Salı, Şubat 26, 2013

bugün mesleğin için ne yaptın?!

"ben eğitimci değilim öğretmen değilim..
temelde, bu, hükümetlerin yanlış politikalarından kaynaklı.. 
ben sağlık hizmeti çalışanıyım esasen..
ruh sağlığı için iyileştirici bir hizmet vermek üzere eğitim aldım, bakın psikolojinin dersleri ile neredeyse bire bir aynı derslerim..
ben psikolojik danışma kuramlarını biliyorum.."
diye anlatmaya çalışıyorum 8 yıldır..
yine de insanalrın gözündeki imajım
"eğitim fakültesi çıkışlısın ve yata yata ders geçtin"..


öyle arada kalmış bir durum mesleğiminki:
ruh sağlığı çalışanısın ama eğitim fakültesine bağlısın
eğitim fakültesine bağlısın ama öğretmen değilsin...

demet evgar- farketmeden

                                                     

çok çok sevdiğim o şarkı..
ne güzel olmuş..

"kaybolup giderken fırtınalarda
gönlümce bir ıssız ada bulmuşum
fark etmeden fark etmeden
fark etmeden senin olmuşum"

ne güzeldi yollarda olmak şimdi... (çorlu-edirne)

benim için, yolculuklar kısa ya da uzun ve nereye oldukları fark etmeksizin hep heyecanlı ve biraz da hüzünlü..
seviyorum garları, hava alanlarını, ve hatta -diğerleri kadar karizmatik olmasa da- garajları..
içim kıpır kıpır oluyor bir yandan... bir yandan da sebepsiz bir hüznü var yolların.. 
belki insan kendisi ile baş başa kaldığından ve bu nedenle zihnine düşünceler üşüştüğündendir, belki de yeni yaşantıların yarattığı çağrışımlardandır..

velhasıl, bu hafta sonu çorlu'da yaşayan liseden arkadaşımı ziyarete gittim. balkanlardan gelen soğuk hava kitlesine rağmen güzel bir gezi oldu:)

bu kadar kısa sürede bir şehri tanımak imkansız biliyorum; ilk izlenimlerimi paylaşmak isterim yine de naçizane:

çorlu küçücük bir yer, sanayi ile gelişen.. çok fazla gezemediğim için çok fazla gözlemim de yok.
edirne'ye gelince, her nedense, hep görmek istediğim, çok merak ettiğim bir şehirdi.. beklediğimden daha küçük geldi bana. ben daha gelişmiş, daha geniş, daha kalabalık, kısaca daha farklı bekliyordum; ama öyle değilmiş meğer..


nehirleri, köprüleri, bedestenleri, çarşıları, kavala kurabiyesi (keçecizade), selimiye camisi gerçekten güzel.. gitmişken niyazi usta'da ciğerini de denedim, bir etsevmez olarak yiyebildiğime göre etseverler epey sevecektir sanırım;) 



gezemediğim çok fazla yeri kaldı. bir kere, şehirde her yer kahverengi tabela.. ee dile kolay, 90 yıla yakın başkentlik yapmış osmanlı’ya!


bir de bisiklet kiralayıp gezmek çok içimde kaldı! baharda gidebilirsem, muhakkak yapmak isterim.


bir akşam da rakı sofrası yaptık kız kıza;) deniz börülceli, efe yaş üzüm rakılı..

bir de ben dönüş yolunda düşündüm de: "ne çok sevmişim ben İstanbul'u".
nereye gitsem hemencik özlüyorum resmen.. ne ara bağlandım, sahiplendim bu kadar..>

yazının şarkısı da burada

(seni seviyorum derya köroğlu, seni seviyorum fırat tanış!)