Çarşamba, Ağustos 21, 2019

Gökova 2019

Aliağa'da, kimimiz ilkokulda kimimiz ortaokulda kimimiz de lisede tanıştığımız 6 kişilik bir kız grubumuz var. 10-15 yıldır hiçbirimiz İzmir'de değiliz. Son yıllarda 4'ümüz İstanbul, 2'miz Ankara'da yaşıyoruz. Hepimiz evlendik yıllar içerisinde ve 12 kişi olduk, hatta aramızdan üçü anne oldu, 15 kişi olduk.
Geçmişten gelen dostluklar çok kıymetli. Biz de bunun değerini bilen ve bağı sürdüren şanslılardanız.
Elimizden geldiğince her yıl izinleri ayarlayıp beraber tatil yapmaya çalışıyoruz. Her seferinde 6 çift bir araya gelemiyoruz, eksiklerimi oluyor genelde.
Ama bu yaz tamdık. Tıpkı bundan tam iki sene önce Yedigöller'de çadır kampındaki gibi...
Bu yaz için planımız tekne kiralayıp mavi yolculuğa çıkmaktı, sonra baktık ki, bunu yapmak için her birimizin bir 10 sene daha çalışması gerekecek... Akyaka'da bir pansiyon tuttuk sonra, tekne turları ile hevesimizi almaya karar verdik.
Akyaka küçücük bir sahil kasabası; son yıllarda pek popüler malum. O nedenle kalabalığından endişe etsek de, beklediğimiz gibi bunaltıcı olmadı çok şükür. Bir yığılma olsa da hala çok güzel ve ekonomik bir tatil seçeneği. Liman Pansiyon son derece misafirperver bir yaklaşıma sahip, bizim  beklentilerimizi karşıladı. Konaklama meselesini temiz bir yerde uyumak ve leziz kahvaltı olarak değerlendirenlere önerebilirim;)

1.Gün- 14.08.2019 Çarşamba
Kurban Bayramı'nın son günüydü ve hepimiz ailelerimizin yanında, İzmir'deydik. Torbalı'daki klasik buluşma durağımızda buluşup verdiğimiz kahve molasının ardından gaza bastık ve öğlen Akyaka'daydık. Pansiyona yerleşip hemen yanındaki Ayşe Ana'nın Ev Yemekleri'nde öğle yemeğimizi yedikten sonra orman kampına doğru yürüdük. Akyaka'ya Hizmet Vakfı İktisadi İşletmesi'nde verdiğimiz manzaralı kahve molasının ardından biraz daha yürüyüp, kayalıkların arasından denize inerek nihayet Gökova'nın muhteşem mavisi ile kavuşmayı gerçekleştirdik. 
İzmir'in denizini de çok seviyorum ama Gökova rengiyle, ısısıyla, denize bakan ormanlarıyla bambaşka!



"Su acıktırır" diyerek yeniden Akyakaya Hizmet Vakfı İktisadi İşletmesi'ne gidip bira ile patates, pizza, hamburger vs yedik ve hemen yeniden denize attık kendimizi. Gün batımına kadar keyifle yüzdükten sonra pansiyona dönüp duş ve hazırlığın ardından Halil'in Yeri'ne gittik. Akyaka'ya ilk geldiğimizde de burada rakı-balık yaptığımızdan belki daha iyi seçenekler olabilecek Orfoz, Olta, Cennet yerine yine burayı tercih ettik. Keyifli bir yemek ve sohbetin ardından, beklenen son oldu ve kendimizi gece yarısında Azmak'ın serin sularında bulduk:))

2.Gün- 15.08.2019 Perşembe
Pansiyonda aldığımız lezzetli kahvaltının ardından Akbük yollarına düştük. 30-40 dk süren virajlı ve midesi sağlam olmayan için zor yolun sonunda Akbük'e vardık.
Girişte otopark için 15TL almak üzere durdurdular bizi. Fakat biz pansiyonumuzun bizi yönlendirdiği "Tahta Beach" e gideceğimizi söyleyerek yola devam ettik. 5dk içinde Tahta Beach'e vardık ve ücretsiz otoparkına araçları bıraktık. Burada şezlong şemsiye 40-50 TL aralığında. Biz masalarda ücretsiz oturduk, tuvalet-kabin-duşları kullandık ve gün sonunda sadece yiyip içtiklerimizi ödedik (zaten normali de bu değil mi!) Fiyatlar İstanbul gibi ve menü gerçekten lezzetli.
Akbük'ün denizi çok güzel, ancak kumsal yok denecek kadar az. Olan kısma sadece mekanların şezlongları sığıyor. İleride çadır alanları vardı, belki oralar da tercih edilebilir.
Çok geç olmadan Akbük'ten Akyaka'ya döndük, çünkü gün batımından önce varmak istediğimiz bir şahanelik vardı! Pansiyonda duş ve hazırlıktan sonra içecek alışverişi yapıp mehtap turu için kiraladığımız tekneye bindik limandan. Teknemizin adı Gülbeyaz A'ydı, yine pansiyonumuzun önerisiydi. (2bin TL, yemek dahil, içecek bizden)



Demir atacağımız koya ulaştığımızda gün batımıydı ve grubun kadınları olarak üst kata çıktık. Gökyüzünde dolunay vardı ve "ayarlasan olmaz" tadında kutsanmış bir andı. Geçen ay yoga kampında öğrendiğim rahim inisiasyonunu gerçekleştirdik ve ardından minik bir yoga pratiği yaptık. Minik, çünkü aşağıdan "yemek hazır" diye çağırıldık ve indik; muhteşem bir sofra karşıladı bizi.
Yemek masasının uzun muhabbeti muazzamdı. Bir süre sonra teker teker kıç kısmına geçtik ve şarkılar söyledik dolunay ışığında.
Kaptanımızdan, aşçımızdan (o makarna unutulmayacak!), şıp diye karakter analizi yapıp yemekte seveceğimiz müzikleri açmalarından, bizi kırmayıp dönüş saatini uzatmalarından son derece mmenun ayrıldık. Unutulmaz bir gece eklendi kişisel hatıratımıza.
Limanda indik ama pansiyona gidesimiz yok. Plajda kumlarda oturup muhabbete devam ettik ve elbette bir kısmımız denize de girdik:) 

3.Gün- 16.08.2019 Cuma
Bugün son günümüzdü ve kapanışı tekne turu ile yapacaktık. Tatile kalabalık çıkmanın en iyi yanlarından biri de kendinize özel tekne tutabilmek ve özgürce gezebilmek. (1500 TL, yemek dahil, içecek bizden)



Sedir Adası ve İncekum gibi popüler duraklara değil de sakin koylara götürmesini rica ettik kaptandan. Hepimiz büyük şehir insanıyız, malum, ve en büyük ihtiyacımız doğa ile baş başa kalmak... İstediğimiz koyda istediğimiz kadar kalarak, gönlümüzce yüzerek harika bir gün geçirdik.
Pansiyona varıp duş ve hazırlıktan sonra, son akşamı herkesin gönlünce geçirmesine karar verdik. Kim ne isterse orada yemek yiyecekti, isteyen stand gezip hatıralık alacaktı. Biz dört kişi, Akçapınar Tostçu'suna gidip daha önceki gelişlerimizden tadı damağımızda kalan pidesinden yedik (tostunu sevmiyoruz). Gönül isterdi ki yine o güzelim ağaçlı yoldan bisikletle gidelim; ama, oldukça yorgunduk ve arabayı tercih ettik...
Yemeğin ardından Akyaka'ya döndük ve grupla buluştuk, Azmak tarafındaki büyük çay bahçesinde bir şeyler içtik.
Bu gece ilk olarak 12'den önce pansiyona girince, pansiyonun çok gürültülü bir yerde olduğunu fark ettik:)) Ama, eğer geç girip sadece uyumak için kullanacaksanız gerçekten iyi bir seçenek Liman Pansiyon.

4.Gün- 17.08.2019 Cumartesi
Yine pansiyonda aldığımız lezzetli kahvaltının ardından, odaları boşalttık ve vedalaştık. Kimimiz güneyde devam edecekti tatile, kimimiz kuzeyde. Biz ve bir çift arkadaşımızsa İstanbul'a dönecektik.
Yola düştük, Muğla'da bir yakın arkadaşımızda mola verdik önce, bir arkadaşımızı aldık oradan. Sonra onu İzmir'de bıraktık. Aliağa'dan başka arkadaşlarımızı aldık ve beraber Soma'ya uğradık, arkadaşımızın kardeşinde yemek yedik. 
İlk defa Bergama- Soma- Savaştepe üzerinden İstanbul'a dönüyorduk, bir yoldan ilk defa geçmenin o benzersiz zevkini bilir misiniz? Çok güzeldi.
Sonra arabadaki arkadaşın bizden habersiz Mudanya- Yenikapı feribot bileti aldığını öğrendik! Ve o keyifli dura dura gittiğimiz yolu yeni yapılan yol ile değiştirdik aniden:)
Zira feribotu kaçırmak istemiyorduk! Neyse ki yetiştik ve İstanbul'a varıp gece kokoreçi yaptık ve evlerimize dağıldık.

Kısa ve bir o kadar dolu dolu çok eğlenceli bir tatildi.