Perşembe, Mayıs 12, 2016

türk filmi- çağdaş erçelik

galeri eksen, nişantaşı'na gitme sebeplerimden:)
semt, normal şartlar altında, ilgimin dışında. istanbul'a taşındığımdan beri 3 defa gittim. ilki galeri merkür'de bir arkadaşımın da resimlerinin olduğu bir sergiyi ziyaret amaçlı idi.

sonra 2014'te "Dostoyevski" sergisinden haberdar oldum, hemen sergilendiği galeri eksen'e koştum. 


geçtiğimiz haftalarda da yine aynı sanatçının "Türk Filmi" sergisi vardı, yine galeri eksen'de . 3. defa nişantaşı'na gittim böylelikle.


"Türk Filmi" sergisini tıpkı iki yıl önce aynı tarzdaki "Dostoyevski" sergisinde olduğu gibi hayranlıkla gezdim. her bir heykel müthiş bir emeğin eseri. türk filmi sever biri olarak çok etkilendim.
genç ve yetenekli bir sanatçı olan çağdaş erçelik'in bundan sonraki çalışmalarını da izlemeye kararlıyım!

*bu arada galeri eksen, balat'ta yeni bir galeri ve sanatçı evi açmış! bir daha nişantaşı'na gitmeme gerek kalmayabilir;)

blog v instagram

teknoloji cep telefonuna indiğinden bu yana bloglara olan ilgi, hem yazan hem okuyan açısından azaldı. 
başta bu duruma bozuluyordum baya. ve inatla düzenli yazmaya devam etmeye çalıştım bir süre. 
gel gelelim, giderek ben de instagram, twitter'daki kolay ve anlık paylaşımlarla paylaşma ihtiyacımı gidermeye alışmaya başladım sanırım...
hayatımda bilgisayarın yeri, iş yerimden ibaret uzun zamandır. evde bilgisayar açma devrini kapattım sayılır. internetle olan tüm işlerimi telefon veya tabletle yapıyorum. ve fakat blog yazmayı beceremiyorum bilgisayar olmadan... bilgisayarı açmaya ve yazmaya da çoğu zaman üşendiğimden aklıma gelen yazıları yazamıyorum.
mobile indirgenemeyen her şeyin tedavülden kalkmaya mahkum olduğu bir devirdeyiz zannedersem...
avucumuzun içinde olmayan ve anında halledilemeyen her şey zor geliyor artık çoğumuza.


en çok kitap, film, tiyatro, gezi paylaşmayı severdim mesela blogta. 
bir kitap bitti mi, ya da bir film, bir oyun izledim mi, bir seyahatten döndüm mü, uzun uzun üzerine düşünür, fotoğraflarına bakar, sonra özenle anlatırdım burada. 
şimdi öyle mi ya?! kitap okurken, film/oyun arasında, gezi sırasında, bitmesini, sindirmeyi, üzerine araştırmayı beklemeden, an be an paylaşıyorum instagramda. altına da anlık duygular, düşünceler yazıyorum çalakalem. bir yandan daha spontane ve pratik olması elbette çok hoşuma gidiyor; ama bir yandan da emek verilen, özen gösterilen uzun yazıların yazıldığı ve okunduğu (artık kimse uzun yazıya tahammül edemiyor sanki?) blog dönemlerini özlemiyor değilim.

velhasıl-ı kelam, ben içimden geldiğince, burada da yazmaya devam edeceğim;)