Pazar, Nisan 24, 2011

blog'u tweeter'laştırmak- 3

@ hayatımdakisevgiliinsan internet tatışmasına yeni bir soluk getirerek "15 gün olup 20 gün kesilmesinin yararlı olacağını" savundu... 15 gün araştırma yapıp; okuyacaklarımızı, dinleyeceklerimizi, izleyeceklerimizi vs. biriktirmemizin ve 20 gün boyunca da onları öğrenmemizin internette kaybedilen zamanı azaltacağı düşüncesinde. mantıksız değil sanki; bilmem, siz ne dersiniz?



@ almanya'da insanlar "kamusal alanda" çok rahat birşeyler yiyor. farz-ı misal; derste portakal soyup yemek. biz sanki sokakta, toplu taşımada yerken kasılıyoruz biraz . önceki yazımda bahsettiğim gibi, buzdolabımız olmadığından, bir süredir işe giderken evde kahvaltı yapamıyorum ve yolda pastaneden aldığım sandviçi dolmuşta yiyorum. sanki, hoşuna gitmiyor diğer yolcuların. ya da bana mı öyle geliyor? kültürel birşey sanırım; "yediğini paylaşma baskısı" hissetmekle ilgili olabilir.



@ seçim öncesi gerginliğe, gürültülü seçim araçlarının ve tam bir çevre kirliliği ve de gereksiz harcama olan seçim bayraklarının eklenmesi oldukça nahoş bir durum. neyse ki bu yıl, bayraklara sınırlama getirilmiş diye duydum. hiç olmasa da olur bence. zira, bayrağa göre oy kullanan var mıdır ki?



@ eskiden çok uyumazdım. yazları bile erkenden uyanıp sahilde yürüyüş yapardım ablamla. ne olduysa istanbul'da oldu. yapacak bunca şey varken "uykuya çok zaman ayırıyor olmak" düşüncesi beni benden alıyor... muadili de yok ki... ille uyunacak.


o değil de; insana da pil takılabilse keşke, enerjisi bittikçe takviye niyetine...


survivor (istanbul)




istanbul'a geldim geleli, "tolere edebilitem" (!) nasıl yükseldi anlatamam.

bir yandan iş hayatına başlamak bir yandan aile hayatından "evarkadaşlığı düzeni"ne geçiş..

mütemadiyen kalabalık, hiçbir zaman "tam" temiz olamayan bir ev, asla yetişmeyen işler...

üstüne üstlük, burada, gün geçmiyor ki bir aksilikle karşı karşıya kalmayalım. örnek verecek olursam; kışın en soğuk günlerinde kombinin anakartının yanması ve donmak+banyo yapamamak, sıklıkla -çeşitli nedenlerle- suların kesilmesi ve 2-3 gün susuz yaşamak, internet bağlantısının kablolardaki arızalar nedeniyle bağlantının hiçbir zaman tam verimli olmayışı, mütemeadiyen kopuşu, ayda bir yanan ampüller, mutfak ve banyomuzdan alt kata sızıntı olması nedeniyle bir süre kullanamayışımız vs. bir nevi "survivor". sonuçta, medeniyetin getirdiklerinden uzak kalarak yaşam mücadelesi veriyoruz biz de. (ne de olsa adaptasyonu güçlü olan yaşar:))

ama en bombası da şu andaki durumumuz:

"21. yy'da avrupa'nın göbeğinde" buzdolapsız yaşamaya çalışmak!

3 hafta önce ev arkadaşımın biri, buzdolabını da alarak -evlilik nedeniyle- bir başka eve geçti. biz de, şu anki durumumuz da geçici olduğundan, 2 aylığına idare edebileceğimize inanarak buzdolabı edinmmeyip, peynir- yoğurt- süt içermeyen bir beslenme düzenine geçtik. makarna, elma ve kekle hayatta kalmaya çalışıyoruz.

sonuç olarak, artık biz gerilmek yerine çoğu şeye gülüyoruz...