Perşembe, Mart 03, 2016

finlandiya 1- helsinki ve estonya talinn

üzerinden neredeyse 1 yıl geçtiğine göre, daha fazla tembellik etmeden, bu gezi ile ilgili yazımı yazmalıyım sanırım;)
geçtiğimiz sene, ulusal ajans k1 yetişkin hareketlilik programı için yazdığımız proje hibe almaya hak kazanmıştı. ve 1 hafta milli eğitim uygulamalarında dünyada lider ülkelerden olan ülkelerden finlandiya'ya gidip okulları gezme ve eğitim sistemleri hakkında bilgi alma şansımız olmuştu. bir yazımda kısaca değinmiştim, o zamanlar 2014 ekimde gidecek gibiydik, daha sonra çeşitli nedenlerle ertelendi ve 2015 mart sonunda gidebildik. 
katılacağımız program 5 günlüktü ve pazartesi başlayıp cuma sonlanacaktı. biz kurs öncesindeki ve sonrasındaki haftasonunu da dahil ederek, seyahatimizi turistik olarak da zenginleştirmek istedik.
her şeyiyle, her açıdan muazzam bir 9 gün anı ekledik yaşamımıza böylelikle.
bu harika deneyimi gün gün sizlerle paylaşmaya başlıyorum izninizle;)

28 mart 2015 cumartesi
sabah atatürk hava limanından havalanan uçağımız 12'de helsinki'ye indi. hava alanının çıkışında otobüs peronları vardı. 21 nolu perondan 615 numaralı otobüse binerek (kişi başı 5 euro bilet- biletler gün boyu geçerli) liman yakınındaki otelimize (radison blu) ulaştık. planımız odalarımıza eşyalarımızı bırakıp feribot ile estonya'nın başkenti talinn'e geçmekti. 
iki tane feribot firması var; eckeröline ve tallink. bizim binebileceğimiz en erken saat 16:30'da talinnk firmasına ait superstar isimli dev feribottu. ve dönüşümüzü de 20:30 feribotu ile yapmak zorundaydık. (feribot ücreti: kişi başı, gidiş dönüş 20 euro) yani talinn'de geçirebileceğimiz zaman çok kısıtlıydı. elimizdeki ile yetinmeyi bilen bir gruptuk, canımızı sıkmadık. 1 saatlik yolculuk süremizi güzel bir yemek yiyerek değerlendirdik.
talinn'e indiğimizde hızlıca hareket edebilmek için feribotların önünde bekleyen bisiklet taksiler ile şehir merkezine ulaştık.


talinn tam bir orta çağ şehri. gerçekten masalsı ve çok etkileyici bir atmosferi var. 


zaten unesco da 1997 yılında dünya kültür mirası listesine almış bu güzel şehri. 


meşhur old hansa'ya gidip av eti yiyecek zamanımız elbette olamadı ne yazık ki. 


benzer şekilde herhangi bir müzeyi (mesela işgal müzesi) gezmeye, ballı birasından içmeye de... 
sadece "old town" konseptindeki meydanda, ara sokaklarda dolaşıp o havayı soluyabilme ve meşhur oleviste kilisesi'ni görebilme  (123 metre yükseklikte gotik mimari örneği) şansımız oldu.




feribot saati yaklaşınca hızlıca limana yürüdük ve helsinki'ye varınca hemen otelimize çekilip dinledik.

29 mart 2015 pazar
otelimizde kahvaltı yaparken türk olduğumuzu anlayan bir bey geldi yanımıza. meğer islami müzik sanatçısı sami yusuf'un menajeriymiş. bir konser için helsinki'ye gelen sami yusuf ile aynı otelde kalmışız! 
kahvaltı sonrasında kendisi ile tanışıp, şehri adım adım gezmek üzere kendimizi sokaklara attık. 
ilk hedefimiz üniversiteye gidip çok methedilen kütüphanesini görmekti. ve fakat, günlerden pazar olunca üniversite kapalıydı. biz de önümüze çıkan bir sanat galerisine girdik. ateneum isimli bu galeride biraz zaman geçirip çıktık.



senato meydanı ve etela esplanadi park'ta dolaştık.
helsinki'de dolaşırken finlilerin ne kadar kibar ve yardımsever insanlar olduğunu yavaş yavaş hissetmeye başladık. ne zaman bir köşede durup haritaya eğilip hep beraber yön bulmaya çalışsak, bu halimizi gören bir finli yanımıza gelip "yardımcı olabilir miyim" diye sordu ingilizce olarak. dikkatimizi çeken bir diğer şey ise 10 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki nineye, herkesin son derece akıcı ingilizce konuşabiliyor oluşu idi.



limana doğru geldiğimizde büyük bir dönme dolap gördük ve binerek şehre panoromik olarak bakma keyfini yaşadık.


ardından ne yazık ki şu an notlarımda ismini bulamadığım, son derece gösterişli olan kiremit rengi bir kiliseyi ziyaret ettik.



ardından da, büyük bir meydandaki çok basamaklı bir merdivenin bitimine inşa edilmiş olan görkemli katedrali (white church) ziyaret ettik.


bunca gezmeden sonra epey yorulduğumuzu fark ettik ve cafe espelenad'da bir kahve tatlı molası verdik. 
akşam, bir sonraki gün kursumuzun başlayacağı şehir olan joensuu'ya uçağımız kalkacaktı. bu nedenle kahve molamızdan sonra, otelimize gidip eşyalarımızı alarak hava alanına doğru yola çıktık.
bizi joensuu'ya götüren uçak otobüsten halliceydi! tekli koltuklar ve arasında koridor olan, epey sallayan bir küçük uçak hayal edin:) neyse ki, finliler dünyanın en güvenilir insanlarından, bu nedenle endişe etmeden uçuşumuzu tamamladık.
joensuu hava alanında bizi, 5 günlük kurs programımızı alacağımız eğitim şirketinin sahibi esa ve karısı karşıladı. kalacağımız yer olan hotel kimmel'e bıraktı. oldukça yorgunduk. bir yandan da ertesi gün bizi yoğun bir program bekliyordu. velhasıl, odalarımıza yerleşip güzel bir uyku çekme vaktiydi...

devam edecek;)

2016 şubat ayı kitaplar (1)

frankenstein
uzun zaman bir korku hikayesi olarak bildim frankenstein'ı. hiçbir filmini izlememiştim oysa.
3 yıl önce ablam okumuştu ve çok beğendiğini dile getiriyordu sıklıkla.
en son sömestrda izmir'e gittiğimde, artık okumam için elime tutuşturdu adeta:) el mecbur okudum ben de:)
eee tevekkeli, "ablalar hiç yanılmaz"...


başlar başlamaz, son derece sıradışı ve sürükleyici bir romanın içinde buluverdim kendimi...
hele ki yazıldığı dönemi de hesaba katarsak, çok başarılı bir kurgu bana göre.
alt metinleri okumaya çalıştığımızda, kitabın psikolojik ve hatta felsefi pek çok düşünce barındığını görebiliyoruz.
beni en çok etkileyense, sıklıkla düşündüğüm bir mesele olan "kendisine ne oluyor da insan kötü biri oluyor" sorusuna cevap verir nitelikte oluşu hikayenin...
sonra, yalnızlığın, toplumdan dışlanmanın acısı...

velhasıl okuyun, okutun efenim.