Çarşamba, Ekim 05, 2011

bakırköy belediye tiyatroları- yunus emre kültür merkezi


yunus emre kültür merkezi'ni seviyorum. huzur verici, rahat bir ortamı var. sadece yürüyüş yapmak ve sonrasında kafe'sinde kahve içip dinlenmek için bile ideal.
geçen sene, medeni hali kadın, gül'e ağıt ve tersine dünya'yı izledim. çok keyif aldım.
sezon açılmışken, "yolumu düşüreyim" diyorum yakın zamanda.
meraklısı için bu ayın programı:
aklı havada, şişman domuz, külhanbeyli müzikali ve dava.
bir de çocuk oyunları var tabi:
benim güzel pabuçlarım ve hoşu'nun utancı.

iyi seyirler efendim ;)

ah, bu ben kendimi... -volume 2


bir şeyin olması için çok üstelediğimde, korkuya kapılıyorum bir anda... sonunda kötü bir şey olacak ve çok pişman olacakmışım gibi...
örnekle açıklamak gerekirse; birine bana gelmesi için ısrar edersem, o gelene kadar, "ya yolda başına bir şey gelirse benim yüzümden" diye geçiriyorum içimden... dua ediyorum sağ salim gelsin diye...

buraya kadar zor, biliyorum. ama daha da zoru var:

yeterince üstelemezsem de, "belki de şimdi kötü bir şey olacak, biraz daha ısrar etse miydim" diye geçiyor aklımdan...

hayat bana zor, yemin ederim.
nasıl bir kontrol sanrısı'ysa bu... sanki, olaylara yön vermek elimdeymiş gibi...

güzel tespit.. düşündürücü..

haluk bilginer, milliyet sanatın ekim sayısındaki röportajında şöyle söylüyor:
"kimse zülfü livaneli film çekince mahsun'a gösterdiği tepkiyi göstermedi."

öylesine katılıyorum ki bu söylediğine...
önyargı ve "birkalemdesilme" alışkanlığı olan eleştiri meraklılarıyla dolu ortalık...

oysa, tutarlılık önemli. neyi neden savunuyoruz, neyi neden eleştiriyoruz...
mahsun'u eleştirenler, film çekmenin eğitim alınarak yapılması gerektiğine ya da müzisyenlerin film çekemeyeceğine mi inanıyor, yoksa, mahsun'un film çekemeyeceğine mi...