Salı, Temmuz 20, 2010

alamut sonrası semerkant




semerkant da, okumaktan keyif aldığım bir yazar olan amin maalouf'un uzun zamandır okumak istediğim kitaplarından biriydi. "okumaktan keyif aldığım" demekle birlikte; yalnızca, doğunun limanları ile ölümcül kimlikler'i okumuştum aslında. yazarın ilk romanı olan afrikalı leo mesela, çokistememerağmenhalaokuyamadıklarımdan'dır. gün itibariyle yazarın üç kitabını okumuş biri olarak, gerçekten keyifle okunan bir yazar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. yanı sıra, anadolu'da ve yakınımızdaki coğrafyalarda, uzak ya da yakın geçmiş zamanda geçen hikayeler anlatıyor olması da oldukça ilgi çekici.

alamut'tan sonra, nicedir ertelenip duran semerkant'ın da artık zamanın gelip geçmekte olduğu kanısına varıp okudum nihayet. yanıltmış olmayayım; kitap hasan sabbah'tan çok hayyam'ın hikayesi. hayyam'la beraber, ebu tahir'in, cihan'ın, nasır han'ın, nizamülmülk'ün, melikşah'ın, terken hatun'un, benjamin omar lesage'ın, şirin'in... hayyam'ı anlayanların ve anlamayanların, onun düşmanları ve tutkunlarının...

hayyam'dan bir rubai ile bitirmek yaraşır şimdi:

biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz

kuklacı felek usta, kuklalar da biz

oyuna çıkıyoruz birer ikişer

bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz