Salı, Mart 29, 2016

finlandiya 6- joensuu beşinci gün, st petersburg'a varış

kursun beşinci günü (03.04.2015 cuma)
bugün finlandiya'da 7. günümüz ve kursun da beşinci ve son günü. bugün okul gezisi yok, eğitimimizi hotel kimmel'in toplantı salonunda yapıyoruz. 
esa bizlere pisa hakkında bilgi veriyor ve sonrasında da kursun genel değerlendirmesini yapıp, hem finlandiya eğitim sistemi hem de ülke hakkında aklımıza takılan son soruları sorup öğrenmeye çalışıyoruz.

PISA (program of international student assesment)
* her ülkenin farklı bölgelerinden rastgele okullar katılıyor değerlendirmeye.
* 3 yılda bir defa. 2000'de başladı ve türkiye ilk defa 2003'tekine katıldı.
* sınavı oecd ülkeleri hazırlıyor.
* 15 yaşındaki öğrenciler katılıyor.
* finlandiya hep üst sıralarda olsa da, son yıllarda bir miktar düşmüş skorları.
* türkiye'yi ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim...

kursumuz öğlen bitiyor ve biz de pazar akşamı dönmek üzere hotel kimmel'den ayrılıp st petersburg'a doğru yola çıkıyoruz.


bir gün önce otelin karşısındaki tren istasyonundan almış olduğumuz biletlerimiz ile trenimizin saatinde istasyonda oluyoruz ve st petersburg'a gitmek üzere ilk adım olan kouvola trenine biniyoruz.

7 gün boyunca çok fazla şey öğrendik ve deneyimledik. bu tren yolculuğu, bu anıları düşünmek, konuşmak, tartışmak için harika bir fırsat oluyor bizim için. böylelikle finlandiya hakkında temel gözlemlerimizi derleyip toparlamış oluyoruz esasen. bunları sizlerle de paylaşmak istiyorum.

genel/kültürel/toplumsal
* son derece güvenilir bir ülke. çünkü vatandaşlar güvenilir. 7 gün boyunca tek bir polis görmedik. alışveriş merkezlerinde güvenlik görevlisi yok. okulların girişinde güvenlik yok ve hatta okulların bahçe duvarı, sınırı yok.
* finliler utangaç, yardımsever, güleryüzlü ve kibar insanlar. hemen hemen hepsi ingilizce'yi iyi biliyor. dakikler. sportmenler (o soğukta bisiklet süren, koşan insanlara rastladık sürekli).
* hiç taşkınca bir harekete rastlamadık. yüksek ses, koşma, öfkelenme... yok gibi. ne yapıyorlarsa ciddi yapıyorlar.
* lüksten ziyade ihtiyaca yönelik kullanım yaygın (araba, telefon eskiyene kadar...)
* her yer temiz ve steril. tuvaletler çok steril kullanılıyor. yurt dışında yaşanan taharet musluğu sorunu burada yaşanmıyor! bunun için duş başlığı şeklinde bir sistemleri var!
* herkes kendi işini kendi yapıyor. örneğin okullarda her şey self servis.

* tuvaletlerde geri dönüşümlü kağıt havlu sistemi var.
* yüksek binaya rastlamadık, binalar yükseklikte belli bir standartı aşmamış. 
* iç mekanlar hep ılık. yalıtım çok güçlü. bunun için camlar çift, kapılar kalın, petekler ince ve sık. ayrıca yerden ısıtma var çoğu yerde.
* vatandaşlar işlerini iyi yapıyor. sabırlılar. mesela bir dükkanda bir şeyleri hediye paketi yaptırmak istiyorsanız, kasiyer dakikalarca özenle yapıyor. sıradakiler hiç rahatsız olmuyor beklemekten.
* çoğu türkiye'de (antalya) bulunmuş.
* sosyal sınıf ayrımı gözlemlenmiyor- ki zaten bölgeler arası da böyle bir fark yokmuş.
* sokakta alkol çok kati biçimde yasak. kapalı alanda sigara kesinlikle yasak. esrar kullanımı var ama yaygın değil; kullanana ceza yok, satışa bir miktar ceza var. alkol kullanımı fazla.
* kültürlerinin en önemli öğeleri; sauna (haftada bir ailece girme adetleri var), geyik, av, buzda yüzme.
* dindar değiller, çok fazla ateist var (bunda kilisenin aldığı vergilerin de etkili olduğunu söylüyorlar:))
* ağaç endüstrisi çok yaygın.
* trafik cezaları ve vergiler gelire göre.
* trafikte yaya önceliği, diğer gelişmiş ülkelerdeki gibi...
* avm, restoran ve pek çok yer akşam erken saatte kapanıyor.
* sağlıklı besleniyorlar. somon, çeşit çeşit esmer ekmekler, süt, meyve ağırlıklı. kahvaltı bilirsiniz, yurt dışında zordur hep. ancak burada çeşit çoktu. zeytin yok, peynirleri ve domuz sosisleri bizlere hitap etmiyor ama yoğurt ve sulu kırmızı meyveler, kuruyemişler, meyveler, çeşit çeşit mısır gevrekleri, esmer ekmek+nutella ile oldukça keyifli kahvaltılar yapabildik.


* çocuk yardımı var.
* çeşme suları içiliyor.
*batıda normalde pek rastlanmayan bir misafirperverlikleri var (ilgilenme, ikram, hesap ödemeyi isteme...)
* askerlik erkekler için zorunlu (6-12 ay), kadınlar için gönüllü.

eğitim
* müfettiş son 40 yıldır yok.
* üniforma, kıyafet yönetmeliği yok.(öğrenci ve öğretmen)
* çorap/ patik ile giriliyor okula.
* ilkokul haricinde cep telefonu serbest.
* teneffüs zili yok.
* çok sessizler, kimse bağırmıyor.
* dinlenmek için öğretmenler odası var (rahat koltuk, mutfak vs), ayrıca çalışmak için branşlara göre ofisler var.
* atölyeler ve uygulamalı eğitim. her okulda müzik stüdyosu, drama salonu, spor salonu.


* her okulun iyi olduğu ve öne çıktığı 2-3 alan var.
* sınıflarda lavabo var.
* belediyelerin eğitimde yetkileri çok fazla (müdür seçimi, okul binası, donanımı...). müdürler de çok yetkili ve bağımsız.
* öğretmenlik en çok istenilen meslek, öğretmenler master seviyeli.
* okullarda hemşire, doktor, sosyal çalışmacı, psikolog ve okul danışmanı görev yapıyor.
* bizdeki ram (rehberlik araştırma merkezi) mantığında kurumlar yok. özel eğitim için rehabilitasyon merkezleri gibi kurumlar da yok. öğrencinin akademik ihtiyaçları okulunda gideriliyor. özel sınıfa giden çocuk etiketlenmiyor. zaten her çocuk ihtiyaç duyarsa destek eğitimi alabiliyor.
* devlet okullarının verdiği eğitime güveniliyor. tüm okullarda denk bir eğitim başarısı var.
* temel eğitim zorunlu ve ücretsiz (kitaplar ve öğle yemeği de). lise zorunlu değil ve ücretli.


* okullar çok temiz, atölyelerde iş güvenliği sağlanıyor, ilk yardım dolapları var.


* her sınıfta malzeme dolapları var. her donanım kullanılıyor ve kullanan düzenli olarak bırakıyor.



* okullarda pek çok beceri ve yeterlilik kazanıp mezun olunuyor (dil, sanat, spor...)

*****

iki saatlik yolculuktan sonra kouvola'ya varıyoruz. 


st petersburg trenine 2 saat var. orada bir oyun salonunda bilardo oynayarak oyalanıyoruz. 


tren saatimizde trene binip 2,5 saat yolculuktan sonra st petersburg'a varıyoruz. dostoyevski'nin romanlarının geçtiği o şehir! nasıl bir heyecan!
indiğimiz yerde 1200 rubleye taksi ile anlaşıyoruz ve şehir merkezine varıyoruz. bu kısa yolculukta hemen fark ediyoruz ki, st petersburg istanbul benzeri bir şehir... trafik, gürültü, tarihi binalar... bir haftada alışıverdiğimiz finlandiya sterilliğinden, güvenliliğinden, sakinliğinden eser yok.
merkezde ibis hotel'e yerleşiyoruz (kişi başı 2500 ruble).
akşam yemeği için hemen yakındaki bir alışveriş merkezini tercih ediyoruz. tgi fridays adında bir restoranda kişi başı 500 rubleye güzel bir yemek yiyoruz. alışveriş merkezinde türk giyim markalarını görmek (lcw, koton, colins) yüzümüzü gülümsetiyor...
yemekten sonra otelimize çekiliyoruz. çünkü yarın için dev bir gezi planımız var;)


devam edecek...

finlandiya 5- joensuu dördüncü gün

kursun dördüncü günü (02.04.2015 perşembe)
bugün son okul gezimizi yapacağız. bugün göreceğimiz okul, lise düzeyinde ve mesleki eğitim veren pohjois karjalan ammattiopisto (north karelia colleges).
bizleri ilk olarak meslek liselerinin ulusal koordinatörü elektrik ve bilgisayar mühendisi ara hayrabedian karşılıyor, genel olarak mesleki eğitim hakkında bilgi veriyor.

* bu okul toplam 3 kampüsten oluşuyor ve peltola kampüsünü geziyoruz. 


* mesleki eğitim 3 yıl (120 ders haftası + 20 hafta staj/deneyim) ve bu sürede edinilen bilgiler ve beceriler yüksek öğretim ve üniversiteye gidebilmelerine imkan veriyor.

* okul 15 farklı dalda eğitim veriyor. her bölümde güvenlik eğitimi alıyor öğrenciler ve her atölyede ilk yardım dolabı mevcut.

* öğrenciler için yurt dışı deneyimi imkanı var (international prepatory training).

* bu okulda da öğrenme güçlüğü ya da dikkat eksikliği gibi zorluklar yaşayan öğrenciler için küçük grupla destek eğitimi alabilecekleri small classes var.

* bizim gezdiğimiz bölümler;


small engine bölümü (araba, motor ve tamir)- bu bölüme gerçek müşteriler geliyor ve para ödeyerek hizmet alıyor.
yapı bölümü (boya, badana, tavan, zemin)
elektrik (ev)
elektrik (şantiye)
bilgisayar
sağlık hizmetleri
turizm ve catering (öğle yemeğimizi öğrencilerin pişirip servis yaptığı uygulama restoranında yedik)


* bugünkü okul gezimizde bir defa daha anlıyorum ki; eğitim sisteminde meslekler arası ayrımcılık güdülmüyor. herkesin ne olmak istiyorsa, ne konuda becerikliyse onu iyi öğrenmesine fırsat veriliyor. iyi bir tamirci, iyi bir berber, iyi bir mühendis ya da iyi bir öğretmen... kim ne iş yapacaksa, o işin eğitimini alarak işini iyi yapacak biçimde yetişiyor uygun okullarda. 
ve böylelikle herkes işini severek ve ustalıkla yapıyor. bu da gelişmiş bir toplum olmalarını sağlıyor sanırım...

okul gezimizden sonra, esa bizi yakında bir yere götürüyor. cesareti olanlar bir fin adeti olan ice swimming deneyecek! tesislerde sıcacık duşlar var. ve insanlar sıcak duş alıp, buz gibi suya giriyorlar, çıkıp tekrar saunaya giriyorlar. ben tabi ki, yapmadım böyle bir çılgınlık! ama merak da etmedim değil:)


daha sonra yemek yiyip otelimize döndük. bugün otelde son günümüz. zira yarın kursun son günü ve biz kurstan hemen sonra hafta sonunu geçirmek üzere st petersburg'a gideceğiz.

otelde bu akşam da karaoke organizasyonu var. fark ediyoruz ki, karaokede mikrofonu alan herkes -sesi muhteşem olmasa da- ritimle şarkı söylemeyi biliyor. bir defa daha, okullarında adam gibi müzik eğitimi de aldıklarından her vatandaşın temel müzik bilgisine sahip olduğunu gözlerimizle görmüş oluyoruz... 
bizde ise, eğer kendini yetiştirmiş bir birey olmak istiyorsan, okullar bunu yapmadığından, okul dışındaki saatlerde nasıl da kurstan kursa koşarak yorulmak zorunda kaldığımızı hem kendi okul yıllarımızdan hem de şimdi çevremizdeki çocuklardan biliyoruz sanırım...


devam edecek...

Pazartesi, Mart 28, 2016

finlandiya 4- joensuu üçüncü gün

kursun üçüncü günü (01.04.2015 çarşamba)
kursumuzun üçüncü gününde esa bizi sabah yine otelden alıyor ve bugün istikamet joensuun lyseon peruskoulu. burası temel eğitimin ikinci kademesi (ortaokul) düzeyinde bir okul ve 7.sınıf-9.sınıf düzeyinde eğitim alan 400 öğrencisi var.
bu okulda bizimle okul müdürü ilgileniyor. önce okulu geziyoruz. 

* öğretmenler odası -tıpkı diğer okullardaki gibi- son derece konforlu. sallanan sandalye, mutfak ve rahat koltuklardan oluşuyor.




* burada öğreniyoruz ki, finlandiya'da üniversitelerde öğretmen asistanlığı diye de bir bölüm var. ve buradan mezun olanlar okullarda öğretmenlere destek olmak üzere istihdam edilebiliyorlar.

* bu okulun müdürü özel eğitim öğretmeni. daha önceki yazılarımda da yazdığım gibi, okul müdürlerinin yetkileri çok fazla ve okullar biraz da onlara göre şekilleniyor. sanıyorum bu nedenle bu okul özel eğitim uygulamaları ile öne çıkıyor. okulda özel gereksinimli öğrencilerin eğitim gördüğü 4 adet sınıf var. (special classes ya da small classes)

* buna ek olarak "normal special class" dedikleri bir uygulama var. bizdeki destek eğitim odası mantığına benziyor biraz. normalde kendi sınıflarında eğitim gören öğrenciler, ihtiyaç duydukları derslerde bu sınıflarda ek eğitim alabiliyor.

* özel eğitim sınıflarında öğretmen ve asistan bir arada görev yapıyor. normal sınıfta eğitim gören özel eğitim ihtiyaçlı çocuğun yanında da ona destek için özel eğitim öğretmeni bulunabiliyor. aslında her şey ihtiyaca göre belirleniyor.



* okullarda özel eğitim uygulamalarının nasıl olacağına, okul karar verebiliyor (müdür öğretmenler ile toplantı yaparak kararlar alıyor). yani bizdeki gibi standart-tek tip uygulamalar yok. okullar özerk. ve yaptıkları farklı yararlı uygulamalar ile öne çıkmaya çalışıyorlar.

* üstün zekalılar için okullarda, sınıflarda ne tür uygulamalar olduğunu sorduğumuzda özel bir uygulamalarının olmadığını öğreniyoruz. "biz sadece kimse geride kalmasın derdindeyiz. geride kalanları yukarı çekmeye çalışıyoruz." diye cevap alıyoruz. sanıyorum zaten yeteneklerine göre ilerleme imkanları olduğu için daha da ayrıcalıklı bir şey yapmaya gerek kalmıyor. mesela bu okulda da yeteneklere göre müzik, ingilizce ve spor sınıfları var.



* okul müdürü ile sohbet ederken ülkedeki özel eğitim uygulamaları ile ilgili bilgiler alıyoruz. ağır düzeyde farklı gelişen çocuklar için ailelerinden ayrı kalabilecekleri (sosyal hizmetler gibi) ve bakılabilecekleri kurumlar mevcut.

* bu okula haftada iki defa sosyal çalışmacı, bir defa da doktor geliyor. okulda bulunduğu gün tarama ya da hasta çocuk varsa ilgilenme işini yapıyor. aynı doktor bölgedeki 5 okula bakıyormuş ve her gün bir okulda görev yapıyormuş. doktorlar özel sektörde iyi kazandıklarından çok fazla okulda çalışmayı tercih etmiyorlarmış.

* yine bu sohbet sırasında, hepimizin ağzını açık bırakan bir bilgi öğreniyoruz. tüm finlandiya'da tüm sağlık hizmetleri ücretsizmiş! sosyal devlet olmanın en temel göstergesi, vatandaşların ücretsiz sağlık hizmeti alabilmesi olmalı sanırım... bu noktada, aslında çok vergi ödendiğini ve bu nedenle aslında hiçbir şeyin de ücretsiz olmamış olduğunu söylüyor okul müdürü:) herkes maaşının %20'sini vergi olarak veriyormuş.

* okul danışmanı ile de tanışıyoruz. daha önceki okullardaki gibi, ruhsal/ psikolojik durumlarla ilgilenmediğini, sadece eğitsel ve mesleki rehberlik yaptığını öğreniyoruz.





okulu gezip öğle yemeğimizi yedikten sonra, bir toplantı odasında eğitim sistemi hakkında sohbete devam ediyoruz okul müdürü ile ve bu sohbette öğrendiklerimiz de şu şekilde:


* okullar haziran temmuz ve ağustosun yarısında tatil. ayrıca okul döneminde de noel haricinde bir haftalık tatil daha var. sömestrları/ dönemleri düzenlemek yine belediyenin yetkisinde.


* tatil döneminde öğretmen maaşı değişmiyor. temmuzda bir maaş ikramiye alınıyor.

* özel eğitim öğretmenleri -bizdeki gibi- çok az daha fazla maaş alıyor.

* okullar açılmadan önce 3 günlük hazırlık dönemi var (bizdeki seminer dönemi gibi).

* okul müdürü mottosunun "mutlu öğretmen=mutlu çocuk" olduğunu ve öğretmenlerin tükenmişlik yaşamasının önüne geçmek için motivasyon artırmaya yönelik etkinlikler düzenlediğini dile getiriyor. (spor faaliyetleri, dağ evi...)

bu okulla vedalaşıp, biraz kırsal, dağlık bir alandaki bir okula ziyarete gidiyoruz. 
burası 22 öğrencisi olan temel eğitim düzeyinde (ilkokul+ortaokul) bir okul. okulun devam etmesi için mevcudu en az 15 olmalıymış. 
bu okulda beni en çok etkileyen şey ise şu oldu:
bir köy okulu düşünün. sadece 22 öğrencisi var. ama bu okulun bile piyanosu, diğer müzik aletleri ve spor salonu var... (söylemeyi unutmuş olabilirim. her okulda vardı piyano, stüdyo ve enstrümanlar ve tabi ki spor salonları).


bu okul hakkında da bilgi aldıktan sonra biraz da eğlenmek için koli milli parkı'na gittik. burası prelinen gölü'nü panoromik olarak izleyebileceğiniz dağlık bir alan. 


teleferik ile de güzel bir tur yapabiliyorsunuz. 


biz nisan ayında karda pek bir eğlendik:) 


akşam otelde dans gecesi vardı. oldukça yoğun katılımlı orta yaş ve üstü çiftler çalınan farklı tür müziklerde dans ettiler. her birinin modern dansları böyle güzel yapabiliyor oluşu da eğitim sistemlerinin bir başarısıydı sanırım... bizde kaçımız dans etmeyi biliyoruz sahi? hadi modern dans olmasın, kendi folklörümüzün oyunlarını kaçımız biliyoruz? okullarımızda öğretilemez mi oysa...

dans etmeyi bilmediğimiz için bir süre izleyip, bunca gündür zaman ayıramadığımız sauna/fin hamamını denemeye karar verdik. fince bir kelime olan sauna dünyanın her yerinde bu haliyle kullanılıyormuş. finliler pek önemsiyor saunayı. hemen hemen her evde varmış. çok sağlıklı olduğuna inandıklarından oldukça sık kullanılıyormuş ailece. otelimizde de vardı. gerçekten rahatlamak ve dinlenmek için birebir olduğunu söyleyebilirim! saunadan yenilenmiş hissederek çıktım adeta;)

devam edecek...

Pazar, Mart 20, 2016

finlandiya 3- joensuu ikinci gün

kursun ikinci günü (31.03.2015 salı)
kursumuzun ikinci gününde esa bizi yine otelimizden alıyor. programımızın ilk adımı pataluodon koulu (pataluoto comprehensive school) isminde ortaokul düzeyinde bir okulu ziyaret etmek.
okulda bizimle müdür yardımcısı eli ilgileniyor. öncelikle bir odada okul hakkında genel bilgiler alıyoruz, sonrasında okulu gezerek bilgilerimizi pekiştiriyoruz.


okul hakkında genel bilgiler şu şekilde:
*burası 7.-9. sınıflar arası eğitim veren bir okul, yani öğrenciler 13 ile 15 yaş aralığında.
*okulun önemli özelliklerinden biri finlandiya'da drama eğitimi veren tek okul olması. diğer okullarda da farklı yetenek alanlarına göre oluşturulan farklı sınıflar var (matematik sınıfı, biyoloji sınıfı, sanat sınıfı vb).
*okulda ayrıca spor sınıfı da var. drama ve spor sınıflarına kaydolabilmek için, öğrencilerin bir değerlendirmeden geçmeleri gerekiyor.
*okul ayrıca, özel gereksinimli öğrenciler için oluşturdukları esnek ve öğrenci dostu programlarla ünlü. en fazla 8-10 öğrenciden oluşan özel eğitim sınıfları var. öğretmen hariç, 15 asistan mevcut.
özel eğitim uygulamalarının mümkün olduğunca genel eğitimin içinde devam ettirilmesi uygun görülüyor. ancak ağır zihinsel veya bedensel engelliler için joensuu'da bir okul var.
engelliler 16 yaşında emekli olabiliyor ve imkanlardan yararlanabiliyor.
aile engelli birey için verilen parayı onun aktivitelerine harcamak zorunda, 5 defa aktiviteye gidilmeme durumunda ücret kesilebiliyor.
*okula kaydolan göçmen öğrenciler için hazırlık sınıfı mevcut. okuldaki 480 öğrencinin, %10'u göçmen.


*okulun bir hemşiresi var, ayrıca haftada 1 gün doktor, haftada 2 gün sosyal çalışmacı ve yine haftada 2 gün psikolog ziyaret ediyor. ayrıca okulda zaten öğrenci danışmanı görev yapıyor. öğrenci danışmanı daha çok eğitim ve kariyer danışmanlığı görevini üstlenirken, daha bireysel zorluklarla psikolog ya da sosyal çalışmacı ilgileniyor.
*okulda serbest zamanlar için etkinlikler var, öğrenciler ilgilerine göre katılabiliyorlar. (bizdeki gibi boş derste 40 çocuk sınıfa tıkılıp "kendinize ilgilenecek bir şey bulun, dışarı çıkmayın, ses yapmayın" denmiyor yani:/)
*ayrıca yılda iki defa camping isminde etkinlik düzenleniyor. şehir tiyatrosu, senfoni orkestrası ve müzelerle işbirliği halinde sanat ve kültür etkinlikleri, spor günleri düzenleniyor.
*sınıf mevcutları maksimum 24-25 öğrenci. haftalık ders saati 30. dersler 45 dakika.
*ortaokul zorunlu eğitim kapsamında olduğu için kitapları okul veriyor.
*ayrıca her okulun yemekhanesi var ve zorunlu eğitim düzeyinde öğle yemeği ücretsiz.
*öğrenciler de öğretmenler de okula girdiklerinde ayakkabılarını çıkarıyor ve okulda terlik/çorap ile dolaşıyor. yerden ısıtma sistemi sayesinde yerler sıcacık. giyim elbette serbest! küpeli ve parmak arası terlikli müdürler bizde imkansız olsa da orada çok normal...


*sınıflar branşa göre düzenleniyor ve ders programlarına göre dersin sınıfında alıyor dersi öğrenciler. uygulamalı eğitim sistemleri beni gerçekten çok etkiledi. ev ekonomisi sınıfı (yemek pişiriyorlardı), kimya sınıfı, fizik sınıfı, tekstil sınıfı (dikiş dikiyorlardı), ağaç- metal sınıfı (bildiğin marangozluk eğitimi) ve normal sınıf (dil eğitimine denk geldik) dışında göçmen hazırlık sınıfını, özel eğitim sınıfını ziyaret ettik. 


girdiğimiz her sınıfta öğrenciler son derece sessizdi ve derse ilgi gösteriyordu.


*öğretmenler odasını da ziyaret ettik. öğretmenler odasında mutfak da var. herkes kendi çayını, kahvesini kendi demliyor. (ziyaret ettiğimiz her okulda bunun böyle olduğunu gördük) dikkatimizi çeken bir diğer nokta da öğretmenler odasında ayaklı tahta olması ve haftanın planının yazıyor olması oldu. her pazartesi sabahı tüm öğretmenler toplanıp haftanın planını, önemli etkinlikleri konuşuyorlarmış. böylece kurum içi iletişim sıcak bir biçimde sağlanmış oluyormuş.

okulu gezdikten sonra oradan ayrılıp otele döndük ve otelin toplantı odasında esa bizlere farklı, yeni, güncel okullar ve eğitim projeleri hakkında bir sunum yaptı.
hem ziyaret ettiğimiz 2 okuldaki gözlemlerimi hem de esa'nın  iki gündür bizimle paylaştığı bilgileri düşündüğümde finlandiya eğitim sistemi hakkında kafamda oluşan izlenimleri not almışım defterime:

*ilk gözlemim kendi branşıma yönelik elbette... ülkemizde okullarda görev yapan pdr mezunları (psikolojik danışman ve rehber öğretmen) ne en tepedekiler ne okul idarecileri ne diğer öğretmenler ne veliler ne de öğrenciler tarafından tam olarak tanımlanabilmiş değil. ucu açık ve gücü sonsuzmuş gibi görünen görev tanımının yanı sıra yetkisi küçücük. ortalama 1000 kişilik okullarda tek başına çırpınıp, takdir göremeyip yetersizlik duygularıyla tükenmişlik yaşamakta çoğu meslektaşım. 
finlandiya'daki okullarda ise öğrenci danışmanı olarak tanımlanıp, sadece öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini tespit edip yönlendirme görevi var. öğrencilerin davranış problemleri ile, arkadaşlık problemleri ile, ailevi problemleri ile sosyal çalışmacı ya da psikolog ilgileniyor.
*öğrenci öğretmen ilişkileri son derece sıcak ve hiyerarşisiz. 


*herkes kendi işini kendi yapıyor. örneğin yemekhanede tabak kıran 13 yaşındaki çocuk gidip süpürge faraşı alıp kendi temizleyebiliyor. yine atölyelerde küçücük öğrenciler dikiş makineleri, ocaklar, testereler ile rahatlıkla çalışabiliyor. böylelikle çocuk yaştan yaşam becerileri ve sorumluluk duygusu kazandırılmış oluyor sanırım.



*sıralarını beklemeleri beni inanılmaz etkiledi. bizim kantinlerdeki itiş kakış kesinlikle yok. herkes sıraya girip sakince yemeğini alıyor. öz denetimleri hayranlık uyandırıcı!
*bizde kimi okullarda kapılar, merdivenler bile ayrıştırılırken, finlandiya'da öğrenci ve öğretmenler için ayrı tuvaletler yok.
*5 milyon nüfuslu finlandiya'yı 80 milyonluk türkiye ile karşılaştırmak neresinden baksan uygun değil belki de... velhasıl orada insan az, imkan bol. 
bizde ise tam tersi... belki de bu nedenle, herkes birbirini geçme/ezme derdinde...

devam edecek...

Perşembe, Mart 17, 2016

mim 9- yayınevleri

sevgili colukcocuk mim göndermiş bana! uzun zamandır mim gelmiyordu. en son yine colukcocuk mimlemişti:)
yeni gelen bu güzel mim üzerine finlandiya serime bir es verip araya bu yazıyı alıyorum;)

1. En sevdiğiniz yayınevi hangisi?

yayınevlerinin önemini istanbul'a gelince idrak ettim esasen. zira izmir'de pan kitabevi'ne girer alırdım. sadece kitap fuarlarında hissederdim biraz biraz. istanbul'a gelince, eh zamanla az biraz daha bilinçli bir okur olma yoluna girince, ilk galatasaray lisesi'nin yanındaki yapı kredi yayınevi'nde keşfettim bu zevki. e hem bu nedenle hem de en sevdiklerim sabahattin ali, yaşar kemal, cemal süreya, amim maoluf, yusuf atılgan, mine söğüt kitaplarını okuduğum yayınevi olması hasebiyle yky benim favorim sanırım. oradan alınan kitapları hemen yakınındaki ara kafe'de çay içerek kurcalamak gerçekten büyük keyif bana göre!
ve fakat, çok sevdiğim birkaç yayınevini daha saymazsam içim rahat etmeyecek. metis (hem edebiyat hem düşünce, öteki serileri), kırmızı kedi ve can da kitaplarını okumaktan çok haz aldığım yayınevleri.

2. Bu yayınevinden okuduğunuz bir kitabı kısaca yorumlayın.

aslında okuduğum diyemeyeceğim ama şu sıralar sürekli elimde dolaştırıp ara ara okumakta olduğum "bu bir çağrıdır" kitabından bahsetmek isterim. yaşar kemal'in yazılarından derlenen bu kitabın, ülkemizin içinde kıvrandığı sorunlar yumağına bakış açımı genişletmem için yardımcı olacağına inanıyorum... 


3. Bu yayınevinden okuduğunuz bir kitaptan bir söz yazın.

yine bu kitaptan bir minik paragraf yazmak istiyorum:
"...
şu dünya, batmış dillerin, kültürlerin mezarlığıdır. daha adını sanını duymadığımız ne kültürler gelip geçmiştir bu dünyadan. anadolu kültürleri bir kültürler mozaiği olduğu için çağımız kültürlerine kaynaklık etmiştir.
..." 
(sayfa, 39) 

4. Yazarın başka okuduğunuz ya da önerdiğiniz bir kitabı var mı?

ince memed 1 ve tek kanatlı bir kuş'u okudum. ve her ikisini de öneririm. ancak, izninizle öncelikle kendime ince memed'i tamamlamayı öneriyorum;)


5. Yayınevinden kitap çıkartsanız ve tutmasa ne hissedersiniz? 

bozulurum sanırım:) sonuçta okunmayacaksa blog yazıyoruz, yazmaya devam ederdik. kitap yayınladığıma göre umutlanmış olmalıyım ve hayal kırıklığı yaşayabilirdim. bir de boş yere o kadar kağıt gitti, yazık günah yahu;/

6. Bu yayınevinden almak istediğiniz kitap hangisi/hangileri?


kitaplığıma hızlı bir göz gezdirdiğimde bu yayınevinden elimde olup da okumadığım kitabım yok. eferim bana:)
o halde ince memed serisini alabilirim;)

finlandiya 2- joensuu ilk gün

"devam edecek" dediğim yazımdan devam edecek olursam;)

kursun ilk günü (30.03.2015 pazartesi)
joensuu şehrinde ilk sabahımız. şehir dediğime bakmayın; zaten hepi topu 5 milyon nüfuslu ülkenin (istanbul'un 4te 1'i!) kuzey karelia bölgesinin başkenti sayılan joensuu'nun nüfusu yalnızca 75000.
bugün kursun ilk günü olacak.
bir önceki akşam bizi havaalanından alan esa raty, bu sefer de otelimizden almaya geliyor bizi. yhtei skoulu diye lise düzeyinde bir okula geliyoruz. esa, burada  tarih öğretmeni olarak çalışıyor. aynı zamanda edukarjaala isminde bir eğitim merkezi var- ki bizim projemiz resmi olarak edukarjaala ileydi.-


kursun bu ilk gününde finlandiya tarihi, coğrafyası ve eğitim sistemi hakkında pek çok bilgi alıyoruz. 

*ilk öğrendiğimiz şeylerden biri; fince ve isveççe'nin birlikte resmi dil oluşu ve her yerde ikisinin de yazma zorunluluğu. zira 200bin isveçli yaşıyormuş finlandiya'da

*bir diğer bilgi ise ülkede küçükler sayılmadığında tam 88bin gölün bulunduğu. adeta bir göller ülkesi finlandiya. zaten uçak havalanırken ve inişe geçtiğinde bu güzel gerçeği gözlerinizle görebiliyorsunuz. 

* bir de fin'li insanların genel özelliklerinden bahsetti bize esa. ilk söylediği güvenilir insanlar olduğu idi. onu n dışında, sabırlı, sessiz, utangaç, çalışkan, temiz, dakik, alkole düşkün, sauna sever, iyi ingilizce konuşan, dindar olmayan, yüksek eğitimli, kibar, ahlak açısından bozulmamış, patates seven, soğuk hava seven, motor sporları ile ilgilenen, bembeyaz kişiler olarak tarif etti genel olarak. zaten bir kısmını 2 gün geçirdiğimiz helsinki'de deneyimlemiştik. diğer özellikleri de bir bir deneyimleyecektik bu 5 günde... 

pisa sonuçlarına göre temel eğitimde uzak doğu ile birlikte en başarılı ülke ünvanını yıllardır bırakmayan finlandiya'nın eğitim sistemi ile ilgili bugün edindiğimiz bilgilere geçecek olursak;


* ülkenin bağımsızlığını ve sınırlarını kazandığı 1920 yılında "herkesin öğrenme hakkı var" görüşü ile eğitim devlet tarafından zorunlu kılınıyor. 17. yy'da lutherian kilisesi'nin herkesin incil'i okumasını zorunlu kılması nedeniyle zaten herkes yüzyıllardır okuma yazma bilir durumdaymış.

* ilkokulların mevcudu 100'ü geçmezken lise ve meslek okullarında bu sayı artabiliyor.

* tüm finlandiya'da 80'den az özel okul var, okulların %99'u devlet okulu ve vatandaşlar devletin verdiği eğitime güveniyor. sanırım, bunu pekiştiren bir uygulama olarak "açık eğitim" sistemi var. yani isteyen gelip dersi izleyebilir.

* eğitimde belediyeler devletle yükü paylaşmış durumda. temel ve ortaokul düzeyindeki okullar belediyenin sorumluluğunda. belediyenin yetkileri arasında; okul açma, kapama, öğretmen sağlama, ders programlarını belirleme, okullar arası ilişkiyi sağlama, okulların kaynaklarını karşılama vb mevcut. halk, belediyeye de vergi ödüyor. 

* okulların müdürlerini de belediyedeki eğitim meclisi belirliyor. öğretmeni ise, adaylar arasından okul müdürü seçiyor. böylece ekibini oluşturarak verimli bir çalışma ortamı sağlanıyor (yukarıda bahsettiğim gibi, ahlaki açıdan bozulmamış bir toplum olduklarından işe almada hemşoculuk, adam kayırmaca işlemiyor elbette...) 

*eğitim kademeleri şu şekilde:
 -0-5 yaş- erken çocukluk eğitimi ve bakımı--- ücretli (gelire göre ücret alınıyor). 3 yaşından itibaren zorunlu.
 -6 yaş- okul öncesi eğitim-1 yıl--- zorunlu ve ücretsiz. okula hazırlık için temel beceriler.
 -7-16 yaş- temel eğitim- 9 yıl--- ilk 6 yılı ilkokul (sınıf öğretmeni ile), son 3 yılı ortaokul (branş öğretmenleri ile). eğer mezuniyet notu iyi olmazsa, bir yıl daha burada okuyup notunu yükseltme fırsatı var.
 -lise- 3 yıl--- zorunlu değil. temel eğitimin sonunda "matriculation exam" diye bir sınav ile ilgi ve yeteneklerine göre mesleki eğitim veren ya da genel liselerden birine devam ediliyor. sınıfta kalma yok, dersten geçmek/ kalmak var (kredili sistem gibi) 
 -üniversite--- lisenin son yılında yapılan bir değerlendirmeye göre üniversitelere yerleşiliyor.

* eğitim sisteminde en çok önemsenen alan anadil ve edebiyat. sınavlar klasik ve her sınavda kompozisyon var.

* maarif müfettişi 30 yıldır yok! öğretmene güven tam.

* öğretmenlik, ilkedeki en prestijli meslek. üniversitede öğretmenlik eğitimini en yüksek başarı gösteren öğrenciler alabiliyor. örneğin geçen sene bir üniversiteye 1504 başvuru olmuş ve sadece 70 kişi yerleşebilmiş. her öğretmen master seviyesinde (sadece okul öncesi öğretmeninin master yapma zorunluluğu yok; ama, zorunlu olmasa da yapıyor onlar da).
teacher training school denilen öğretmenlik eğitimi veren üniversitelere bağlı (kız meslek liselerindeki anaokulu mantığında) okullar var ve öğretmenlik eğitimi alanlar orada 2 yıl staj yapıyorlar, üniversite hocaları tarafından izleniyorlar.

* öğretmenler kadın ağırlıklı ve müdürler erkek ağırlıklı (sanırım tek benzer yanımız:/).

* ülkemizde herkesleri pek rahatsız eden, öğretmenlerin çalışma gün ve saatleri meselesine bakacak olursak, benzer şekilde yaz tatili ve ara tatil mevcut. yıllık çalışma günleri 190 okul günü +3 çalışma günü (bizdeki seminer, yıla hazırlık mantığı).

* maaşlar da ülkemize benzer biçimde girdiği ders saatine göre 3000-4000 euro olarak değişiyor. ("vaauv 9bin 10bin" demiyoruz, zira ülkede zaten her şey euro ile olduğundan yine bizdeki 3bin 4bin tl ye tekabül etmiş oluyor)

* okulların kurumsal yapısı;
 -teaching staff (öğretmenler)
 -student welfare team (destek ekibi- eğitimsel konularda destek olan rehber öğretmen, psikolojik destek veren okul psikoloğu, öğrenme güçlükleri ile çalışan özel eğitim öğretmeni)
  -administration (yönetim)

* öğrenciler geri kaldıkları bir dersin öğretmeninden randevu alıp birebir tekrar edebiliyor.

* din dersi var. kiliseye bağlı olmayanlar onun yerine "hayata bakış" dersi alıyor. (felsefe gibi)

* sınıfta kalma var; ama kalan 1 yıl özel eğitim ile destekleniyor.

* -bizdeki gibi- farklı gelişenler için bazı okullarda özel eğitim sınıfı var.

* engelli hakları bizdekine benzer biçimde, fiziksel ve zihinsel engel için aileye devlet tarafından ödenen ücret var ve ulaşım giderleri de devlet tarafından karşılanıyor.
*****

kursun ilk günü böylece yarılanmış oldu. öğleden sonraki program, "carelicum" müzesini gezerek finlandiya tarihi ve kültürü hakkında öğrendiklerimizi pekiştirmekti.


müze gezimiz bitince esa bizi -ne yazık ki ismini bilmediğim- kırsal bir bölgeye getirdi. 


finlandiya'nın kültürünün temel şeylerinden biri olan ren geyiklerinin yaşadığı, bunglow evlerin olduğu çok güzel bir ormanlık alandı burası. 


bungalovlardan birinde odun ateşinde oturup ev yemekleri yedik.


oradan ayrılırken çiftliğin sahibi her birimize geyik boynuzu hediye etti (meğer ezilip yendiğinde cinsel gücü artırıyormuş:)) denemedik ama, yine de bu bilgiyi sizden esirgemek istemedim:))


oldukça verimli ve yoğun geçen bu güzel günün ardından dinlenmek üzere otelimiz kimmel'e döndük.

devam edecek...