’ndeki söyleşilerini her yıl takip ediyorum, sohbetini çok tatlı buluyorum, birikimini çok takdir ediyorum; ama, bununla birlikte, “edebi dilini biraz yavan buluyorum” desem hadsizlik etmiş olmam değil mi?




Eyvah Kitap

Her ay bir çocuk kitabı okuyorum. Ekim ayınınki Mine Soysal’ın Eyvah Kitap’ı oldu. Bence çocuk kitapları en az çocuklar için olduğu kadar anne babalar ve öğretmenler/çocuklarla çalışanlar için de önemli.
Onların duygularını, dünyalarını hatırlamaya ve anlamaya yardımcı.
Eyvah Kitap’ı çocuğu ilkokul ve ortaokul öğrencisi olan anne babalara özellikle tavsiye ediyorum.
Benim için çok keyifli bir okumaydı.




Her Şey Çok Güzel Olacak

Bu filmi üçüncü izleyişim. Ablamlar ve annem bizdeyken bir akşam sinema kanallarından birinde izledik. Aynı tadı aldım yine. En sevdiğim Türk filmlerinden olabilir. Çok güzel çok!



John Q
Bu filmi de annemle evdeki sinema kanallarından birinde izledik. Varlığından bile haberim yoktu. Oysa ne güzel bir filmmiş. Psikolojik olarak geren bir dram; ama ajitasyon değil. 


Dangal
Dangal'ı vizyonda olduğu dönem izlemeyi çok istemiştim, fırsatım olmamıştı. Yine annemle evdeki sinema kanallarından birinde izledik. Evde televizyon açılmıyor normalde. Sinema kanallarımız olduğunu bile bilmiyorduk :) Annemin önceki gelişlerinde fark ettik:) Annem de tam bir filmkoliktir. O bizdeyken ben de bazı filmlere eşlik ediyor, sayesinde bolca film izlemiş oluyorum.
Hint sinemasını da Aamir Khan'ı da severim. Bu filmi de çok sevdim.


Cinayet Süsü

Ay sonunda bir zamanlar neredeyse her hafta yaptığım ve çok keyif aldığım “iş çıkışı tek başıma sinemaya gitme” ritüelimi yeniden gerçekleştirme fırsatım oldu.

Eylül ve ekimde izlemek istediğim ve bir türlü zaman ayıramadığım çok film girdi vizyona. Bazısı hala da oynuyor, Joker mesela. Ama kafa dağıtan, keyifli bir film tercih etmek istedim o gün.

Cinayet Süsü müthiş bir film değil; yönetmen, senarist ve oyuncu kadrosunu çok sevmeme rağmen filmi zayıf buldum. Ama, mühim değil. Sinema çok güzel şey. Kendimize ayırdığımız o iki saat özel ve değerli.
Aylardır sinemaya gidememiştim, çok özlemişim.
Hafta içi her gün bir iş çıkar mı? Çıktı...
Hafta sonunun o kalabalığında film izlemeyi de hiç tercih etmiyorum.
Malum artık sinema bir AVM aktivitesi oldu... Benim semtim canım Beylikdüzü’mde hiç sinema yok mesela. Çoğu semtte de öyle; hatta Beyoğlu ve Kadıköy hariç sineması olan semt yok mu artık...
Ne üzücü...
Çocukluğumda Aliağa Petkim Sineması ve yazları da açık hava sinemasında; lise yıllarımda Deniz Sineması’nda, üniversite yıllarımda DESEM ve Karaca Sineması’nda film izlerdim. Ne güzeldi...




Şahsiyet
Şahsiyet'e ilk zamanlarında başlamıştım ama sarmayan bir yanı vardı benim için ve bırakmıştım. Sonra Emmy Ödülleri nedeniyle yeniden popüler olunca tekrar şans vermek istedim ve kaldığım yerden 6 bölüm daha izledim. Hala tam içine girmemi engelleyen bir yanı var ama bir miktar daha akıcı gidiyor benim için.



Alice
Bu ayın en güzel akşamlarından biri Alice gecesiydi. Geçen sene bilet bulamadığım Alice'e bu sene neredeyse iki ay öncesinden bilet alıp heyecanla beklemeye başladım.

Beklediğime değdi.

Dev bir prodüksiyon, gerçekten çok büyük bir iş. Final (basketbol) sahnesi artık işin doruğu.
Çok etkilendim ben. Uyarlama müthiş, çağa ve kültüre uygun öğeler sıcak kılmış, kolayca akıyor.
Mesaj açık; sevgi! Sevme kapasitesi, sevebilmek !!!
En çok etkilendiğim ise Serenay oldu.
Duruşu ile, tavrı ile uzun zamandır takdirle izlediğim Serenay'a bir defa daha hayran oldum.



Çok güzel kadın, bunu bir de benim söylememe gerek yok; ama, bunun yanında çalışkanlığı, başarısı, yeteneği (o nasıl güzel şarkı söylemektir o), sesi, dansı her şeyiyle bütüncül olarak öyle güzel ki, aslolan da bu.
Ne zaman böyle başarılı bir kadın görsem gözlerim dolar gururdan, o gece de öyle oldu.

Sanat ne güzel şey yahu!