Salı, Nisan 07, 2020

2020 Mart Ayım...

Mart 2020...
Bu ayın yazısını nasıl yazmalı ki ...
Sadece okuduğum kitap ve izlediğim filmler ile geçiştirilemeyecek kadar uzun, karmaşık, tuhaf bir aydı... O nedenle iki yazı ile kapatacağım bu ayı, ilki bu, sonrasında klasik film-kitap değerlendirmeleri yazısını yazacağım.
Hayatım(ız)ın en tuhaf, eşi benzerini görmediğim(iz) zamanıydı.
Ayın ilk haftası rutinimiz ile geçti. İşe gidildi, ben yoga derslerime katıdım, Özcan hafta sonu web tasarım kursuna devam etti, artık seans sıklığı azalan terapim devam etti, 4 Mart'ta Özcan'ın doğum gününü kutladık evde.
8 mart, pazar günü Burgazada'ya mimozaları görmeye gittik vapura atlayıp, Ergün Pastanesi'nde meşhur çilekli, vişneli milföyleri ve ibiza tatlısını yedik, yakın arkadaşlarımızla görüştük, dönüşte Kadıköy'de yemek yedik hep beraber (bir süre için son görüşmeymiş meğer, bilemedik... Neyse ki yine de hakkını verdik:))
Ve 10 mart, salıyı çarşambaya bağlayan gece ülkemize ilk corona virüs vakasının tespit edildiği haberi ile başladı yoğun kaygılı günler, günlerimiz...
Yakın zamanda zaten doğum iznine ayrılacağımdan perşembe günü okulda odamdaki eşyalarımı topladım mesai biterken ve uzun süre de oraya bir daha dönmeyeceğimi hissettim. O akşam gerçekten de pazartesi itibariyle nisan ara tatilinin 16-20 Mart haftasına çekildiği ve sonraki hafta da uzaktan eğitim yapılacağı haber geldi.
13 mart, cuma günüydü, sabah erkenden sağlık ocağına kontrole gittim ve o gün için istirahat raporu aldım (hamileyken kalabalığa girmekten çekindim.), büyük bir süpermarkete uğrayıp yüklü bir ev alışverişi yaptım ve 10:30'da eve kapandım.
O hafta sonu yavaş yavaş kurslar, eğitimler iptal edilmeye, planlar, programlar bir bir bozulmaya başladı. Yeni bir dönemin, farklı bir yaşam şeklinin başladığının sinyalleri yükseldi...
Biz de evde kaldık, evde düzenlemeler ile geçirdik zamanımızı. Biraz yoga ve sitede yürüyüş ile rahatlamaya çalıştım.
16 mart, pazartesi mart ayının benim için en zor günlerinden biriydi. Bir ton vesvese sardı zihnimi, ruhum karardı. Annem İzmir'de yalnız yaşıyordu, ya karantina gelirse, ya bir daha göremezsem, ablam da İzmir'de, bebeğimi göremezlerse... Doğuma 2 aydan fazla vardı ama, ya o zaman geldiğinde hastaneler girilemez durumda olursa ne yapardım... 
Çokça ağladım, şifalandım.
Sonra kararlar aldım, ablamların en yakın zamanda annemi araba ile getirmelerini rica ettim. Böylelikle hem aklım onda kalmayacaktı, yan yana olacaktık hem de o bana doğumum yaklaşırken, doğumumda ve sonrasında destek olacaktı.
Sağ olsun eniştem ve ablam ertesi gün işlerini ayarladı ve 18 mart çarşamba sabahı yola çıktılar, öğleden sonra bizdeydiler çok şükür. 
O gün aynı zamanda Özcan'ın da şirkete gittiği son gün oldu. 19 mart itibariyle evden çalışmaya başladı ve içim o açıdan da çok rahatladı. Evden çıkmak zorunda olmayan şanslı kesimdendik...
Ablam ve eniştem pazar sabahı kahvaltıdan sonra İzmir'e dönmek üzere yola çıktılar. Bizde kaldıkları kısa sürede, bebeğimizin dolabının kurulum ve eşyaların yıkanıp ütülenip yerleştirilmesi işlerini tamamladık.
23-27 mart okulların uzaktan eğitim haftasıydı. Branşım itibariyle bana çok resmi görev düşmüyordu, çocuklara nasıl destek olabileceğimi düşünüyordum kendimce, faydalı içerikler araştırdım bolca; ama kişi önce kendine merhem olmalıydı, ben de zihnimi toparlayıp çok bir şey yapamıyordum... Çarşamba akşamı, uzaktan eğitimin nisan ayı sonuna kadar uzatıldığı haberi geldi...
Evle ilgilenerek, yoga yaparak, biraz okuyarak geçti bu hafta da. Hava çok soğuk ve kapalıydı, yürüyüşe bile çıkamadık sitede... 
Hafta sonu -her şey normal giderse iki aydan biraz az kalmış görünen- doğum için hastane çantamızı hazırladık.
İşte böyle, evin içinde geçen, hem uzun hem kısa, nasıl geçiverdiğini anlamadığım, başta çok verimli olacağını sandığım ama pek de verimli olamayan, birbirinin aynı gibi ama hiç de sıkılmadığım, bir gün umutlu bir gün umutsuz uyandığım, tuhaf günlerdi.
Ve tüm bu garipliğin ortasında ayın son gününün sabahında bir müjde geldi. Neşe ile bitti ay tüm kasvetine inat. Taa çocukluğumdan bu yana çok yakın arkadaşım olan Sevgi'nin bebeği dünyaya merhaba dedi. Gidip göremesek de fotoğraflardaki pamukluğu ile içimizi ısıttı. Bize yaşamın devam ettiğini hatırlattı.
Ben de kişisel tarihime hafta hafta, gün gün not düşmek istedim bu ayı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder